"İslamiyet’in menşei ilim, esası akıl olduğuna işaret eder." İzah eder misiniz? Kur'an ve İslamiyet'in emirlerinin bütünü akıl ve mantığa uygundur denilebilir mi?
Değerli Kardeşimiz;
Allah’ın emir ve yasaklarından ibaret olan İslamiyet mahz-ı hikmettir; yani hiçbir hükmü hikmetsiz ve akıl dışı değildir. Yalnız akıl ve mantık denildiğinde felsefeyi esas ve ölçü alan akıldan değil, salim ve fıtrî bir akıldan bahsediyoruz. Bu durumda her aklıselim, İslam’ın emir ve yasaklarındaki hikmeti tasdik ve takdir eder.
Felsefe ile alûde, onun tesiri altına girmiş bir aklın, İslam’ın emirlerindeki yüce ve ince hikmetleri anlaması ve takdir etmesi her zaman mümkün olmayabilir. Bu sebeple İslam’ın bazı hükümlerindeki yüksek ve yüce hikmetlere insanların aklı yetişemediği için, art niyetli dinsizler -hâşâ- akıl ve mantık dışı diye saldırabilirler. Bu, bizi aldatmasın.
İslam âlimleri, İslam’ın bütün emir ve yasaklarının hikmet ve güzelliklerini eserlerinde beyan ve ispat etmişler.
İbadetler artmaz, eksilmez, zamanın ve örfün değişmesiyle değişikliğe uğramaz. Bundan dolayı ibadetlerle alakalı dinî hükümlere “taabbüdî hükümler” denilir.
“Taabbudî hükümler: Tevkifî hükümler ve sabit hükümler olarak da ifade edilen bu hükümler, aklın kendi başına ulaşamayacağı hükümlerdir. Namaz, oruç ve zekât gibi ibadetler ve akideye ait hükümler bu grupta yer alır.
Şeriatın iki çeşit hükümleri vardır:
Birisi taabbudî dediğimiz, yani hikmeti bilinmeyen ve tamamıyla Allah’ın emir ve yasağına bakan kaidelerdir.
İkincisi ma’kulu'l-mâna dediğimiz ilahi emir veya yasaklardaki hikmetlerin araştırılabileceği kısım.
"Niye sabah namazı dört rekât da on veya yirmi rekât değil?.."
"Allah emrettiği için." Öğle namazı Allah tarafından on rekât olarak tayin edilmiştir. Bunun hikmetini araştırmak neticesizdir. Çünkü Allah öyle emretmiştir. Ve bunun asıl cevabı budur. Ama bazı şeriat kanunları hikmetle izah edilebilir. Ama hikmetler asıl değildir. Asıl olan Allah’ın emri veya yasaklamasıdır.
"Bir kısmına "mâkulü'l-mânâ" tabir edilir. Yani, bir hikmet ve bir maslahatı var ki, o hükmün teşriine müreccih olmuş; fakat sebep ve illet değil. Çünkü hakikî illet, emir ve nehy-i İlâhîdir." (29. Mektub)
Namaz Allah emrettiği için kılınır. Maksat Allah’ın rızasını kazanmaktır. Ama namazın ve orucun sağlık bakımından birçok faydaları da vardır; lakin namaz onun için kılınmaz, oruç onun için tutulmaz. Eğer bundan dolayı namaz kılınır ve oruç tutulursa, o ibadetler batıl olur. Allah’ın emir ve yasaklarının hakiki sebebi, menfaatli ve zararlı olması değil, O’nun emretmesi ve yasaklamasıdır.
Zekât ve sadaka, zengin ile fakir arasında içtimaî açıdan çok hayatî bir maslahat ve hikmettir. Ancak bu ibadetlerin yapılmasındaki asıl maksat, Allah’ın emri olmasıdır.
Taabbudî emir ve yasaklar, yalnız teslimiyetle alakalı olan hükümler sınıfından sayılabilir. Lakin bu yine de hikmetsiz olduğu manasına gelmez. İnsan aklı kısa kaldığı için, bu tür ibadetlerin inceliklerini idrak edemez.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü