"Nâsın nasihatini kabul etmeden nâsa nasihati kabul ettirmek istedim..." Devamıyla izah eder misiniz? Nefsimizi ıslah etmeden kimseye davet ve tebliğde bulunmamalı mıyız?
Değerli Kardeşimiz;
"Fikrimce meşrutiyetin düşmanı, meşrutiyeti gaddar, çirkin ve hilâf-ı şeriat göstermekle meşveretin de düşmanlarını çok edenlerdir. 'Tebeddül-ü esmâ ile hakaik tebeddül etmez.' En büyük hatâ, insan kendini hatâsız zannetmek olduğundan, hatâmı itiraf ederim ki, nâsın nasihatini kabul etmeden nâsa nasihati kabul ettirmek istedim. Nefsimi irşad etmeden başkasının irşadına çalıştığımdan, emr-i bilmârufu tesirsiz etmekle tenzil ettim."(1)
Meşrutiyete bilerek ya da bilmeyerek düşmanlık edenler; meşrutiyeti gaddar, çirkin ve şeriata zıtmış gibi lanse edip, meşrutiyetin temeli olan meşverete de zarar vermiş oluyorlar.
İsimlerin değişmesi hakikati ve mahiyeti değiştirmez. Yani meşveretin adı ha meşrutiyet ha cumhuriyet ha demokrasi olsun fark etmez, meşveret İslam tarafından kabul edilip teşvik edilen, doğruluk, hak, hakikat ve adalet üzere tesis edilmiş bir fazilettir.
"Nasın nasihati"nden maksat; onların ihtiyaç ve gereksinimlerini iyi okumak ve ona göre hareket etmek olabilir. Üstad Hazretleri bu konuda kendi nefsini itham ederek bize de bu hususta örnek oluyor. Yani, nasih önce kendi kusurunu görmesini bilmeli, sonra nasihat etmelidir, mesajı veriliyor.
Evet, nefisini ıslah etmeyen başkasını ıslah edemez. Böyle yapan birisi, emr-i bilmârufu tesirsiz etmekle tenzil ederek zulmeder.
(1) bk. Divan-ı Harb-i Örfî.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü