"Medrese-i Yusufiye" ne demektir?

Cevap

Değerli Kardeşimiz;

بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ
بِثَ فِى السِّجْنِ بِضْعَ سِنِينَ

["... Yusuf daha nice yıllar zindanda kaldı." (Yusuf, 12/42)] ayetinin ihbarı ve sırrıyla Yusuf Aleyhisselam mahpusların piridir. Ve hapishane bir nevi Medrese-i Yusufiye olur."(1)

Bu sözler, hayatını iman ve Kur’an hizmetine vakfeden, iman hakikatlerini neşr ve ilan eden, bu yüzden de akıl almaz zulüm ve işkencelere, eza ve cefalara maruz kalan, otuz yıl ömrü hapishanelerde ve sürgünlerde geçen Üstad Bediüzzaman Said Nursî Hazretlerine aittir.

Bediüzzaman Hazretlerinin hapishane için “Medrese-i Yusufiye” tabirini kullanmasının sebebi ve hikmeti:

İnsanları yalnızca Allah'a kulluk etmeye ve güzel ahlaklı olmaya davet eden, Cenab-ı Hakk’ın rızasından başka hiç bir gayeleri olmayan büyük mürşidlerin ve âlimlerin maruz kaldıkları eza ve cefalar, atıldıkları hapishaneler, onlar için güzel bir nefis terbiyesine ve manevî terakkiye vesile olmuştur. Diğer bir tabirle, mü’minler için hapishaneler birer medrese hükmündedirler. Nitekim Üstad Hazretleri başta 30. Lem’a olmak üzere bazı mühim risaleleri hapishanelerde yazmıştır.

Osman Yüksel Serdengeçti şöyle der: “O, mahkemelerden mahkemelere sürüklendi. Mahkûmken bile hükmediyordu. O hapishanelerden hapishanelere atıldı. Hapishaneler, zindanlar onun sayesinde Medrese-i Yusufiye oldu. Said Nur zindanları nur, gönülleri nur eyledi. Nice azılı katiller, nice nizam ve ırz düşmanları, bu iman abidesinin karşısında eridiler; sanki yeniden yaratıldılar. Hepsi halîm selim mü'minler haline, hayırlı vatandaşlar haline geldiler... Sizin hangi mektebleriniz, hangi terbiye sistemleriniz bunu yapabildi, yapabilir?” (Tarihçe-i Hayat)

Kur’an'da bildirildiği üzere, iffet abidesi olarak bilinen tanınan Hz. Yusuf iftiraya uğramış, suçsuz olduğuna dair deliller apaçık ortada olmasına rağmen, hapse atılmış ve yıllarca zindanda kalmıştır. İsmet ve iffet timsali Hz. Yusuf, "Ey Rabbiml Zindan bana, bunların beni davet ettikleri şeyden daha sevimlidir.” (Yusuf Suresi, 13) diyerek başına her gelenin Allah'tan bir hayır olduğunu bilmiş, hapiste dahi tebliğ vazifesine devam ederek mahkûmlara Allah'ın varlığını ve güzel ahlakı anlatmış, hapis hayatı boyunca asla bir şikâyette bulunmamış, büyük bir sabır ve metanetle karşı koyarak onların üstesinden gelmiş ve sabr-ı cemili, sıdk ve emaneti, ilim ve irfaniyle Mısır'da en âli bir makama çıkmıştır. İşte onun bu tavrı, kendisinden sonra gelen tüm mü’minlere de güzel bir misal olmuştur.

İmam-ı A'zam, İmam-ı Ahmed İbn-i Hanbel ve Bediüzzaman Hazretleri gibi birçok, mürşid, müceddid, âlim nice eza ve cefalara maruz kalmış ve haksız yere hapse atılmışlardır.

Bu büyük zatlar da aynı Hz. Yusuf gibi başlarına gelen bela ve musibetleri, maruz kaldıkları eza ve cefaları sabır ve metanetle karşılamış, davalarından zerre kadar taviz vermemişlerdir. Hapishaneleri bir nevi uzlet ve inziva yeri olarak görmüş ve Medrese-i Yusufiye olarak kabul etmişlerdir.

Ömrünün otuz yılı hapishanelerde ve sürgünlerde geçen Üstad Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri, Denizli hapishanesinde yazdığı Meyve Risalesi'nde hapishaneyi bir medrese olarak gördüğünü şöyle ifade eder:

"… Eskiden beri az bir ihaneti ve tahakkümü kaldıramadığım halde; sizi yeminle temin ederim ki ahirete imanın nuru ve kuvveti bana öyle bir sabır ve tahammül ve teselli ve metanet, belki mücahidane, karlı bir imtihan dersinde daha büyük bir mükafatı kazanmak için bir şevk verdi ki, ben bu risalenin başında dediğim gibi, kendimi Medrese-i Yusufiye ünvanına layık bir güzel ve hayırlı medresede biliyorum."(2)

Dipnotlar:

(1) bk. Şualar, On Birinci Şua (Meyve Risalesi)
(2) bk. age., Sekizinci Meselenin Bir Hülasası.

Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü

Kategorileri:
Okunma sayısı : 22.255
Sayfayı Word veya Pdf indir
Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yükleniyor...