"Hapishaneler birer medrese-i Yusufiyeye inkılâp eder." Buradaki "Medrese-i Yusufiye" ne demektir?
Değerli Kardeşimiz;
"فَلَبِثَ فِى السِّجْنِ بِضْعَ سِنِينَ ["Yusuf daha nice yıllar zindanda kaldı." (Yusuf, 12/42)] ayetinin ihbarı ve sırrıyla Yusuf Aleyhisselam mahpusların piridir. Ve hapishane bir nevi Medrese-i Yusufiye olur."(1)
Bu sözler, hayatı boyunca Kur'an ahlakını insanlara anlatan, bu nedenle bazı çevrelerin düşmanlığını kazanarak suçsuz yere 30 yılını sürgünlerde ve hapishanelerde geçirmiş olan, XX. yüzyılın en büyük İslam âlimlerinden Bediüzzaman Said Nursi`ye aittir.
Bediüzzaman'ın hapishane için; “Medrese-i Yusufiye” tabirini kullanmasının sebebi ise şudur: İnsanları yalnızca Allah`a kulluk etmeye ve güzel ahlaklı olmaya davet eden samimi Müslümanlar için, hiçbir suçları bulunmadığı halde zaman zaman yaşamak zorunda bırakıldıkları hapishaneler, çektikleri eza ve cefalar, maruz kaldıkları zulüm ve sıkıntılar manevî açıdan çok güzel birer talim ve nefsi terbiye yeridirler. Diğer bir deyişle, müminler için hapishaneler birer medrese hükmündedirler.
Bu medreselerin Yusuf ismiyle anılmalarının nedeni ise, -Kur'an'da bildirildiği üzere- Allah'a imanı, iffeti ve güzel ahlakı ile tanınan Hz. Yusuf'un suçsuz yere hapis yatmış olmasıdır. Hz. Yusuf, kendisinin suçsuz olduğuna dair deliller apaçık ortada olmasına rağmen, Allah'ın dinini anlatan bir insan olduğu için iftiraya uğramış, ardından hapse atılmış ve yıllar yılı hapiste kalmıştır.
Buna rağmen Hz. Yusuf, başına her gelenin Allah'tan bir hayır olduğunu bilmiş, hapiste dahi tebliğ vazifesine devam ederek diğer mahkûmlara Allah'ın varlığını ve güzel ahlakı anlatmış, hapis hayatı boyunca asla bir şikâyette bulunmamıştır. İşte onun bu tavrı, kendisinden sonra gelen tüm müminlere de güzel bir misal teşkil etmiştir.
Hz. Yusuf`tan başka İmam-ı Azam, İmam Ahmed İbni Hanbel ve yakın tarihimizde Bediüzzaman Said Nursi hazretleri de Allah’ı ve dini inkâr eden, müminlerin samimiyetlerini takdir edemeyen kişiler tarafından haksız yere hapse atılmışlardır.
Bu değerli İslam büyükleri de aynı Hz. Yusuf gibi başlarına gelen bela ve musibetleri, eza ve cefalara, zorluk ve sıkıntıları kendileri için büyük bir nimet bilmişler, ahiretteki karşılığını düşünerek sevinmişlerdir. Hapis hayatındaki zorlukların kendileri için manevi bir taim, bir nevi inzivaya çekilme olduğunu düşünerek, hapiste değil, de Medrese-i Yusufiye'de olduklarını kabul etmişlerdir.
Ömrünün büyük bir bölümünü Medrese-i Yusufiye`de geçirmiş olması nedeniyle, Bediüzzaman Said Nursi, Denizli hapishanesinde yazdığı Meyve Risalesi'nde hapishaneyi bir medrese olarak gördüğünü şöyle ifade eder:
"… ve eskiden beri az bir ihaneti ve tahakkümü kaldıramadığım halde; sizi kasemle temin ederim ki, iman-ı bil’âhiret nuru ve kuvveti bana öyle bir sabır ve tahammül ve tesellî ve metanet, belki mücahidâne, kârlı bir imtihan dersinde daha büyük mükâfatı kazanmak için bir şevk verdi ki, ben bu risalenin başında dediğim gibi, kendimi medrese-i Yusufiye ünvanına lâyık bir güzel ve hayırlı medresede biliyorum."(2)
Dipnotlar:
(1) bk. Şualar, On Birinci Şua (Meyve Risalesi).
(2) bk. age., Sekizinci Meselenin Bir Hülasası.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü