“Ehl-i iman, değil Müslüman kardeşleriyle, belki Hristiyanın dindar ruhânîleriyle ittifak etmek ve medar-ı ihtilâf meseleleri nazara almamak, nizâ etmemek gerektir.” Bu cümleyi yorumlar mısınız?

Cevap

Değerli Kardeşimiz;

Dini, bütünü ile inkâr eden materyalist felsefe tehlikesine, yani komünizme karşı en azından dinin ortak değerlerini kabul eden ve buna sahip çıkmaya çalışan dindar Hristiyanlarla omuz omuza hareket edilmesi gerektiği ifade ediliyor.

"Yahudi ve müşrikleri mü'minlere en çok düşmanlık yapan kimseler olarak bulacaksın. 'Biz Hristiyanız.' diyenleri de mü'minlere sevgide en yakın kişiler olarak bulacaksın. Çünkü, onların içinde bilgin keşişler ve ruhbanlar var ve bir de onlar büyüklenmezler." (Maide, 5/82)

Yani Hristiyanlar ile Müslümanların ahir zamanda dinsizliğe karşı ittifak etmeleri gerektiği ifade ediliyor. Çünkü dinsizler, Müslüman-Hristiyan ayrımı yapmaksızın, dini, bütünü ile imha etmeye çalışıyorlar. Bu durumda Hristiyanların dini koruma adına yapmış oldukları her şey İslam’ı koruma anlamına da gelir.

Materyalist fikir ve düşünceler ile mücadele eden Hristiyan kulüp ve cemiyetleri de buna dahil edebiliriz. Mesela, Amerika'da Darvincilik ile mücadele eden bir çok Hristiyan cemaatlerinin ve cemiyetlerinin olduğu biliniyor. Onlar da insanlığın ilk atasının Âdem (as) ve Hz. Havva olduğunu ispata çalışıyorlar. Hristiyanların bu çaba ve gayretleri, dolaylı değil direkt İslam lehinedir.

Diyalog: İki kişinin karşılıklı konuşması ve iletişim kurmasıdır. Mesela, Kur’an, Allah ile kulları arasından bir diyalogdur. Hadisler, Peygamber Efendimiz (sas) ile insanlar arasında bir diyalogdur. İnsan, fıtrat itibari ile konuşan bir varlık olduğu için, iletişim ve sorunlarını da diyalog ile karşılıklı konuşmak ile hallediyor.

Bu diyalogun çok türleri ve çeşitleri vardır. Biri iktisadi diyalogtur. İnsanlara mal satmak ve ticaret yapabilmek iyi bir diyalogcu olmaktan geçer. İyi bir politikacı olmak , iyi bir diyalogcu olmak ile mümkündür. İyi bir idareci, iyi bir diyalogcudur. Bunun misallerini çoğaltabiliriz. İnsan hayatının her sahasına girmiş olan diyalog manası, elbette dinler arası diyalogu da meşru kılar.

Dinler arası diyalog ile dinler arası ittifak farklı şeylerdir. Dinler arası diyalog, karşılıklı hoşgörü içinde iletişim kurmak demektir. Dinler arası ittifak ise, bazı ortak konularda ortak paydalarda, ortak hareket etmek demektir. Bunun da dinin özüne ve ruhuna aykırı bir durum olmaması halinde bir sakıncası yoktur.

Mesela İslam ve Hristiyanlığın ortak düşmanı olan komünizme karşı ortak mücadele etmesi ve dayanışma içinde olması, ne dinen, ne de siyaseten mahzurlu değildir. Diyalog ve ittifakın meşruluğuna dair Kur’an ve sünnette pek çok deliller vardır.

İslam’ın başka dinler ile birleşmesi ve karma bir din oluşturma anlayışı ise batıldır. Genelde insanların diyalog ve ittifaktan anladığı ve bir birine karıştırdığı husus, bu karma ve birleşme hadisesidir. Yani biraz şu dinden, biraz bu dinden alalım, yeni karma bir din yapalım düşüncesi ile diyalog ve ittifak düşüncesi taban tabana zıt şeylerdir. Böyle karma bir din anlayışı, ne tarihte vardır, ne de din mensupları bunu kabul eder. Onun için dinler arası diyalog, dinlerin karışımından çıkan yeni bir din oluşturma gayreti değildir. Zaten İslam, barış ve hoşgörü ortamlarında yeşermiş ve gelişmiş ve son hak dindir.

Kur’an ve hadis açısından diyalogun delilleri

"Yahudi ve müşrikleri mü'minlere en çok düşmanlık yapan kimseler olarak bulacaksın. "Biz hristiyanız" diyenleri de, mü'minlere sevgide en yakın kişiler olarak bulacaksın. Çünkü, onların içinde bilgin keşişler ve ruhbanlar var ve bir de onlar büyüklenmezler." (Maide, 5/82)

"Ey Ehl-i Kitab! Bizimle sizin aranızdaki müşterek bir kelimeye gelin! Ancak Allah'a ibadet edelim. Hiçbir şeyi O'na ortak koşmayalım. Allah'ı bırakıp bazımız bazısını Rab edinmesin." (Al-i İmran, 3/64)

"Zulmedenleri haric, Ehl-i Kitap ile en güzel olan seklin dısında bir tarzda, munazara, mucadele etmeyin!" "Onlara şoyle deyin: Biz, hem bize indirilen kitaba, hem size indirilen kitaba iman ettik Bizim ilahimiz da sizin ilahiniz da bir ve ayni ilahtir ve biz O'na gonulden teslim olduk." (Ankebut, 29/46)

"Dininizden öturu sizinle savaşmayan, sizi yerinizden, yurdunuzdan etmeyen inançsızlara gelince, Allah sizi, onlara iyilik etmekten, adalet ve insafı gözetmekten menetmez çünkü Allah adil olanları sever." (Mumtehine, 60/8)

"Yahudî ve Hristiyanları dost edinmeyin. Onlar birbirinin dostudurlar. İçinizden kim onları dost edinirse, o da onlardandır. Allah zalim topluluğa hidayet etmez." (Maide, 5/51)

Hamdi Yazır, üstteki ayetle ilgili şöyle der: Mü'minler, Yahudi ve Hristiyanlara iyilik etmekten, dostluk yapmaktan, onlara idareci olmaktan menedilmemiş, onları veli ittihaz eylemekten, yardaklık etmekten nehyedilmişlerdir. Çünkü onlar, mü'minlere yar olmazlar.

“(Ey Muhammed) Sen (insanları) Rabbinin yoluna hikmet ve güzel öğütlerle çağır ve onlarla en güzel şekilde mücadele et.” (Nahl, 16/125)

Allah Resûlü (s.a.s.), bir gün yoldan bir Yahudi cenazesi geçerken ayağa kalkar. O esnada yanında bulunan bir Sahâbî, “Ya Resûlallah, o Yahudi’dir.” der. Nebiler Serveri (s.a.s.) hiç tavrını bozmadan ve yüz çizgilerini değiştirmeden, zamana “dur ve beni dinle” dedirtecek şu cevabı verir: “Ama bir insan!” (Müslim, Cenâiz 78, 81.)

Peygamber Efendimiz (s.a.s.), Allah Resûlü sıfatıyla tebliğe başladığı zaman, ilk defa Mekke'de bazı Hıristiyanlarla karşılaşmıştı. Hatta, Kendisine vahiy gelmeye başladığı ilk günlerinde Hz. Hatice'yi ve Peygamber Efendimizi teselli eden Varaka b. Nevfel de İncil'in el yazmalarına sahip olan bir Hıristiyan’dı. (Buhârî, Bedu’l- Vahy 3).

Peygamberimizin Hicret'ten önce ilk ilgi duyduğu ve Müslümanların hicret etmelerini arzu ettiği Hristiyan ülke, Habeşistan olmuştur. Allah Resûlü (sav), Mekke müşriklerinin amansız işkenceleri ve tazyikleri karşısında Mekkeli Müslümanların Habeşistan'a hicretlerini arzu etmiş ve bu hislerini şu ifadelerle belirtmiştir. "İsterseniz ve elinizden gelirse, Habeşistan'a iltica ediniz. Zira orada hüküm süren kralın topraklarında kimseye zulüm edilmez. Orası doğru ve emin bir yerdir, Allah âsân edinceye kadar orada kalın." (M. Hamîdullah, İslam Peygamberi)

Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?

BENZER SORULAR

Yükleniyor...