Risale-i Nur'da balina için "balık", yarasa ve sinek için "kuş" tabirleri geçiyor. Zahiren bilimsel verilerle çelişiyor gibi, ne dersiniz?
Değerli Kardeşimiz;
Kur'an-ı Kerim'deki fenni tabirler ve kâinat ile ilgili bahisler; kasden değil, teb'an ve istidrâdendir. Çünkü Kur'an-ı Kerim'in inzal sebebi, o fenlerin bilimlerin nâm-ı hesabına olan mana-yı ismine hizmet değil, ulûhiyet, rububiyet ve ubudiyetin nâm-ı hesabına olarak mana-i harfi nokta-i nazarından mevzu edilmektedir. Bu sebeple misallere ve temsillere vesile açısından değil; mana, murat ve gaye açısından bakılırsa doğru anlaşılmış olur.
Hatta bu mevzuda, misallerin fenlerin ve ilmî hakikatlerin inkişafı ve merhalesi açısından bakıldığında, eksik ve yanlış anlaşılsa dahi maksada hizmet ediyorsa, vesilede boğulmak ve onun üzerinde münakaşa yapmak caiz değildir.
Kur'an'da; "Güneş döner" tabiri, Güneşi idare eden birinin varlığına delalet içindir. Ancak bu dönme tabirinden her asır fennî inkişafına göre manalar çıkarır. Bazen de bilimler burada çatışabilir. Bu da normaldir. Çünkü vesileler farklı, ihtilaflı da olsa, gayeye hizmet ediyorsa ona ilişilmez.
Bazı camilerde Sakal-ı Şerif ziyaret edilir. Her sakalın Peygamber Efendimiz (asm)'e ait olduğu kesin değildir. Ancak mademki salâvata vesiledir, başkasına ait olduğu ispat edilmediği müddetçe, gayeye hizmet ettiği için, asırlarca bu âdet devam etmektedir.
Risale-i Nur Kur'an'ın manevî bir i'cazı olması hasebiyle, iman hakikatleri teşbihler, temsiller ve hikâyerle anlatmaktadır. Teşbihlerin ve misallerin şimdiki fen ve ilme bazen muhalif düşmesi, maksada hizmetini engellemez.
Aslında bazı ilmî hakikatler de sabit değildir, onlar da zamanla değişmektedir. Burada insan birikiminin neticeleri esas alınıp, Kur'anî ve ilhamî hakikatlerde, onlara göre aceleci teviller yapmak, isabetli bir değerlendirme olmaz. Zira bilim daha henüz yeni gelişmektedir; kemal hedefine kavuşamamıştır.
Risale-i Nur'da geçen balina misali, kuşlara teşbih edilen isimler, o mevzunun gayesine hizmet ve faydalı olma makamında kullanılmıştır. Çünkü Risale-i Nur bir zooloji ve biyoloji kitabı değildir.
İlkokul talebesi de bilir ki; ilmî açıdan balina balık değil, memelidir. Sinekler de böcektir, kuş değildir. Ancak konunun muhteviyatı açısından balinanın yaşadığı yer ve mekânların; denizde yüzenlere, sineklerin yarasaların zahiri halleri; uçanların cinsine benzediği için, muhatabı teferruatta boğmayarak, gaye ile hemhal olmasını sağlamaktır.
Ayrıca bazı umumi tabirler ilmî olarak birbirlerinden sınıf farklı olan farklı grupları çatısı, şemsiyesi altında toplayabilir.
Meselâ; bitkiler âlemi dediğimizde çimenlerden, yoncalardan başlayarak tâ çınarlara ve Tuba Ağacı’na kadar gider.
Meselâ, hayvanlar âlemi dendiğinde; mikroplardan, gergedanlara kadar mertebe vardır.
İnsanlar âlemi dendiğinde; bebeklerden yaşlılara, cahillerden âlimlere, müminlerden peygamberlere, inananlardan kâfirlere ve müşriklere kadar tümünü ihata eder. Hâlbuki bu umumi tabirlerin altına, binlerce birbirinden farklı, hatta tezat teşkil eden sınıflar da girer.
Bitkiler için otlar ve ağaçlar ayrıdır. Hayvanlar için omurgalılar, omurgasızlar, sürüngenler, tek hücreliler, çok hücreliler, memeliler doğuranlar, yumurtlayanlar adı altında farklı zıt sınıslar bulunur.
Meselâ; insan bir cihette hayvan-ı müdriktir. Çünkü ruhu olduğundan hayvanlarla aynı gruba girer. En geniş olan canlılar âlemi tabirine, cemadatın dışında hayat sahibi her varlık girer.
İşte gerek ilmî açıdan ve gerekse de zikredilen mevzu ile münasebetleri açısından, Üstad'ımızın zikrettiği; balinanın balıklar sınıfında, sineklerin de kuşlar sisteminde gösterilmesinin hiçbir mahsuru olmadığı gibi, bu gibi ifadeler faydalıdır ve hikmetle söylenmiştir.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü