"Eğer beraber olsa, Milâdi 1971 olur... Yirmi sene sonra, şimdiki tohumların mahsulü ıslah olmazsa, elbette tokatları dehşetli olacak." 1971'de ne olmuş, hangi dehşetli olay yaşanmış?
Değerli Kardeşimiz;
27 Mayıs 1960 İhtilali’nin bir uzantısı, 12 Eylül 1980 İhtilali’ne kadar dönemdeki üzücü vak’aların başlangıcı sayılabilecek olan 12 Mart 1971 Muhtırası, Türkiye’nin siyasî tarihine derinden tesir eden bir hâdisedir. Bu muhtıra yaklaşık otuz yıl süren kanlı bir dönemde köprü vazifesi görmüştür.
Bu muhtıranın birçok sebebi var. Biz bunlardan yalnız iki-üçüne temas etmekle iktifa edeceğiz.
1. 27 Mayıs Muhtırası, gençliğe siyasî olarak hususî bir yer kazandırmış, beklenenin üstünde tesirli hale getirmiştir. Hususan sol kesimin gençleri, içtimaî bir devrimin önderi olabilecekleri düşüncesine kapıldılar. Bu Marksist, Leninist fikrin karşısında, başta Nur Talebeleri olmak üzere birçok İslamî grup direndiler ve bu batıl fikir ve düşüncelerin memleketimizi zehirlemesine izin vermediler. Risale-i Nur eserleri, bir Sedd-i Zülkarneyn gibi, bu zehirli fikirlerin Anadolu'ya girmemesi noktasından, bir paratoner vazifesini görmüştür.
2. Diğer bir sebeb ideolojik düşüncelerin henüz toplumda doğru şekilde anlaşılmamasıydı. Rusya'dan ithal edilip bütün dünyayı zehirlemek hevesinde olan bu ideolojiler, sol görüşlerle ve bilhassa Marksist düşünceyle tetabuk ediyordu. Bunlar dinden, imandan, Allah ve Peygamber düşüncesinden tamamen bîbehre, nasipsiz kalmışlardı. 27 Mayıs’tan önce her türlü sol düşünce yasaklanmış olduğu için, bu fikirlerin çekiciliği oldukça fazlaydı.
Sol görüşler henüz kendi aralarında yeterince farklılaşmadığı için, Marksist zihniyet bazı gruplar tarafından solun tek temsilcisi kabul ediliyordu. Marksizm bu dönemde büyük bir alaka çekmişti. Fakat çoğu zaman Türkiye’de Marksizm adı altında, kaynağını bu fikirden alarak birçok düşüncenin topluma değişik vechelerle takdim edilmesiydi. Kendine Marksist diyen kişiler milletin yüzyıllardır yaşamış oldukları, kendileri için bir hayat nizamı olarak telakki ettikleri dinin karşısına çıkarak, inaçsızlık ve Allahsızlık mefkûresini şırınga etmeye çalıştılar.
Ancak bütün bu gayret ve faaliyetleri bâd-ı heva boşa gitti. Çünkü bu memleket evlatları, bunların o çirkef yüzlerini deşifre ettiklerinden, bu batıl fikirlere tâbi olmadılar. Üstad Hazretleri mevzuya şu şekilde temas etmektedir:
"Mezara yaklaştığım bu zamanda, İslâm memleketi olan bu vatanda bolşevik baykuşlarının seslerini işitiyoruz. Bu ses, âlem-i İslâmın İmân esaslarını zedeliyor. Halkı, bilhassa gençleri imansız yaparak kendisine bağlıyor. Ben bütün mevcudiyetimle bunlarla mücâdele ederek gençleri ve Müslümanları imana dâvet ediyorum. Bu imansız kitleye karşı mücadele ediyorum. Bu mücahedemle inşaallah Allah huzuruna girmek istiyorum. Bütün faaliyetim budur. Beni bu gayemden alıkoyanlar da, korkarım ki bolşevikler olsun. Bu İmân düşmanlarına karşı mücahede açan dindar kuvvetlerle el ele vermek, benim için mukaddes bir gayedir. Beni serbest bırakınız, el birliğiyle, komünistlikle zehirlenen gençlerin ıslahına ve memleketin imanına, Allah'ın birliğine hizmet edeyim." (1)
1968-1971 tarihlerinde meşhur Altmış Sekiz kuşağı denilen solculuk ve dinsizlik hareketi, çok şiddetli bir şekilde dünyayı sarmalamıştır. Aynı tehlike Anadolu’da da boy göstermiş, komünizmin gelmesine ramak kalmışken, Mehdi'nin talebeleri hem iman mücadelesi hem de bir takım siyasî mülahazalar ile bu dinsiz hareketin önünde bir set olmuşlardır. Altmış Sekiz kuşağı döneminde İslam âleminin en güçlü iman ve İslam hareketi Risale-i Nur hareketidir.
Yirmi sene sonra ifadesini Üstad Hazretlerinin dönemi olarak anlarsak, tam tamına Altmış Sekiz kuşağı hareketine tevafuk ediyor.
(1) bk. Şualar, On Dördüncü Şua.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü
Yorumlar
Bolşevik baykuşlar, komünizm ve koministler anlamında kullanılmıştır.