"En cüz’î bir fiil-i icadî, doğrudan doğruya bütün kâinat Hâlıkının fiili olduğuna delâlet eden bir sırr-ı âzamı taşıyor." Sebeplerin birer perde olduğunu örneklerle izah eder misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
Üstad Hazretleri sebepleri inkâr etmiyor, onların ancak birer perde olduğunu izah ediyor. Yani sebepler neticeleri yaratmıyor, sadece varlıkların meydana gelmesine vesile oluyorlar. Sebepler bir sünnetullah ve adetullah nevinden sabit ve daimidirler. Allah bu nizamını bozmuyor, sürekli ve devamlı yapıyor. Zaten determinist olan tabiat felsefesini aldatan da bu kanunların ve sebeplerin istikrar ve devamlılığıdır. Yani aynı neticenin aynı sebeple sürekli meydana gelmesi insanların ekserisini yanıltmıştır. Halbuki ağaç elmanın, arı balın ve inek sütün yaratıcısı olamaz.
Bütün sebepler mahlûkturlar. Her mahlûk gibi onlar da mümkin grubuna dâhildirler. Olup olmamaları müsavidir. Allah’ın irade etmesiyle yokluktan kurtulup varlık sahasına çıkmışlardır. Bu noktada, yâni mümkin olma noktasında sebeplerin hepsi aynıdır, eşittirler. Birinin diğerine üstünlüğü yoktur. Bir kitaptaki cümlelerin her biri ayrı bir mana ifade ettiklerinden biri diğerinden farklı ise de tümü “yazı” olmakta birleşirler. Bu noktada birinin diğerine karşı bir önceliği ve üstünlüğü yoktur. O halde, bir kitabın cümlelerinden birisi diğerinin kâtibi olamaz. Birini kim yazmışsa, tümünü yazan da odur. Sebepler de bunun gibidirler. Canlı varlıklar bu sebeplerle yazılmış birer yazı gibidirler. Bütün sebepler bu yazıların kâtibi olmaktan aynı derecede uzaktırlar; bu noktada aynı derecede âcizdirler.
Kâinat kitabındaki her şey elementlerle yazılmış. Elementler mürekkep hükmündedirler ve kendiliklerinden yazı olamazlar. Kalemin ucundan akan mürekkep kâtibin ilmindeki plana göre kâğıda döküldüğü gibi, elementler de Allah’ın ilim ve hikmetiyle hareket eder ve mahlûkatın yaratılışında görev yaparlar.
“Lâkin kanun, kaidelikten tabiîliğe ve zihnîlikten hâricîliğe ve itibarîden hakikate ve âletiyetten müessiriyete geçmemek şartıyla kabul ederiz.” (Mesnevî-i Nuriye, Nokta)
Adetullah kanunları her şeyde ve her hâdisede hükmünü icra ediyor. Bunları inkâr etmek mümkün değil. Ancak, bunların kendi başlarına bir karar vermeleri ve ona göre iş görmeleri de söz konusu değildir. Tabiat; “Kanundur kudret değildir, hakim olamaz.”
İllet ise bir şeyin hakiki mucididir. Kâinatta her şeyin illeti ve yaratıcısı, yani hakiki sebebi ve faili, Allah’ın iradesi ve kudretidir. Allah sebepleri gayet derecede zayıf, basit ve kuvvetsiz, onlardan hâsıl olan neticeler ise gayet derecede hikmetli ve çok sanatlı yaratmıştır. Elma harika bir nimettir, ona vesile olan ağaç ise adi ve basit bir vasıtadır. Bunun hikmeti ise insanlar neticeyi sebeplerden bilmesinler. Her bir sebebin netice karşısında aciz ve zayıf durması, Allah’ın kudret ve tasarrufuna işaret eden bir levha ve bir işarettir. Sebepten hâsıl olan neticeler, Allah’ın isim ve sıfatlarını güneş gibi gösterip ilan etmektedir. Sebeplerin arkasında Allah’ın kudret elini görmemek, isim ve sıfatların tecellisini okuyamamak tam bir cehalettir.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü