"Risale okumanın zamanı geçti." şeklindeki eleştirilere nasıl cevap vermeliyiz?
Değerli Kardeşimiz;
Bir şahıs için İslamî ilimleri, süreklilik ve devamlılık bakımından iki kısma ayırabiliriz:
Birisi, her anda ve her şartta lüzumlu olan ilimlerdir ki; bunlar imana ve marifete dair ilimlerdir. Bir insan bu ilimlere ömrünün son anına kadar muhtaçtır. Bu iman ve marifet ilimlerinde bir sınır, bir son mertebe yoktur, insan ne kadar tekemmül ve terakki etse kârdır. Bu ilimler, gıda noktasından sürekli ihtiyaç duyulan ekmek ve su mesabesindedir.
İnsan maddeten nasıl ekmeksiz ve susuz yaşayamaz ise; aynı şekilde iman ve marifet ilimleri olmaksızın, manen yaşayamaz. Hatta bu ilimlerin bazı kısımları vardır ki; hava gibidir her an solumaya insan muhtaçtır; bu tevhid ve Allah’ın isim ve sıfatlarının kâinat üstündeki tecellileridir. İnsan başını nereye çevirse, bu nevi ilim ve tefekkürle karşılaşır.
İnsafla ve sağlıklı bir kafayla Risale-i Nurlara bakanlar, onların kahir ekseriyetinin, bu devamlı olan ilimler sınıfından olduğunu itiraf edeceklerdir. Yani Risale-i Nurlar ekmek, su ve hava mesabesinde olan ilimlerdendir. Bu sebeple Risale-i Nurlardaki ilimler, değil bir insanın, bütün insanlığın her döneminde en mühim ve en elzem bir ilim sınıfıdır.
Diğer İslami ilimler ise, insanın ömründe bir veya iki defa ihtiyaç duyacağı ilimlerdir. Bunlar ekseriyetle kıraat ve ilmihal bilgileridir. İnsan ömründe namaz nasıl kılınırın cevabını bir kez öğrenir, belki bir de yanılır ve unutur ise; bir daha bakma ihtiyacı hisseder, bunun dışında başka ihtiyaç hissetmez. Bu sebeple bu gibi ilimler, insan hayatında sürekliliği ve devamlılığı olan ilimler değildir. Tabi sürekli ve devamlı olmaması, ehemmiyetsiz olduğu manasına gelmez. İmana ve marifete ait ilimler ekmek ve hava gibi iken, sair ilimler meyve gibidirler. Ekmek ve hava ihtiyacı sürekli tekrarlandığından asla usandırmaz. Risale-i Nurlar bu çeşit ilimleri İslam kaynaklarına havale etmiştir. Bir Nur talebesinin, Risale-i Nurları okuyup onunla meşgul olması, kıraat ve ilmihal bilgilerini öğrenmesine engel değil ki ikisi arasında bir tercih yapsın. Bu zamanda iman ve marifet ilimlerinden habersiz yaşamak, bir insana tehlike olarak yeter de artar bile.
Bu dehşetli asrımızı iyi okuyup anlayamayanların, Risale-i Nurların ehemmiyeti ve kıymetini takdir edememesi, Risale-i Nurların değil, onların bir kusurudur. Bu zamanda hükmeden; ilim ve fendir, insanların da manevî hastalığı maddecilik hastalığıdır. Bu şartları ve hastalıkları iyi tahlil edemeyenler, elbette doğru tedaviyi de nafi ilacı da bilemezler.
Bu asrın insanı iman ve marifet ilimlerine yani; Risale-i Nurlara muhtaçtır. Bu ihtiyaç da kıyamete kadar böyle gidecektir. Bunun en güzel delili; insanlığın umumi ahvalidir. Meselâ; on beş milyon nüfuslu İstanbul'da, farzlarını nizami olarak ifa eden bir milyonu bulmaz. Böyle manevî bir hastalığın bulunduğu ortamda, Risale-i Nurlara ihtiyaç kalmamıştır demek, mesuliyet ister. Hem Risale-i Nurlar sadece bir ispat ve delil mecmuasından ibaret değildir, ayrıca marifet ve tefekkür tefsiridir. İmanın hadsiz mertebe ve derecelerini ders veren âlemşümul, eskimez, vehbi ve manevî bir tefsirdir. İnsanlığı hem imani yönden, hem de ahlaki yönden ıslah ediyor. Böyle bir tefsire dil uzatmak, akıl ve mantıkla bağdaşmaz.
Bu tür tenkitleri samimi bulmuyoruz. Zira böyle bir tenkidin ne kendilerine ne de tenkit ettiklleri hakkında hiç bir faydası olmamakla birlikte, sayılmayacak kadar zararları vardır. Allah yanlış yolda olanları doğru yola hidayet etsin.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü