Birinci Mektup'ta yıldızların hararetinin cehennemden geldiği ifade ediliyor. Dünyanın bağlı bulunduğu Güneş de bir yıldız olduğuna göre, bunun ateşi de mi cehennemden geliyor?
Değerli Kardeşimiz;
"Hem semavat meydanında, denizinde, fezasındaki yıldızlar ise, muti neferler, muntazam sefineler, harika tayyareler, acayip lambalar gibi vaziyetiyle, senin saltanat-ı ulûhiyetinin şaşaasını gösteriyorlar. Ve o ordunun efradından bir yıldız olan güneşimizin seyyarelerinde ve zeminimizdeki vazifelerinin delalet ve ihtarıyla güneşin sair arkadaşları olan yıldızların bir kısmı ahiret âlemlerine bakarlar ve vazifesiz değiller; belki baki olan âlemlerin güneşleridirler."(1)
Bir kısım ifadesi kâinatın ya da dünyamızın ve ona nazır olan yıldızların cennet ve cehennem ile olan mekâni münasebetine işaret ediyor olabilir. Yani bazı yıldızların yeri ve konumu uhrevi âleme bakarken, bazıları ise şehadet âleminin içinde kalabilir.
Bu mülahazalar ışığında Güneş'in de hararetini cehennemden alması, kuvvetle muhtemeldir. Hadiste de ifade edildiği gibi, yaz sıcağının şiddeti cehennem sıcağından oluyor ise, Güneş'in cehennem ile irtibatı mukadderdir. Zira yaz da sıcağını Güneş'ten alıyor. Demek Güneş hararetini cehennemden, yaz da Güneş'ten alıyor.
Yıldızların nurunu cennetten, ateşini de cehennemden aldığına dair hadisler mevcuttur. Bu hadislerden birisi şu şekildedir:
"Muhakkak ki, yaz sıcağının şiddeti, cehennem sıcağındandır..."(2)
Üstad Hazretlerinin şu ifadeleri de meseleye ışık tutmaktadır:
"Saltanat-ı rububiyetinden uzak değildir ki, Cehennem-i Kübrâyı, elektrik lambalarının fabrikasının kazanı hükmüne getirip, ahirete bakan semanın yıldızlarını onunla iş'âl etsin, hararet ve kuvvet versin. Yani, âlem-i nur olan cennetten yıldızlara nur verip, cehennemden nar ve hararet göndersin; aynı halde, o cehennemin bir kısmını ehl-i azâba mesken ve mahpes yapsın."(3)
Yıldızların bir yüzü bize bakarken, bir yüzü de âlem-i ahirete bakıyor. Yıldızlar oradan aldığı nuru ve nârı bu tarafa aktaran bir vasıtadır. Hem o âlemlerin, hem de bu âlemin güneşidirler.
İnsanlığın fennî malumatları daha kâinatın çok az sırlarını ortaya koyuyor. Eğer kâinatı sadece fennî malumatlarla sınırlandırırsak, birçok şeyin vücudunu inkâr etmemiz gerekir. Nasıl ki, İslam "kabrin arkası âlem-i berzah" diyor ve fen buna yetişemiyor ise, aynı şekilde yıldızların ahiret ile irtibat içinde olduğunu söylemesi de fennin sahasına girmez. Bunun fizikî olarak ispatı kabil değildir.
Zaten imtihan sırrından dolayı yıldızların cennet ve cehennem ile irtibatları mahfi ve perdelidir. Açık ve zahir bir şekilde irtibatın ispatı Allah’ın kâinattaki âdetine uygun düşmez. Bu yüzden pozitivist bir mantıkla her şeyin ilmî ispatını istemek doğru değildir. Zira metafizik, fizikî denklemler ve deneylerin konusu değildir.
Dipnotlar:
1) bk. Şualar, Üçüncü Şua (Münâcât).
2) bk. Buharî, Mevâkît 9.
3) bk. Mektubat, Birinci Mektup.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü