''İşte nev'-i insanın tenevvüünün en mühim mayesi ve zenbereği; müsabaka ile hakikî imanlı fazilettir.'' cümlesini izah edip "imanlı fazilet" hakkında bilgi verir misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
''İşte, nev-i insanın tenevvüünün en mühim mayası ve zembereği, müsabaka ile, hakikî imanlı fazilettir. Fazileti kaldırmak, mahiyet-i beşeriyenin tebdiliyle, aklın söndürülmesiyle, kalbin öldürülmesiyle, ruhun mahvedilmesiyle olabilir.''(1)
Fazilet kelime olarak değer, iman, ilim, irfan, meziyet, iyilik, itibarı ve yüksek derece gibi manalara geliyor.
İlim, iyilik, fazilet ve güzel ahlak iman etmeyen kişilerde de bulunabilir. Meziyet ve fazilet sahibi birçok kâfir olduğu gibi, ilim ve faziletten, iyilik ve güzel ahlaktan mahrum nice Müslüman da vardır. Tabi kâfir güzel ahlakını küfürden almadığı gibi, Müslüman da kötü ahlakını imandan alıyor değil.
İslâmiyet, hem ferdin şahsî hayatını, hem de toplum nizamını tanzim konusunda emir ve yasaklar vaz’ettiği için, bir Müslümanın bu emirlere uyması sevap, uymaması günah ve isyan olmaktadır. Beşerî kanunların hâkim olduğu Hıristiyan toplumlarda böyle bir durum söz konusu değildir. Onlarda emirlere uymanın bir mükâfatı yoktur, ancak, yasaklara uymamanın cezaları vardır. Yani, bir Hristiyan toplumunun düzeni, İlâhî emir ve yasaklarla değil, beşerî kanunlarla temin edilmektedir.
Kişi iman etmese de sünnetullah kanunlarına riayet ettiği ve bazı meziyetlere sahip olduğu için mükâfatını bu dünyada görüyor. İman ve fazilet bir arada olduğunda, hem dünyada hem de ahirette hakiki ve kâmil bir mana kazanıyor. Allah’ın insandan istediği hakiki fazilet, imanın meyvesi olan fazilettir. İmansız fazilet de faziletsiz iman da Allah’ın istediği ve razı olduğu bir durum değildir.
İman ve hidayetten nasibini almamış birisi, üstün meziyetini insanlar üstünde baskı ve tahakküm vasıtası olarak kullanır, onları kendi hevasına hizmetçi yapar. Tarihte bunun örnekleri pek çoktur.
Ama sağlam bir imana sahip olan mümin, üstün vasıf ve meziyetlerini başka insanlar üstünde baskı ve tahakküm kurmaya vasıta yapmaz. Çünkü imandan aldığı ahlâk ve terbiye buna müsaade etmez. Hatta imanın verdiği nur ve hidayet ile daha mütevazı olur; zayıf ve biçare insanlara tahakküm etmeyi değil, onlara hizmetkâr ve hizmetçi olmayı tercih eder.
(1) bk. Lem'alar, Yirmi İkinci Lem'a.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü