"Üveysî bir surette doğrudan doğruya hakikat dersimi Gavs-ı Âzamdan (k.s.) ve Zeynelâbidîn (r.a.) ve Hasan, Hüseyin (r.a.) vasıtasıyla İmam-ı Ali’den (r.a.) almışım." Ne demektir?
- Buradaki "vasıtasıyla" ifadesini nasıl anlamalı, Hz. Hasan ve Hüseyin'in kitapları var mı ki? Bir de on iki imamdan, Zeynelabidin Hazretlerine neden umumi bir teveccüh var?
Değerli Kardeşimiz;
Üveysîlik: Üveys -el Karanî Peygamber Efendimizi (a.s.m.) görmeden O'ndan feyz almıştır.
Sahabe olmadan Peygamber Efendimizin velayet cephesinden feyz almaya "Üveysilik" denilir. Üstadımız da, ismi geçen zatları görmediği halde, onlardan ders ve feyiz almıştır.
Bir de Üveysî olarak irşad olma hali vardır ki, o da şöyledir:
Bir mürşid-i kâmil vefat ettikten sonra da istediği bir kimseyi irşad edebilir; medet dileyen birine yardımlarda bulunur ve onu manen terbiye eder. Silsile-i Sadat-ı Nakşıbendiyye içinde büyüklerin kabirlerine giderek irşad olmuş, nice manevî derece ve makamlar elde etmiş zatlar mevcuttur. Bunların en meşhuru Ebül-Hasen Harakânî Hazretleridir ki, tam on iki sene Ebu Yezid Tayfuru'l-Bestami Hazretlerinin kabr-i saadetlerine devam ederek, onun ruhaniyetinden velilik hırkasını giymiş ve pek çok manevî feyiz bereketlerin sahibi olmuştur.
Bast-ı zaman ve tayy-ı mekân evliyalar arasında şöhret bulmuş harikalardandır.
Tayy-ı Mekân: Kelime olarak mekânı ve kayıtlarını ortadan kaldırmak manasına geliyor. Istılah olarak ise; velayet makamına ulaşmış bir şahsın, bir anda muhtelif yerlerde görünmesine denir. Somuncu Baba Hazretlerinin Bursa Ulu camiinin üç ayrı kapısından, aynı anda çıkması buna bir misaldir. Tasavvuf kaynaklarında bunun çok misalleri vardır.
Bast-ı Zaman; kayıtların ortadan kaldırılması ve zamanın genişletilmesidir. Istılahta ise; çok uzun bir zamanı pek kısa olarak görmek ve yaşamak demektir.
Meselâ: Kur'an-ı Kerim'de beyan edilen "Ashab-ı Kehf" , mağarada 309 sene kaldıkları halde, kendileri yarım gün veya bir gün kadar kaldıklarını söylemişlerdir. Bunun dışında bazı evliyalar bir dakika içinde Kur’an-ı Kerim’i hatmetmişler. Bir günde yapılacak işi bir saatte yapan veliler olmuştur. Mi’rac mu’cizesi bu hususta verilecek en büyük ve güzel bir misaldir. Peygamber Efendimiz (asm) birkaç dakikada Mi’rac hâdisesini yaşayıp gelmiştir. Sıradan insanlar bu hali rüya yolu ile yaşıyorlar. Bir iki dakikalık rüyada birkaç günlük hâdiselerin görünmesi buna kat’î bir delildir.
Dağlarla yeryüzünün alanı genişliyor. O küçücük kabarcıklar da midenin alanını artırıyorlar.
Akciğer açıldığı zaman iki yüz elli metrekare oluyor.
Allah’ın mekân içinde mekân yarattığına bunlar birer misâl..
Öyle ise O Zât-ı Kadir, zaman içinde zaman da yaratabilir. Nitekim yaratmış da...
Biz bilgimizle, görgümüzle sınırlıyız. Ülfete, alışkanlıklara esir olmuşuz. Güneş ışığının, yaklaşık, yüz elli milyon kilometrelik bir mesafeyi sekiz dakikada kat’ ederek dünyamıza ulaşmasına artık hayret etmiyoruz. Hâlbuki bu çok harika bir kudret mucizesi...
“Cenâb-ı Hak ışıkta sergilediği bu mu’cizeyi, ruhu cesedine galip gelmiş bir sevgili kulunda da gösterebilir” dediğimizde hemen itirazlar başlıyor. Niçin? Çünkü; biz gördüğümüzün mahkûmuyuz ve böyle bir şeye hiç şahit olmamışız. Bu hâdiseyi her gün seyredebilsek o da nazarımızda gizlenecek, ona da hayret etmemeye başlayacağız.
“Rüyada bir saat zarfında bir senenin geçtiğini ve pek çok işler görüldüğünü görüyorsun. Eğer o saatte o işlere bedel Kur’an okumuş olsa idin birkaç hatim okumuş olurdun. Bu hâlet, evliya için hâlet-i yakazada inkişaf eder. Zaman inbisat eder. Mes’ele ruhun dairesine yaklaşır. Ruh zaten zaman ile mukayyed değildir. Ruhu cismâniyetine galib olan evliyanın işleri, fiilleri, sür’at-ı ruh mîzanıyle cereyan eder.” (Mesnevî-i Nuriye)
Bugün, şekillerin ve seslerin televizyon vasıtasıyla bir anda birçok mekânlarda bulunmasını gayet normal karşılıyoruz. Ama Belkıs’ın tahtının çok kısa bir zamanda Süleyman Aleyhisselâmın yanına getirilmesini aklımıza sığıştıramıyoruz. Faraza; bir gün ses ve şekiller gibi, eşyanın da nakline muvaffak olunsa, o zaman onu da gayet normal ve mâkul bulacak, ona da hayret etmemeğe başlayacağız.
Ruhun sür’ati ne ışıkla kıyasa girer, ne de sesle. Hayâl ruhun bir hizmetçisi. Bir anda cennetlere varabiliyor. Akıl, ruhun anlama âleti. İnsan bu âletle bir anda yıldızlara çıkıp onları tefekkür edebiliyor.
Ruh bedene galip olunca birkaç mekânda bir anda bulunmak da gayet kolay olur. Rüyada bizim de ruhumuz bedenimize bir derece galip gelir. Çok uzak mesafelere bir anda gider, geçmişe ve geleceğe rahatlıkla geçeriz. Dedemizle de görüşürüz, torunlarımızla da.
Manen terakki ederek, melekleri gerilerde bırakan bir ruh, onların gayet rahatlıkla yaptığı bir işi niçin yapamasın? Bir anda birkaç mekânda neden bulunamasın?
İşte bu gibi harika hallere mazhar olan âlim ve evliyalar, manevî âlemde büyük zatlardan ders alıp, onlar ile muhavere edebilirler ve etmişlerdir. O mübarek zatların ruhları serbest ve dünya ile alakalı olduğu için, ölmüş olsalar bile manevî tasarrufları ve irşadları devam ediyor. Bu irşad ve tefeyyüz, bazen rüya yolu ile bazen yakaza tarzı, bazen de bast-ı zaman şeklinde tezahür ediyor.
Üstad Hazretlerinin o mübarek zatlardan manevî âlemde ders alması ve onların feyzine mazhar olması; makul ve cari bir hakikattir. O mübarek zatların feyiz ve bereketini sadece kitaplara münhasır görmek yanlış olur. Nice büyük evliyalar vardır ki, hiç bir eseri yoktur; lakin irşad ve feyizleri umumîdir. Onların maddî ve manevî ikliminde binlerce evliya ve asfiya yetişir.
Zeynelabidin Hazretleri:
Hazret-i Hüseyin (ra)'in oğlu ve Hazret-i Ali (ra)'nin torunudur. On iki imamın dördüncüsüdür. Tabiinin büyüklerinden olup, büyük sahabelerin çoğunu görmüştür. Risâle-i Nur'da, Hazret-i Hüseyin'in soyundan gelen manevî mehdi hükmünde olduğu ifade edilmektedir. (bk. Mektubat, s. 100) O da şehid edilenlerdendir. Hazret-i Hüseyin'in neslini devam ettirmesinden dolayı, Seyyidü's-Sacidîn olarak yad edilmiştir. Büyük takva sahibi ve ibadete düşkünlüğünden dolayı, ibadet edenlerin süsü manasına gelen "Zeynelabidin" lakabıyla meşhur olmuştur. Künyesi Ebu Muhammed(veya Ebü'l-Hasan) Ali bin Hüseyin bin Ali bin Ebi Talib şeklindedir.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü
Yorumlar
hakikat dersimi,ifadesinde kastedilen mana nedir.izah EDERMİSİNİZ