Kul Hakkı Risalelerde Nasıl İşlenmiştir?
Değerli Kardeşimiz;
İslam’ın ulvî hasletlerinin, güzel ahlakın bütün şubelerinin hayata tatbik edilmesi, günahlardan kaçınılması, farzların ifa edilmesi, insanların maddî ve manevî hukuklarına saygılı olunması ancak tahkik-i bir iman sayesinde mümkündür. Eğer iman zayıfsa, bunların hayata geçirilmesinde ciddi eksiklikler olur. Bu yüzden, imanı taklitten tahkike çıkarmak ve imana kuvvetlendirmek insanın en büyük vazifesidir.
Bu zamanda imanı taklitten tahkike çeviren ve imana kuvvet veren mühim eser Risale-i Nur'dur. Böyle olunca, ahlaki değerlerin beslenmesi ve kul haklarına riayet etme hususunda Risale-i Nur'a bir müşevvik, bir teyit edici eser nazarı ile bakabiliriz.
Bir insan, kul hakkında bütün meseleleri bilse, ama tatbik etmeye içinde kuvvetli bir iman bulamıyorsa, bunun hiç bir ehemmiyeti yoktur. Bu yüzden, öncelik sırası imanı taklitten tahkikiye çevirmektir. Daha sonra da bunu hayata geçirmek için tafsilatını öğrenmek gelir. Risale-i Nur, bütün kuvvet ve mesaisini iman üzerine teksif etmesinden, fıkhı meselelerin talimini diğer İslam kaynaklarına havale etmiştir.
Bu hususta Otuz İkinci Söz'ün Üçüncü Mevkıfında "Mühim Bir Sual" başlığı altında yer alan kısmı okumanızı tavsiye ederiz.
“İ’lem Eyyühe’l-Azîz! Îmana ait bilgilerden sonra en lâzım ve en mühim a’mal-i sâlihadır. Sâlih amel ise, maddî ve mânevî hukuk-u ibâda tecâvüz etmemekle, hukukullahı da bihakkın îfâ etmekten ibarettir.” (Mesnevi-i Nuriye)
Salih amel; faydalı iş, uygun iş demek olup, ıstılahta Allah’ın razı olduğu işler, ibadetler manasına gelir ve namaz kılmaktan, doğru söylemeye kadar bütün faydalı işlere şümulü vardır. Üstat Hazretleri bu derste salih ameli “kul hakkına riayet” ve “ hukukullahı îfâ” olmak üzere iki maddede özetliyor ve kul hakkını da maddî ve manevî olmak üzere ikiye ayırdı.
Bilindiği gibi, kul hakkını affetme salahiyeti, sadece, hakkına tecavüz edilen kula verilmiştir. Bir insan başkasının malını haksız yere gasp etse, yüzlerce defa hacca gitmekle, binlerce rekât namaz kılmakla bu hakkı ödeyemiyor. Yaptığı bu salih amellerin sevabını almakla birlikte kul hakkının günahı aynen sabit kalıyor. Keza, kulun manevî hukukuna yapılan gıybet, iftira gibi tecavüzlerde de o kul ile bizzât görüşüp helallık alınması gerekiyor.
Hukukullah denilince kulun Rabbine karşı yapması gereken görevler anlaşılır. Bu noktada ilk sırayı tevhid, yani Allah’ı bir bilmek, O’na hiçbir şeyi ortak koşmamak. Allah’ı Kur’ân-ı Kerîmin bildirdiği gibi bilen bir kul hukukullaha riayet etmiş olur. Keza, nimetlerine şükürle mukabele etmek, celâl tecellileri karşısında haşyet duymak, kemâl tecellilerini hayretle ve hayranlıkla seyretmek de hukukullahtandır.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü
Yorumlar