"Fennin hiçbir hakikat-i kat'iyyesi, Kur'anın hakaik-i kudsiyesine ilişemez. Fennin kısa eli, onun münezzeh ve mualla dâmenine erişemez." cümlesini tafsilatıyla izah edebilir misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
“Fennin hiçbir hakikat-i kat'iyyesi” cümlesinde kesinleşmiş fennî bilgiden bahsediliyor. Bu kati hakikatler Kur’anın kutsi hakikatlerine yetişemezler. Zira, fennin kâinattan bahsi çoğu zaman materyalist, tabiatçı yahut evrimci bir nazarladır. Böyle yanlış bir bakış, Kur’anın kâinattan ilahi isimlere ve sıfatlara ayna olmaları cihetiyle yaptığı bahisleri yetişemez.
Bir misal olarak, fennin güneşe ruhsuz bakışı Külliyat'ta şöyle dile getiriliyor:
"...'Güneş, bir kitle-i azîme-i mayia-yi nariyedir. Ondan fırlamış olan seyyaratı etrafında döndürüp, cesameti bu kadar, mahiyeti böyledir şöyledir.' Muvahhiş bir dehşetten, müdhiş bir hayretten başka, ruha bir kemal-i ilmî vermiyor."(1)
Fen ve felsefenin Güneş'e bu nursuz ve sönük bakışı, Kur’anın, Nur ismine bir ayna olan güneşten bahsine hiçbir cihetle yanaşamaz.
Bu zamanda ideolojiler ile ilim iç içe girdiğinden, ilmin tarafsızlığı çok ciddi bir şekilde zedelenmiştir. Bu yüzden, ilim adı altında din düşmanlığı yapanların iddiaları, ilim sayılmaz. "Din fenne karşıdır." iddiası tamamen mesnetsizdir.
Kelam sıfatından gelen Kur’an-ı Kerim Cenâb-ı Hakkın kitabı olduğu gibi, kudret sıfatından gelen kâinat da Allah’ın kitabıdır. Bu iki kitapta birbirlerine aykırı hükümlerin olması muhaldir. Cenab-ı Hakk'ın sıfat ve esmasına en cami’ bir ayna olma istidadında yaratılan insan, bu kâinat kitabından birçok medeniyet harikalarını ortaya çıkarmıştır.
1) bk. Sözler, On Dokuzuncu Söz.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü
Yorumlar