İnsanın "arzın halifesi ve kâinatın neticesi ve zîhayatın sultanı" hükmüne geçmesini izah eder misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
"Cenâb-ı Hak, insan nev'ini, binler nevileri sümbül verecek ve hayvânâtın sair binler nevileri kadar tabakat gösterecek bir fıtratta yaratmıştır. Sair hayvânat gibi kuvâlarına, lâtifelerine, duygularına had konulmamış; serbest bırakıp hadsiz makamatta gezecek istidat verdiğinden, bir nevi iken binler nevi hükmüne geçtiği içindir ki, arzın halifesi ve kâinatın neticesi ve zîhayatın sultanı hükmüne geçmiştir."(1)
İnsan üç cihetle kâinatın halifesi ve efendisidir.
Birincisi; insan fıtrat ve mahiyet olarak, bütün kâinata mukabil gelecek bir istidatta yaratılmıştır. Yani insan sahip olmuş olduğu latifeler, duygular, hisler ve cihazlar sayesinde, Allah’ın bütün isim ve sıfatlarının tecellilerini ölçerek bilir bir mahiyettedir. Kâinatın umumunda azametli bir şekilde tecelli eden isim ve sıfatlar, aynı şekilde insanın mahiyetinde cüz’i numuneler nevinden tecelli etmektedir. Yani insan kabiliyet bakımından âdeta küçük bir kâinat gibidir.
İnsan Allah'ın yarattığı en büyük bir san’at mucizesidir ve onun değerine paha biçilmez. Zira o, “kâinatın en son ve en cemiyetli meyvesi” arzın halifesi, mahlûkatın en şereflisi ve Allah’ın bütün esmasına mazhar en aziz misafiridir.
Demek ki, insanın asıl kıymeti, Allah’ın bütün isimlerine ayna olmasıyladır. Bu hakikati Üstadımız vecizbir şekilde şöyle ifade ediyor:
“Nasıl esmâda bir ism-i âzam var, öyle de, o esmânın nukuşunda dahi bir nakş-ı âzam var ki, o da insandır.” (Sözler, 33. Söz, İnsan Penceresi)
İkincisi; bütün kâinatın direkt veya dolaylı olarak insana hizmet ettirilmesi, insanı kâinata efendi ve halife kılıyor. Güneş insan için semaya asılmış, ay gece lambası ve takvim edilmiş, yeryüzü bir beşik yapılmıştır. Bütün bu hizmetler insanın kâinatın halifesi olduğuna en kati delildir.
Kâinatın yaratılmasındaki asıl maksat insan olduğundan Cenab-ı Hak her şeyi onun istifadesine göre terbiye edip tanzim etmiş ve bütün mahlûkatı ona hizmet ettirmiştir.
Bediüzzaman Hazretleri: “Zât-ı Hayy-ı Kayyum, insanı bütün kâinata bir merkez, bir medar yaparak, kâinat kadar geniş bir sofra-i nimet insana açtığını”, “kâinatı insana müsahhar ettiğini”, “kâinatta münteşir bütün enva'-ı nimeti insanla tanzim” edip, “ nimetlerin iplerinin uçlarını insanın başına bağla”dığını ve “rahmet hazinelerinin umum çeşitlerine insanı bir liste hükmüne getir” diğini (Lem’alar) veciz bir şekilde ifade etmiştir.
Üçüncüsü; insanın ibadet noktasında bütün mahlûkattan daha donanımlı yaratılması, onun İlahi nizamda esas alındığını gösteriyor.
(1) bk. Lem'alar, Yirmi İkinci Lem'a.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü