Mehdi'nin makamının, Hz. Ebu Bekir'in makamında daha büyük olduğunu söyleyen bazı ağabeylere karşı nasıl cevap vermeliyiz?

Cevap

Değerli Kardeşimiz;

Risale-i Nur mesleği teemmül ve tahkik mesleğidir. Risale-i Nur'un dairesinde, taklit, körü körüne bağlanmak, mesnetsiz ve kaynaksız şeylere itibar etmek, şahıslara araştırmadan ve tahkik etmeden inanmak gibi arızalı ve yanlış tarzlar yoktur. Üstat bu gibi arızalı ve yanlış tarzları Risale-i Nur'un çok yerlerinde ikaz mahiyetinde ifade etmiştir.

Usul ilminde şöyle bir kaide vardır; kuvvetli delil ile zayıf delil tenakuz içinde ise, kuvvetli olana itibar edilir, zayıf olan delil itibara alınmaz. Bu kurala binaen Risale-i Nur'un satırlarındaki bir ifade, daima bazı şahısların söylenti ve rivayetlerden üstündür. Biz satıra bakarız, sadıra bakmayız.

Risale-i Nur'un çok yerlerinde, değil Hz. Ebu Bekir (ra)’e, sahabelerin en küçüğüne bile ne evliyalar ne de Mehdi yetişemez. Bu hususta bütün Ehl-i sünnet alimleri ittifak etmişlerdir. Risale-i Nur'da bu ittifakı teyit ve takviye etmiştir.

Risale-i Nur'daki bu teyit ve takviyelerden bazılarını örnek olarak verelim:

"Sual ediyorsunuz: Bazı rivayetlerde vardır ki, 'Bid'aların revacı hengâmında ehl-i iman ve takvâdan bir kısım suleha, Sahâbe derecesinde veya daha ziyade efdal olabilir.' diye rivayetler vardır. Bu rivayetler sahih midir? Sahih ise hakikatleri nedir?"

"Elcevap: Enbiyadan sonra nev-i beşerin en efdali Sahâbe olduğu, Ehl-i Sünnet ve Cemaatin icmâı bir hüccet-i katıadır ki, o rivayetlerin sahih kısmı fazilet-i cüz'iye hakkındadır. Çünkü cüz'î fazilette ve hususî bir kemalde, mercuh, râcihe tereccuh edebilir. Yoksa, Sûre-i Feth'in âhirinde sitayişkârâne tavsifât-ı Rabbâniyeye mazhar ve Tevrat ve İncil ve Kur'ân'ın medih ve senâsına mazhar olan Sahâbelere, fazilet-i külliye nokta-i nazarında yetişilemez. Şu hakikatin pek çok esbab ve hikmetlerinden, şimdilik üç sebebi tazammun eden üç hikmeti beyan edeceğiz."

"Heyhat! Değil bunlar gibi insan suretindeki hayvanlar, belki hakikî insanlar ve hakikî insanların en kâmilleri olan evliyanın büyükleri, Sahâbenin küçüklerine karşı müsâvat dâvâsını kazanamadıkları, gayet kat'î bir surette Yirmi Yedinci Söz'de ispat edilmiştir."(1)

"Ashabıma sövmeyin; sizden birisi Uhud Dağı kadar altın bağışlasa, ashabımdan birinin bir avuçluk bağışının yerini tutmaz."(2)

Ayrıca yine Yirmi Üçüncü Mektup'ta geçen aşağıdaki sorunun cevabına bakalım:

"ÜÇÜNCÜ SUALİNİZ: Başta müçtehidîn-i izam imamları mı efdal, yoksa hak tarikatlerin şahları, aktabları mı efdaldir?"

"Elcevap: Umum müçtehidîn değil; belki Ebu Hanife, Mâlik, Şâfiî, Ahmed ibni Hanbel şahların, aktabların fevkindedirler. Fakat hususî faziletlerde Şah-ı Geylânî gibi bazı harika kutuplar, bir cihette daha parlak makama sahiptirler. Fakat küllî fazilet imamlarındır. Hem tarikat şahlarının bir kısmı müçtehidlerdendir. Onun için, umum müçtehidîn, aktabdan daha efdaldir denilmez. Fakat Eimme-i Erbaa, Sahabeden ve Mehdîden sonra en efdallerdir, denilir."(3)

"İKİNCİSİ: Ehl-i tarikatin bir kısım müfrit evliyasını Sahabeye tercih, hattâ enbiya derecesinde görmekle vartaya düşer. On İkinci ve Yirmi Yedinci Sözlerde ve Sahabeler hakkındaki Zeylinde kat'î ispat edilmiştir ki, Sahabelerde öyle bir hassa-i sohbet var ki, velâyetle yetişilmez ve Sahabelere tefevvuk edilmez ve enbiyaya hiçbir vakit evliya yetişmez."(4)

مُحَمَّدٌ رَسُولُ اللّٰهِ وَالَّذِينَ مَعَهُ اَشِدَّاۤءُ عَلَى الْكُفَّارِ رُحَمَاۤءُ بَيْنَهُمْ تَرٰيهُمْ رُكَّعًا سُجَّدًا ["Muhammed Allah'ın Resulüdür. Onunla beraber olanlar da kâfirlere karşı şiddetli, kendi aralarında ise pek merhametlidirler. Sen onların rükû ve secde ettiklerini görürsün."(Fetih, 48/29)] ilâ âhir. Şu âyetin başı, Sahabelerin enbiyadan sonra nev-i beşer içinde en mümtaz olduklarına sebep olan secâyâ-yı âliye ve mezâyâ-yı galiyeyi haber vermekle, mânâ-yı sarihiyle, tabakat-ı Sahabenin istikbalde muttasıf oldukları ayrı ayrı mümtaz has sıfatlarını ifade etmekle beraber, mânâ-yı işarîsiyle, ehl-i tahkikçe vefat-ı Nebevîden sonra makamına geçecek Hulefâ-i Râşidîne hilâfet tertibiyle işaret edip, herbirisinin en meşhur medar-ı imtiyazları olan sıfât-ı hassayı dahi haber veriyor."(5)

Risale-i Nur'dan yaptığımız bu alıntılar ışığında baktığımız zaman, Mehdi dahil olmak üzere, istisnasız bütün insanlar sahabelere, derece bakımından yetişemezler. Aksini ispat edecek bir ayet, bir hadis bir, icma, ya da Risale-i Nur'dan bir cümle varsa, gösterilsin, yoksa gerisi meslek ve meşrep taassubundan başka bir şey değildir. Biz Risale-i Nur'un satırlarını ölçü alıyoruz.

Dipnotlar:

(1) bk. Sözler, Yirmi Yedinci Söz'ün Zeyli.
(2) bk. a.g.e.
(3) bk. Mektubat, Yirmi Üçüncü Mektup.
(4) bk. a.g.e., Yirmi Dokuzuncu Mektup, Dokuzuncu Kısım.
(5) bk. Lem'alar, Yirmi Yedinci Lem'a.

Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?

Yorumlar

yalnızlık
benim fikrimce Hz . Ebubekir (r.a) geçebilmek için peygamber olmak lazım bir abi dedi deyip herşeyi insanlara yaymamak lazım abilerimizinde ferasetleri dar olan insanlara her konuyu açmaması gerekiyor zira farklı manalar ortaya çıkabiliyor
Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
cayci
cok guzel ve ikna edici bir cevap. kendi adima cok tesekkur ederim.
Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
Ishak...
Allah ebediyyen başta üstaddan sonra sizden sonrada bizden razı olsun risalenur herşeye kafi ve vafi izahatı vermiş
Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
Goncduvan
Böyle bir iddiayı ben dahi duymuştum ve kulaklarıma inanamamıştım. İslâm had-sınır dinidir. Veliye, sahabe; sahabeye, nebi; nebiye de Allah vasıfları ve sıfatları vermemek koşuluyla, güzel olan ne varsa had dahilinde iltifatta beis yoktur. Meşhur bir örnek vardır bu konuda, sanırım ya Abdullah bin Mübarek Hz. ne ya da İmam-ı Rabbani Hz. ne ait bir örnek: "En küçük mertebedeki bir sahabenin atının burnundaki toz dahi, en büyük mertebedeki veliden daha üstündür." Biz, hüsnü zanımız ve işaretlerin keşfi noktasında, zekavetimiz ile velayet mertebesinin en üstünü olan Mehdiyyet makamındaki Üstadımızı, haddimiz dahilinde, sahabelik makamına, hele ki Hz. Ebubekir (ra) gibi, Hadis-i şeriflerde "Benden ve diğer Peygamberlerden sonra insanların en üstünü Ebubekir'dir. " diye buyurulan bir zatın makamına değil, tarihi kaynaklarda ismi-şanı dahi belirtilmemiş bir sahabenin makamına çıkarmaktan dahi haya ederiz. Bu yüzden had mefhumunu beynimize kazımamız gerekmektedir... Hocamız, en güzel cevabı vermiş, Allah razı olsun...
Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
tilmizz
kanaat-i acizanem şudur;cüzi fazilette mercuh racihe tereccuh edebilir. mehdi-al-i resul(imam nursi) ,imam gazali,ibni arabi gibi muhteşem zatlar ilimde çok sahabileri geçerler ve bu hakikattır.ama külli faziletçe sahabler geçilemez bu mesele27.sözde izah edilmiştir. üstad risale-ı nur için kuran ve sünnetten sonra 3.hüccet-i imaniyedir demiş.... yani bazı noktalarda peygamber efendimizden sonra geldiği hakikattır ancak gene üstadımızn beyanı ile mektubatta mehdinin sahabeden sonra geldiği ifade edilmiş..sonra 4 mezhep imamı geliyor..
Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
Ziyaretçi (doğrulanmadı)
Değerli Yönetici bir sorum olacaktı. '' Sahabeden ve Mehdîden sonra en efdallerdir, denilir.'' Burada Üstadımız Sahabe ve Mehdi'den sonra cümlesiyle aynı yere koyuyor yani Mehdi külli fazilette Sahabelere yetişebilir manası çıkıyor diye duydum. Ve aklıma takıldı. Bu konuya açıklık getirebilir misiniz? Allah razı olsun.
Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
Editor (Muaz)
Böyle müphem bir "ve" bağlacı ile sahabeye rüçhaniyet iddia etmek tersini gösteren onca sarih ve zahir ifadeleri çok incitir. Bu yüzden sahabe Mehdi (ra)'dan üstündür kaide-i muhkemi esas almak bir ehlisünet düsturudur.
Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
fakirullah

Kardeşim, acizane şu hatırıma geldi: Mehdi(AS)'ı şahıs olarak düşünürsek, elbette Ebubekir(RA) Efendimizin mazhariyetine yetişemez. Ancak Mehdi'yi Risalelerde birkaç yerde ifade edildiği gibi "Risale-i Nur'un şahsı manevisi" olarak düşünürsek, o zaman Risaleinur doğrudan doğruya Kur'an'a bağlı olduğundan, mazhariyeti bir insanın mazhariyetinden daha yüksek olur; vahiy değil ama çok yüksek seviyede bir ilham olduğundan ve buna Ebubekir Efendimizin(RA) mazhariyeti çıkamayacağından, şahsı manevi cihetiyle fevkindedir denebilir, Allah a'lem. Yani Risalei nur, Kur'an'ın doğrudan kendi mucizesi olduğu için ikisi arasında başka bir yüksek mazhariyet yoktur. Nurların bu hususiyetine binaen bazı ağabeyler manaya işaret etmiş ama şahıs kastediliyor sanılmış olabilir:
"Elhasıl: Asırlardan beri beklenilen ve muntazır kalınan zât, Risale-i Nur imiş. Hattâ Üstadın kendisi de bir zaman böyle bir zâtın geleceğine muntazır imiş. Halbuki ne ağabeyim Mustafa'nın ve ne de benim haddim değil ki, Risale-i Nur'un kıymetini ve vazifesini beyan edeyim, heyhat! Risale-i Nur, Kur'an'ın has tefsiri olduğundan Kur'an'a bağlıdır. Kur'an ise Arş-ı A'zam'a bağlıdır. Onun için, Risale-i Nur'u Kur'an medh ü sena edebilir. Birinci Şua'da otuzüç âyetiyle işaret etmiş. " Barla Lahikası ( 143 )
" Üstadımın hutbesi olan Risale-i Nur, bu zamanın bir mehdisi ve müceddididir." Barla Lahikası ( 146 )
"Risale-i Nur'un şahs-ı manevîsini haklı olarak bir nevi Mehdi telakki ediyorlar. " Emirdağ Lahikası-1 ( 266 )

Üstadımız "Ben de nurun talebesiyim." dediği bir hakikat var. Risalei nurun şah.manevisi, Üstadın şah.manevisi ve talebelerin şah.manevisi ayrı ayrı imiş.(Barla L.143)

Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
drerkan

"Fart-ı muhabbette edep sâkıt olur"

Allah insanın aklına sınır koymuştur ama mantıksızlığına koymamıştır!Yapmayın kardeşler Allah aşkına.

Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
yağız22
Bir zaman kalbime geldi, "Niçin Muhyiddin-i Arabî gibi hârika zâtlar Sahabelere yetişemiyorlar?" Sonra, namaz içinde "Sübhanerabbiyelâlâ" derken, şu kelimenin mânâsı inkişaf etti, tam mânâsıyla değil, fakat bir parça hakikati göründü. Kalben dedim: "Keşke, birtek namaza bu kelime gibi muvaffak olsaydım, bir sene ibâdetten daha iyi idi." Namazdan sonra anladım ki, o hâtıra ve o hal, Sahabelerin ibâdetteki derecelerine yetişilmediğine bir irşâddır.
Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
Ziyaretçi (doğrulanmadı)

Rasulallah(sav) buyurmuşlar ki : “Eğer, Ebu Bekr’in imanı, bütün halkın/insanların imanı ile muvazene edilse/karşılaştırılsa, Ebu Bekr’in imanı daha ağır gelecektir.”

(Tuhfetu’l-Ahvezî, 7/298-Şamile), Kenzu’l-Ummal’da ( h. No: 35614) ise, “bütün halkın” yerine, “bütün yeryüzü sakinleri” tabiri kullanılmıştır. Sahavî, bu hadisin sahih olduğuna işaret etmiştir(bk. el-Mekasıdu’l-hasane, 1/555).

Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
hamditas
bir Vakıf Abi, Bir derste, Levlake Levlake vema halegtül eflake hadisinin, 1. levlakesi Peygamberimize, 2. Levlakesi Ahirzamanda gelecek olan Mehdiye bakıyor demişti, yani Üstadı kastetmişti
Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
Editor (Muaz)

Bu gibi uç ve insanların anlamakta zorlanacağı tevillere girmek Risale-i Nurun tahkik mesleğine uygun değildir. Her akla geleni dinin bir hakikati gibi takdim etmek vahim bir hatadır. Sizin cehenneme girmeye en hevesliniz fetva vermeye en hevesli olanınızdır ihtarı bu hususta da caridir. Bu yüzden böyle mübalağalı şeylere girmemek gerekir diye düşünüyoruz.

Yeryüzünde İslam inancının devamı yeryüzünün devamına bir sebeptir bu sebepler içinde Risale-i Nur hareketinin de büyük bir payı vardır demek daha makul olanıdır. Yoksa yeryüzü şu an Üstadın yüzü suyu hürmetine devam ediyor dersek bu hem itirazlara hem de diğer İslam meşreplerinin Risale-i Nura yabanileşmesine sebebiyet verir. Kaş yapayım derken göz çıkarmayalım lütfen. 

Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
Ziyaretçi (doğrulanmadı)
Hamditas kardeşim malesef ve malesef ki bu yorumu bende duydum. Muhyiddin Arabiye isnad edilen bu cümle çok yanlış bir cümle. 124 bin Enbiya ve Binlerce sahabeler Mehdi Aleyhisselamdan üstün olduğu halde bu kaynaksız ve çok azim yanlışlar doğuracak cümleyi tahmin ederim ki Üstadda kesinlikle kabul etmezdi. Ki Kainatın Efendimizden sonra Mehdi için yaratıldığı inancı çok sıkıntılara yol açar. Üstadın dediği gibi her söylenen sözün kalbe girmesine izin vermeyelim. Risale-i Nur mesleği tahkik mesleğidir böyle mesnedsiz yanlış sözlere tahammülümüz yok vesselam...
Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
oğuzhangözüpek
Yukardaki fevkalade izah ve tasvirden sonra ; bir şey yazmayı düşünmüyordum.Ama Arkadaşların soru ve yorumlarını okuyunca mecbur kaldım.1.Bizim haddimiz değil ki Allah'ın cc sevgili kulları ve başkalarının efdaliyeti konusunda fikir beyan edelim.O zaman Muhterem bir Ağabeyin sorusu üzerine soruyu cevaplayan açık ve net cevaplamış.Bu gibi konulara girmeyi kendi yönümden Haşa Allah'ın işine karışmak gibi görürüm.Benim işim Kulluğu idrak edip itaat etmek.Yoksa makam ve mevki tayini yapmak değil.2.Hasan BASRİ Hz.lerine zamanımızın sahabesi gibisiniz diyenlere verdiği cevap meşhurdur. '' Onlar sizi görse bunlar müslüman mı derdi.Siz onları görseniz kesinlikle DELİ derdiniz. Biz Hz. Vahşi'nin atının burnunun ucundaki toz dahi olamayız. Açıklama: BU Hz Vahşi ra Uhud Savaşında Hz. Hamza'yı ra şehid eden VAHŞİ'dir 3.''Ebu Bekirin İmanı bir kefeye konsa,diğer İnsanların imanı bir kefeye konsa Ebu Bekirin İmanı ağır basar.'' ''Peygamberler hariç güneş Ebu Bekir gibi hayırlı birinin üstüne doğmamıştır ve doğmayacaktır'' Şu Nebevi Rivayetler varken Allah için UÇ noktalarda dolaşmayalım.4.Ahirette ne olacağımıza bakalım.Kendi halimiz nice olur endişesi ile Uykularımızın kaçması gerekirken bu soru ve ifade veya zanlarda bulunmak ne kadar yersiz bilirsiniz.Bu gece Regaip Gecesi.Allah'u Teala hepimiz için hayırlara ,Affına,Rahmetine,Bereketine,Lütfuna,Keremine vesile kılsın.AMİN
Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.

BENZER SORULAR

Yükleniyor...