Risaleleri sürekli okumak, bir seyrüsülûk olarak düşünülebilir mi?

Cevap

Değerli Kardeşimiz;

Seyrüsülûk; en geniş manası ile manevî mertebeleri kat etmektir. Bu tariften yola çıkarak manevî makamları kat eden ya da etmeye çalışan herkese seyrüsüluk ehli denebilir. Manevî mertebeleri kat etmek umumi bir mefhum iken, bunu nasıl ve hangi metotlarla kat etmek meselesi ise hususidir ve her meşrebe göre farklılık arz eden bir husustur. Tarikat ve tasavvufta seyrüsüluk riyazet ve tarikat disiplini ile yapılırken, Risale-i Nur mesleğinde tahkiki iman ve tefekkür tarzı ile yapılır. Başka meslek ve meşreplerde de başka tarzlarda yapılır ve hakeza.

Risale-i Nur mesleği sahabe mesleği olduğu için, velayet-i kübra makamındadır. Keşif ve kerametten ziyade hakikat ve meziyetler bu meslek içinde parlarlar. Yani zahirde sıradan ve kerametsiz olan bir Nur talebesi hakikatte, yani manevî âlemde büyük bir veli makamındadır denilebilir. Bu sebeple velayeti sadece keşif ve keramet olarak görmek yanlış olur. Hatta bazı büyük evliyalar keşif ve kerameti küçük velilerin alameti şeklinde tarif ediyorlar. Sahabelerde keşif ve kerametin yok denecek kadar az olması meseleye işaret eder kanaatindeyiz.

Bir Nur talebesi, iman hakikatlerini ders veren Risale-i Nurları okumak, anlamak ve yaşamakla daha sağlam ve daha kısa bir şekilde seyrüsülukta bulunabilir. Hatta tarikat berzahı ile gidip kırk senede elde edilen velayet makamını Risale-i Nurlar kabiliyeti olana kırk dakikada gibi kısa bir zamanda kazandırabilir. Üstad Hazretleri bu hususu şu şekilde izah ediyor:

"Eskiden kırk günden tut, tâ kırk seneye kadar bir seyr ü sülûk ile bazı hakaik-i imaniyeye ancak çıkılabilirdi. Şimdi ise, Cenâb-ı Hakkın rahmetiyle, kırk dakikada o hakaike çıkılacak bir yol bulunsa, o yola karşı lâkayt kalmak elbette kâr-ı akıl değil. İşte, otuz üç adet Sözler, böyle Kur'ânî bir yolu açtığını, dikkatle okuyanlar hükmediyorlar."(1)

Buradaki kırk dakika, iman hakikatlerinin kalb ve ruhta kısa bir süre içinde inkişaf edip kökleşmesi mânasındadır ki, Risale-i Nurların her bir parçası iman hakikatlerini böyle kısa bir müddet içinde inkişaf ettirip kökleştirebilir. Burada ifade edilen asıl mesele, tarikatla uzun ve meşakkatle elde edilen velayetin, Risale-i Nurla kısa zamanda elde edilmesidir.

İman hakikatlerine kırk dakikada çıkmak ya da iman hakikatinin kırk dakikada inkişaf etmesi demek, imana dair bir meseleyi aklın tereddütsüz idrak etmesi, kalb ve ruhun tatmin olması demektir.

Mesela, kader meselesini Sa’d-ıTaftazanî elli sayfada, ehl-i ilme müşkülatlı bir şekilde anlatırken, Risale-i Nur o en derin ve ince meseleyi üç dört sayfada en avam insanların bile anlayacağı bir şekilde izah etmiştir. Normalde on beş yıllık medrese tahsili isteyen bu gibi imana dair ince meseleleri Risale-i Nurlar bir iki ders ile izah ve ispat edebiliyor.

Mesela, Haşir Risalesi olan 10. Söz’ü okuyan birisi hem aklen hem kalben tam bir inşirah bulur ve o meselede tam ve sağlam bir itminana erişir. Bütün kâfirler ve münkirler toplansa haşir meselesinde o kişiyi şüphe ve tereddüde düşüremez. Haşre yani öldükten sonra dirilmeye baharın gelmesi kat’iyetinde inanır. Bu sağlam itikad o kişiyi haşrin levazımatı ve azığı olan amele ve ibadete sevk eder. İşte inkişaf ve hakikate çıkmak bu mânadadır. Yoksa bir mevki ve mekâna çıkmak demek değildir.

Risale-i Nurlar sadece haşir konusunda değil, imanın bütün rükünlerinde aynı neticeyi okuyanlara kısa ve kolay bir şekilde bahşedebiliyor.

Burada harika olan muhatap değil, Risale-i Nurlardır. Yani insanlara bu gibi müşkül, derin ve ince meseleleri kısa bir müddet içinde ders veren Risale-i Nurların harika meziyetleridir. Muhatabın kabiliyet ve vaziyeti, sadece anlama derecelerinde ve mertebelerinde ehemmiyetlidir. Zira herkesin idrak etme ve bir anda inkişaf etme makamı aynı değildir. Bazıları on beş haftada inkişaf ederken, bazılarının kabiliyeti şimşek gibi bir anda parlar, bir anda inkişaf eder.

Risale-i Nurlar, kabiliyeti şimşek gibi olan birisine bir anda, yani kırk dakikalık bir derste velayet makamını verebilir. Yanlış anlaşılmasın, Risale-i Nurları her dinleyen birden velayete çıkıyor demek değildir. Sadece kabiliyeti buna müsait olan birisini uzun manevî seyirlere ihtiyaç bırakmadan, bir anda velayet derecesine çıkarır demektir. Ama her muhatap Risale-i Nurların bu harika meziyetini kendinde izhar edemeyebilir, burada kusur muhataba aittir.

(1) bk. Mektup, Beşinci Mektup

Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü

Okunma sayısı : 5.635
Sayfayı Word veya Pdf indir
Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yükleniyor...