Hz. Mehdi ile Hz. İsa aynı zamanda mı gelecekler?

Cevap

Değerli Kardeşimiz;

"Dinsizlik cereyanına karşı ayrı ayrı iken mağlûp olan İsevîlik ve İslâmiyet, ittihad neticesinde dinsizlik cereyanına galebe edip dağıtacak istidadında iken, âlem-i semâvatta cism-i beşerîsiyle bulunan şahs-ı İsâ Aleyhisselâm, o din-i hak cereyanının başına geçeceğini, bir Muhbir-i Sadık, bir Kadîr-i Külli Şeyin vaadine istinad ederek haber vermiştir. Madem haber vermiş, haktır. Madem Kadîr-i Külli Şey vaad etmiş, elbette yapacaktır."

"Evet, her vakit semâvattan melâikeleri yere gönderen ve bazı vakitte insan suretine vaz' eden (Hazret-i Cibril'in Dıhye suretine girmesi gibi) ve ruhanîleri âlem-i ervahtan gönderip beşer suretine temessül ettiren, hattâ ölmüş evliyaların çoklarının ervahlarını cesed-i misaliyle dünyaya gönderen bir Hakîm-i Zülcelâl, Hazret-i İsâ Aleyhisselâmı, İsâ dinine ait en mühim bir hüsn-ü hâtimesi için, değil semâ-i dünyada cesediyle bulunan ve hayatta olan Hazret-i İsâ, belki âlem-i âhiretin en uzak köşesine gitseydi ve hakikaten ölseydi, yine şöyle bir netice-i azîme için ona yeniden ceset giydirip dünyaya göndermek, o Hakîmin hikmetinden uzak değil. Belki onun hikmeti öyle iktiza ettiği için vaad etmiş ve vaad ettiği için elbette gönderecek."

"Hazret-i İsâ Aleyhisselâm geldiği vakit, herkes onun hakikî İsâ olduğunu bilmek lâzım değildir. Onun mukarreb ve havassı, nur-u imanla onu tanır. Yoksa, bedâhet derecesinde herkes onu tanımayacaktır."(1)

Hazreti İsa (as) ile Mehdi (as) aynı dönemde olacaklar. Buna işaret eden hadisler vardır:

“Hazret-i İsa Aleyhisselâm gelir, Hazret-i Mehdîye namazda iktida eder, tâbi olur."(2)

"İsa Aleyhisselâm Büyük Deccalı öldürür."(3)

Hz. İsa gibi, Mehdi’nin gelmesi merakla beklenmektedir. Bunun içindir ki, geçmişte olduğu gibi, günümüzde de zaman zaman mehdilik iddiasında bulunanlar çıkmaktadır. Bazı kişiler tâbi oldukları veya aşırı hüsn-ü zan besledikleri zatları mehdi ilan etmekte; bazı kimseler de Hz. İsa ile mehdinin aynı kişiler olduğunu iddia etmektedirler.

Mehdi olmayan birisine mehdi demenin yahut dememenin itikadî bakımdan hiçbir mesuliyeti yoktur. Mehdi olmayan bir zâta mehdi demek veya mehdi olan bir zâtın mehdiliğini kabul etmemek imanî bir mes’ele değildir.

Mehdi, yol gösteren ve hidayete vesile olan demektir. Bu tarif çerçevesinde, geçmiş büyük zatlardan Seyyid Ahmed-üs Sünusî, Seyyid İdris, Seyyid Yahya, Seyyid Abdülkadir-i Geylanî, Seyyid Ebulhasen-i Şazelî, Seyyid Ahmed-i Bedevî ve Şah-ı Nakşibend gibi maneviyat âleminin sultanları, milyonlarca insanın hidayetine vesile olmuş ve bu ulvî vazifeyi hakkıyla ifa etmişlerdir.

Peygamber Efendimiz (sav.)’in haber verdiği ahir zamanda gelecek ve evlad-ı Resûl’den olacak olan Mehdi-i Âzam ise, manevî mücahedesiyle kıyamete kadar gelecek insanların irşadına vesile olacak, ehl-i dalalete ve zalimlere karşı metin bir irade ve büyük bir sabır ile mücadele edecek ve davasında biiznillah muvaffak olacaktır. Bir hadis-i şerifte şöyle buyrulmaktadır:

“Kıyametin kopmasına bir gün bile kalsa, Allah o günü uzatacak, ehl-i beytimden insanların hidayetine vesile olacak olan o Mehdi’yi gönderecektir.” (Ebu Davud, Mehdi 1; Tirmizî, Fiten 52)

Hz. Mehdi’den evvel yeryüzü zulüm ve ahlaksızlıkla dolduğu halde, O’nun zamanında adalet, huzur ve saadet hâkim olacaktır. Malumdur ki, peygamber olan bir zât sıfatlarından biri olan tebliğ vazifesini gizleyemez; onu ilân etmekle mükelleftir. Hz. Mehdi ise, mehdiyetini ilana memur değildir. O sadece irşad vazifesini ifa etmekle mükelleftir. İmam-ı Şaranî’nin de ifade ettiği gibi, “Mehdi-i Âzam Kur’an’a, imana ve âlem-i İslâm’a yaptığı icraatlardan ve hizmetlerinden tanınacaktır.”

Üstad Hazretleri; “Cenab-ı Hak kemal-i rahmetinden, şeriat-ı İslâmiyenin ebediyetine bir eser-i himayet olarak, her bir fesad-ı ümmet zamanında bir muslih veya bir müceddid veya bir halife-i zîşan veya bir kutb-u a’zam veya bir mürşid-i ekmel veyahud bir nevi Mehdi hükmünde mübarek zâtları göndermiş; fesadı izale edip, milleti ıslah etmiş; Din-i Ahmedîyi (A.S.M.) muhafaza etmiş. Madem âdeti öyle cereyan ediyor” buyurduktan sonra ahirzamanda gelecek olan Mehdi-i Âzam’ın vasıflarını şöyle ifade ediyor:

“… âhirzamanın en büyük fesadı zamanında; elbette en büyük bir müçtehid, hem en büyük bir müceddid, hem hâkim, hem mehdi, hem mürşid, hem kutb-u a’zam olarak bir zât-ı nuranîyi gönderecek ve o zât da Ehl-i Beyt-i Nebevîden olacaktır.” (Mektubat)

Ahir zamanda gelecek olan Mehdi-i Âzam, selef-i salihindeki mürşidlerin ve mücedditlerin hakiki bir vârisidir. Bir Arap şiirinde denildiği gibi, ‘Bütün âlemi bir şahsiyette toplamak Cenab-ı Hakk’a zor gelmez.” İşte bu hal, ahir zamanda gelecek olan o zatta tecelli edecektir.

Üstad Hazretleri, Mehdi-i Azam’ın vazifesini de şöyle ifade etmektedir:

“Mehdi’nin cem’iyet-i nuraniyesi, Süfyan komitesinin tahribatçı rejim-i bid’akâranesini tamir edecek, Sünnet-i Seniyeyi ihya edecek; yani âlem-i İslâmiyette risalet-i Ahmediyeyi (A.S.M.) inkâr niyetiyle şeriat-ı Ahmediyeyi (A.S.M.) tahribe çalışan Süfyan komitesi, Hazret-i Mehdi cem’iyetinin mu’cizekâr manevî kılıncıyla öldürülecek ve dağıtılacak.” (Mektubat)

Mehdinin asıl hizmetinin ve fütuhatının manevî kılıç tabir edilen ilim, hikmet, tebliğ ve irşad ile olacağı yukarıdaki ifadelerden açıkça anlaşılmaktadır. Üstad, yine aynı eserinde şöyle buyurmaktadır:

“Nifak perdesi altında, risalet-i Ahmediyeyi (A.S.M.) inkâr edecek Süfyan namında müdhiş bir şahıs, ehl-i nifakın başına geçecek, şeriat-ı İslâmiyenin tahribine çalışacaktır. Ona karşı Âl-i Beyt-i Nebevînin silsile-i nuranîsine bağlanan, ehl-i velayet ve ehl-i kemalin başına geçecek….bir zât-ı nuranî, o Süfyan’ın şahs-ı manevîsi olan cereyan-ı münafıkaneyi öldürüp dağıtacaktır.”

Evet, tarihe atf-ı nazar edildiğinde milletin fazileti, ahlakı ve irfanı için gayret gösteren, kalblere hayat bahşeden ve ruhlara nesim-i hidayet estiren ve insaniyet semasında yıldız gibi parlayan başta aktab-ı Erbaa olan Abdülkadir Geylânî, Ahmed er Rüfai, Ahmed Bedevî, İbrahim-i Desukî olmak üzere Şah-ı Nakşibendî gibi kutubların, gavsların, ariflerin, yüz yirmi dört milyon evliyanın ve sayısız mürşid-i kâmillerin, Mevlana, Yunus Emre ve Ahmet Yesevî gibi âli şahsiyetlerin olduğu görülecektir. Bu müstesna zatlar, kalb ve gönül âleminde hakiki mürşidler yetiştirerek İslâm dininin kayyumu olmuşlardır. İnsanlara marifetullah ve muhabbetullahın hakiki zevkini tattırmışlardır. Bu hal yaklaşık bin yıl devam etmiştir. Bundan sonra ise Mehdi-i Âzam devri başlayacaktır.

Peygamber Efendimiz (sav.)’in ahirete teşriflerinden sonra tabiin ve tebe-i tabiin devri üç yüz yıl devam etmiş, risalet cenahı mansıbını geri çekince, bundan sonra, tekke ve zaviyeler vasıtasıyla irşad devri başlamış ve büyük mürşitler vasıtasıyla nice kâmil mü’minler yetişmiştir. Bu hizmet de bin sene devam ettikten sonra Mehdi-i Âzam devri başlamıştır; Onun hizmeti ise kıyamete kadar devam edecektir.

Dipnotlar:

(1) bk. Mektubat, On Beşinci Mektup

(2) bk. Buhari, Enbiya: 49; Müslim, İmân:244, 245, 247; İbn-i Mâce, Fiten: 33; Müsned, 2:336, 3:368.

(3) bk. Tirmizi, Fiten: 62; Ebû Dâvud, Melâhim: 14; Müsned, 3:420, 4:226; el-Hâkim, el-Müstedrek, 4:529-530. Mehdi ile Deccal aynı dönemde olacağına göre, demek Hazreti İsa (as) da Mehdi ile aynı dönemde olurlar.

Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü

Kategorileri:
Okunma sayısı : 13.028
Sayfayı Word veya Pdf indir
Bu içeriği faydalı buldunuz mu?

BENZER SORULAR

Yükleniyor...