Kişisel gelişim kitaplarındaki özgüven kazanma yöntemleri ile "Acz-Fakr-Şefkat-Şükür-Tefekkür" sistemini karşılaştırır mısınız? Bu sistemin bize kazandırdığı nedir?
Değerli Kardeşimiz;
Günümüzde özgüven kazanma adı altında neşredilen kitapların ekserisi; insanı şımarıklığa, gurura ve egoizme sevk eden neşriyatlardır. Nasıl felsefi doktrinler insanlığı küfür ve şirk derelerine sevk ediyor ise, felsefeden ders alan bu tür kitaplar da; insanlığı özgüven adı altında aşırı enaniyete hatta bencilliğe sevk ediyor. Daha da ileri giderse, firavunane bir vaziyete gelip, ulûhiyet bile dava edebilir. Bu tür akımlar İslam terbiyesi ile asla bağdaşmaz. İslam terbiyesi içinde kâmil insan olmanın yolu ve metodu gayet açıktır. Bu tür harici ve felsefi terbiye sistemlerinden medet ummaya ve feyiz almaya lüzum ve ihtiyaç yoktur.
İnsan fıtraten nihayetsiz aciz ve fakirdir. Bu nihayetsiz acizlik ve fakirlik boşluğunu; ancak kudreti nihayetsiz, zenginliği sonsuz olan Allah’a istinat ve itimat ederek doldurabilir. Öyle ise insan benlik ve gurur davasını bırakıp, sonsuz aczi ve fakrını bilip, Allah’a sığınmalı, O’nun sonsuz kudret ve zenginliğine iltica etmeli, O’ndan medet dilemelidir. Zaten ubudiyetin esası, özü ve hakikati de budur.
Allah, insanı bu dünyaya ibadet ve kulluk için göndermiştir. Yoksa benlik ve gurur yapsın, "ben şunu yaptım, ben şöyleyim, ben böyleyim" demek için insan yaratılmamıştır. İnsanın hakikati ile her şeyin dizgininin ve terbiyesinin Allah’ın kudret elinde olduğunu anlaması ve buna tam bir acziyet ile teslim olması; ancak iman ve ibadet ile mümkündür. Bunun dışındaki hiç bir itikat ve ideolojiler bunun boşluğunu asla dolduramaz. Tam aksine bu itikat ve ideolojiler, insanı kendini beğenmiş ve acz ve fakrını unutmuş bencil bir firavun şekline dönüştürüyorlar.
İnsanı Allah’a yaklaşıran, O’nun rızasını kazanmaya vesile eden en mühim iki esas, fıtratındaki nihayetsiz acizlik ve fakirlik damarıdır. İnsan bu nihayetsiz acizliği ile nihayetsiz kudrete köprü atar; yine sonsuz fakrı ile de sonsuz zenginlik ile irtibat kurar, o zaman o nihayetsiz kudret ve gına, insanın nihayetsiz acizlik ve fakirliğine tam bir merhem ve tiryak olur. Nasıl bebeğin çaresiz ve zayıf hali, anne ve babasını ona hizmetçi yapıyor ise, aynı şekilde insan da nihayetsiz acizliği ve fakirliği ile Allah’ın nihayetsiz kudret ve zenginliğini kendine cezp ediyor ve onun nazarında nazlı bir bebek gibi oluyor.
Duada insanın acizliğini ve fakirliğini idrak edip, kudreti sonsuz, gınası nihâyetsiz ve iradesi mutlak olan Cenab-ı Hakk’a sığınmalı ve O’ndan medet dilemesidir.
İhtiyaç sahibi olmak, bela ve musibetlere maruz kalmak, âciz ve zayıf olmak gibi haller, insanı tazarru ve niyaza, dua ve ibadete, Rabbine ilticaya ve O’ndan istimdat etmeye götürür.
Aç kalan insan Rezzak olan Allah’tan rızık ister, hasta kişi Şâfi olan Allah’tan şifa talep eder.
İnsanın nihâyetsiz âciz ve fakir olarak yaratılması, onun Allah’a sığınmasına ve O’ndan yardım dilemesine vesiledir. Zaten ibadetin ruhu ve duanın sırrı da budur.
Acizlik, kendi ihtiyaçlarını karşılayamayacak kadar zayıf ve iktidardan mahrum olma mânâsında kullanılmıştır. Yani ihtiyaçları kâinatı kuşatmış, arzuları ebede kadar uzanmış olmasına rağmen, insan bunlardan hiç birini tedarik edemeyecek kadar âcizdir.
İnsan bu nihâyetsiz aczi ile Allah’ın nihâyetsiz kudretine ayna olmaktadır. İnsan aczini anladıkça kulluğunu artırır.
İnsan sayısız şeylere muhtaç olarak yaratılmıştır. Bu cihetle insana âcizlik ve fakirlik konusunda kimse yetişemez.
İnsan, çok âciz ve fakir olarak yaratılmıştır. İnsanın çok âciz ve fakir olarak yaratılmasının hikmeti, sonsuz kudret sahibi ve nihâyetsiz zengin olan Allah’ı tanıması ve O’nun rahmetine sığınmasıdır. Küfür, Allah ile insan arasındaki bu alâkayı kopardığı için, inanmayan insan kendini sahipsiz, yalnız ve çaresiz bilir.
Arzın halifesi olan insanın, bu kadar zayıf ve âciz yaratılışındaki derin hikmet şu cümlede bütün berraklığıyla ortaya konuluyor:
“O zaafın kuvvetiyle ve aczin kudretiyledir ki, şu mevcudât ona musahhar olmuş.”(Sözler)
Arılar insana bal yaparken, koyunlar süt, tavuklar yumurta takdim ediyorlar. Bunun temelinde insanın zaaf ve aczi yatıyor.
İşte insan kibir ve benlik davası yerine, bu acz ve fakr kanalını işletse her şey ona musahhar olur, her şey ona kolay ve geniş bir yol hükmüne geçer. Halbuki kendine güzen, bencillik ve en insana hiç kimseye muhtaç olmadığını şırınga ediyor. Bir cihetle insanın iki mühim esası olan acizlik ve fakirlik damarına çare aramak yerine, onu görmezlikten gelerek yalancı bir "Donkişotluk" teklif ediyor.
Allah’a, acizlik ve fakirlik kanalı ile yaslanan birisine, bütün kâinat düşman ve engel olsa yine de pes etmez, demek hakiki özgüven imanda ve teslimiyettedir.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü