Üstad'ın, müsteşrikler hakkındaki görüşleri nasıldır?
Değerli Kardeşimiz;
Müsteşrik; Doğu memleketlerinin din, dil, tarih ve diğer bazı hususlarını araştırıp tespite çalışan Batılı âlim demektir. Oryantalist de deniliyor.
Risale-i Nurlarda bu mefhum hakkında geniş ve doğrudan bir izah geçmiyor. Lakin bazı müsteşriklerin Kur’an-ı Kerim, İslam Dini ve Peygamber Efendimiz (asm) hakkındaki müsbet görüşleri Nur'un İlk Kapısı ve İşaratü'l- İ’caz’ın son kısmında takdim edilmiştir.
Denebilir ki, Üstad, müsteşrikleri de davasını tasdik etmede bir delil olarak kullanmıştır. Menfi fikirlerle uğraşmayan Üstad, müsbet tarafları alarak, bizlere sunmuştur. "Asıl fazilet odur ki, düşmanları dahi tasdik etsin" kaidesine birçok müsteşrik dâhil olmuş ve İslam dinini hakikatini ikrar etmişlerdir.
Bunlardan birkaç tanesini numune olarak takdim edelim:
"Sana muasır bir vücut olamadığımdan müteessirim, ey Muhammed (a.s.m.)"
"Muhtelif devirlerde, beşeriyeti idare etmek için taraf-ı Lâhutîden geldiği iddia olunan bütün münzel semavî kitapları tam ve etrafıyla tetkik ettimse de, tahrif olundukları için, hiçbirisinde aradığım hikmet ve tam isabeti göremedim. Bu kanunlar değil bir cemiyet, bir hane halkının saadetini bile temin edecek mahiyetten pek uzaktır. Lâkin Muhammedîlerin (a.s.m.) Kur'ân'ı, bu kayıttan âzâdedir. Ben, Kur'ân'ı her cihetten tetkik ettim, her kelimesinde büyük hikmetler gördüm. Muhammedîlerin (a.s.m.) düşmanları, bu kitap Muhammed'in (a.s.m.) zâde-i tab'ı olduğunu iddia ediyorlarsa da, en mükemmel, hattâ en mütekâmil bir dimağdan böyle harikanın zuhurunu iddia etmek, hakikatlere göz kapayarak kin ve garaza âlet olmak mânâsını ifade eder ki, bu da ilim ve hikmetle kabil-i telif değildir. Ben şunu iddia ediyorum ki, Muhammed (a.s.m.) mümtaz bir kuvvettir. Destgâh-ı kudretin böyle ikinci bir vücudu imkân sahasına getirmesi ihtimalden uzaktır."
"Sana muasır bir vücut olamadığımdan dolayı müteessirim, ey Muhammed (a.s.m.)! Muallimi ve nâşiri olduğun bu kitap, senin değildir; o Lâhutîdir. Bu kitabın Lahutî olduğunu inkâr etmek, mevzu ilimlerin butlanını ileri sürmek kadar gülünçtür. Bunun için, beşeriyet senin gibi mümtaz bir kudreti bir defa görmüş, bundan sonra göremeyecektir. Ben, huzur-u mehabetinde kemal-i hürmetle eğilirim." (Prens Bismarck)
"En temiz ve en doğru din, Müslümanlıktır."
Meşhur muharrir, müsteşrik, edebiyat-ı Arabiye mütehassısı ve Kur'ân-ı Kerim'in mütercimi Doktor Maurice şöyle diyor:
"Bizans Hristiyanlarını, içine düştükleri bâtıl itikatlar girîvesinden, ancak Arabistan'ın Hıra Dağında yükselen ses kurtarabilmiştir. İlâhî kelimeyi en ulvî makama yükselten ses, bu ses idi. Fakat Rumlar bu sesi dinleyememişlerdi. Bu ses, insanlara en temiz ve en doğru dini tâlim ediyordu. O yüksek din ki, onun hakkında, Gundö Firey Hesin gibi muhakkik bir fâzıl, şu sözleri pek haklı olarak söylüyor: "Bu dinde mukaddes sular, şâyân-ı teberrük eşya, esnâm ve azizler, yahut a'mâl-i sâlihadan mücerred imanı müfit tanıyan akideler, yahut sekerat-ı mevt esnasında nedametin bir fayda vereceğini ifade eden sözler, yahut başkaları tarafından vuku bulacak dua ve niyazların günahkârları kurtaracağına dair ifadeleri yoktur. Çünkü bu gibi akideler, onları kabul edenleri alçaltmıştır."
"Kur'ân, serapa samimiyet ve hakkaniyetle doludur."
Carlyle şöyle diyor: "Kur'ân'ı bir kere dikkatle okursanız, onun hususiyetlerini izhara başladığını görürsünüz. Kur'ân'ın güzelliği, diğer bütün edebî eserlerin güzelliklerinden kabil-i temyizdir. Kur'ân'ın başlıca hususiyetlerinden biri, onun asliyetidir."
"Benim fikir ve kanaatime göre, Kur'ân, serapa samimiyet ve hakkaniyetle doludur. Hazret-i Muhammed'in (a.s.m.) cihana tebliğ ettiği davet, hak ve hakikattır." (Carlyle)
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü