"Maddeperest" ve "Tabiatperest" aynı mıdır?
- Maddecilik, materyalizm ve maddeperestlik aynı mıdır?
Değerli Kardeşimiz;
Maddecilik, materyalizm ve maddeperestlik aynı manalara geliyor.
"Maddecilik" veya "materyalizm", her şeyin maddeden oluştuğunu, şuur da dâhil olmak üzere bütün hâdiselerin maddî etkileşimler sonucu oluştuğunu öne süren, deneyüstü hiç bir metafizik kavramı kabul etmeyen felsefi bir akımdır. Bir diğer ifadeyle madde, kendi ile kaim bir cevherdir. Maddecilik "Maddenin tek veya esas gerçek olduğunu" savunan bir düşüncedir.
"Tabiat felsefesi" de bu temel felsefeden beslenen bir şubedir, diyebiliriz. Yani materyalizm genel bir felsefe olurken, tabiat hususi bir felsefedir.
"Elhasıl, tabiiyyunların, mevhum ve hakikatsiz, tabiat dedikleri şey, olsa olsa ve hakikat-i hariciye sahibi ise, ancak bir san’at olabilir, sâni olamaz. Bir nakıştır, nakkaş olamaz. Ahkâmdır, hâkim olamaz..." (1)
Tabiat; kâinattaki bütün kanunların toplamından ve sebeplerin bir araya gelmesinden hâsıl olan bir neticedir. Tabiatı kâinat manasında anlasak ebette onun hariçte vücudu vardır, ancak ondaki kanunların hariçte müstakil vücutları yoktur, olsa bile onlar da diğer varlıklar gibi Allah’ın birer mahlûkudurlar.
Tabiat; büyüme, gelişme ve tebeddül etme gibi kanunlar mecmuasıdır. Tabiat, sünnetullah kanunlarından hâsıl olan bir sanat eseridir, sanatkâr değildir. Kanunlar, eşyayı idare edemez. O kanunlarla eşyayı idare eden bir irade, kudret ve ilim sahibi vardır. Yani kanuna tesir eden ve onu müşahhas hale getiren, arkasındaki kudret ve iradedir.
Tabiat İlâhî bir sanat eseri olduğuna göre, -hâşâ- Sani olamaz; yaratma, tedbir ve idare etme gibi vasıfları yoktur. Bir şeyin hem eser hem de sanatkâr olması muhaldir; bu, akıl ve mantık açısından imkânsızdır.
Kâinat önce Allah’ın ilm-i ezelisinde plan olarak takdir edildi, sonra da o kader planına göre bütün mahlûkat O’nun kudret ve iradesi ile vücuda çıkarıldı. Kâinat, bu plan ve program üzere hareket eder, kaderin çizdiği hattın dışına çıkamaz. Tabiat dedikleri mevhum şey, aslında kaderin bu manevî kalıbının kaza edilmiş halidir. Ama maddeci felsefe buna ulûhiyet isnat ediyor.
Evet, tabiatın harici bir hakikati yoktur ve asla olamaz. Bu batıl ve hakikatsiz fikirler Risale-i Nur’un birçok yerinde kat’i deliller ile çürütüyor
“Hakikat-i hariciye sahibi ise” ifadesini şu şekilde anlamak gerekir: Üstad Hazretleri sebepleri inkâr etmiyor, onların birer perde olduğunu izah ediyor. Sebepler neticeleri yaratmıyor, sadece varlıkların meydana gelmesine vesile oluyor.
Allah kâinatta sebepler vasıtası ile iş yapıyor. Bu yüzden, kâinatta sebepler bir sünnetullah ve adetullah nevinden sabit ve daimidirler. Allah bu nizamını bozmuyor, sürekli ve devamlı yapıyor. Zaten determinist olan tabiat felsefesini aldatan da bu kanunların ve sebeplerin istikrar ve devamlılığıdır. Yani aynı neticenin aynı sebeple sürekli beraber olmaları insanların ekserisini yanıltmıştır. Hâlbuki ağaç elmanın, arı balın ve inek sütün yaratıcısı olamaz.
Bütün sebepler mahlûkturlar. Her mahlûk gibi onlar da mümkin grubuna dâhildirler. Olup olmamaları müsavidir. Allah’ın irade etmesiyle yokluktan kurtulup varlık sahasına çıkmışlardır. Bu noktada, yâni mümkin olma noktasında sebeplerin hepsi aynıdır, eşittirler. Birinin diğerine üstünlüğü yoktur.
Bu maddeye şöyle bir örnek verebiliriz. Bir kitaptaki cümlelerin her biri ayrı bir mana ifade ettiklerinden biri diğerinden farklı ise de tümü “yazı” olmakta birleşirler. Bu noktada birinin diğerine karşı bir önceliği ve üstünlüğü yoktur. O halde, bir kitabın cümlelerinden birisi diğerinin kâtibi olamaz. Birini kim yazmışsa tümünü yazan da odur. Sebepler de bunun gibidirler. Canlı varlıklar bu sebeplerle yazılmış birer yazı gibidirler. Bütün sebepler bu yazıların kâtibi olmaktan aynı derecede uzaktırlar; bu noktada aynı derecede âcizdirler.
Materyalizm ile tabiat fikri arasında aşırı bir fark bulunmuyor, aynı mananın iki farklı kolu gibi düşünebiliriz.
(1) bk. Lem'alar, Yirmi Üçüncü Lem'a.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü