Risaleler hakkında kitap yazan bir Nur Talebesi, Hulusi Ağabey'in kendisine, defalarca tesettürün yalnız çarşaf ile olacağını söylediğini belirtmiş. Ve bu ifadesini Üstad'a kadar da dayandırmış. Konu hakkında bilgi verir misiniz?

Cevap

Değerli Kardeşimiz;

İslam’ın fıkhi bir hükmünü ve emrini öğrenmenin yolları bellidir. Bu yol ise Ehl-i sünnete uygun olan ilmihal ve fıkıh kitaplarıdır. Şahısların görüşleri kendine aittir, ümmeti ve Müslümanları bağlamaz.

İslam’da örtünmenin şartları bellidir. Hanımlarda asgari olarak el, yüz ve ayaklar hariç, vücut hatları belli olmaksızın vücudun her tarafının örtülmesi şeklindedir. Bu şartlar yerine geldikten sonra, nasıl ve ne şekil örtmesi gerektiği insanların örf ve iklim şartlarına havale edilmiştir. Bu yüzden dünyanın dört bir yanında örtünme motifleri ve şekilleri farklıdır. İslam, tek tarzı, tek kalıbı dayatmamış; insanların iklim ve örflerini de düşünmüştür.

Risale-i Nurları okuduğu hâlde farklı düşünmenin, çok normal bir durum ve fıtratın gereğinin de bu olduğu kanaatindeyiz.

Bütün mezheplerin kurucularının aynı dinin mensupları olduğunu düşünürsek, bu durumu daha iyi anlarız. Hatta batıl mezheplerin de İslam alimlerinden oluğunu ilave eder isek, meselenin daha iyi anlaşılacağı ortaya çıkacaktır.

Dolayısı ile bir Nur talebesinin farklı düşünmesi ve hatta yanlış düşünmesi dahi gayet normal bir durumdur. Yadırganacak bir tarafı olmadığı kanaatindeyiz.

Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü

Kategorileri:
Okunma sayısı : 20.162
Sayfayı Word veya Pdf indir
Bu içeriği faydalı buldunuz mu?

Yorumlar

muvahhidun
Sorularla Risale-i Nur Editörü peki Üstad Bediüzzaman hazretleri 24. Lem'a Tesettür Risalesinde "Ve bir siperi ve kal’ası çarşafı olduğunu gösteriyor" demekle hata mı ediyor ? Bende size bir sual edeyim Arabistan yarım adası malum dünyanın en sıcak bölgelerinden peki dünyanın en sıcak bölgesinde kadınlar neden tesettür olarak Cilbab (çarşafı) tercih ediyorlar. Ya Afganistan'da ki Burka ya ne diyeceksiniz ?
Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
Editor (editor)

Daha önceki cevaplarda da ifade ettiğimiz gibi; çarşaf kelimesi farsça olup, dört taraf anlamına gelmektedir. Çhar: Dört demektir. Nitekim, çarşamba da buradan gelmektedir. Çharşamba; dördüncü gün anlamındadır. 
Dolayısı ile Üstad'ın ifade ettiği mana budur. Yani, dört tarafımızı örten giysi demektir. Aksi taktirde, tek giyim şekli sihay çarşaftır demekle, onun dışındaki bütün üst giyimleri inkar ederek, onları günah işlemek ile suçlamış olmaz mıyız?  
Dinimiz şartları ortaya koyar, şartlara uyulup uyulmadığını  esas alır, giydiği elbisenin rengine karışmaz. Önemli olan, vücut hatlarını belli etmeyecek şekilde giyinmektir.

Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
Ziyaretçi (doğrulanmadı)
Bu bahsi geçen iddiayı söyleyen kişiye sormak lazım, Üstadımız r.a. kendisini ziyarete gelen onca hanım talebelerinden kaçına bu bahsedilen çarşafı mecbur koşmuş? Hele Ege deki hanımların o devirde giydikleri dış örtüleri hiç de bu dayatılan çarşaf modeline benzemiyor..Bahsi geçen ve ısrarla vurgulanan çarşaf modeli zaten Asr-ı Saadetteki de değil..Tarihi malumatlar buna delildir!
Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
ASUDENUR
değerli editör iyi hoş ta artık nur talebeleride kendi çizgilerini belirlemek zorunda . çünki pardesü caizdir dedik şu anda sokaktaki açıklara bile onlardan daha çok saygı duyar hale geldik.bu yüzden biz üstümüze düşeni yapmak zorundayız.takva sadece birileri için var olan bir kavram değil.ama biz öyle algılar hale geldik sanki biz fetvanın kıyısında cennetle müjdelenmiş gibi bir hal takındık.bunun için dinin emrettiği tesettürü en güzel çarşaf temin ediyorsa bunu söylemekte sakınca olmamalı.bende fetva kurbanlarındanım ve çarşafı çok istememe rağmen `,fetva var ve nefsime hoş geldiği için onudaha giymek nasip olmadı.bilmem anlatabildim mi?
Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
Editor (editor)

Bizim anlayabildiğimiz kadarıyla İslâm’da elbisenin ismi ve resmi mühim değildir. Mühim olan vasfıdır. Yâni, el yüz dışındaki bütün bedeni örtüyor mu, vücut hatlarını belli etmeyecek genişlik ve uzunlukta bedeni kaplıyor mu? Aranan vasıf budur.

Bir elbise böyle ise, yâni eşarp saçın telini dahi göstermiyor, manto vücudun hatlarını dahi gizliyor, kalın çoraplar diz üstlerine kadar çıkıp teni kapatıyorsa farz olan giyim hâsıl olmuştur. Siz bunun adına ne derseniz deyin.

İşte bu giyim bir (fetva) gereğidir. Yâni mecburi olan kısımdır.

Ayrıca bu giyimin üzerine bir de çarşaf ilâve eden olursa, elbette bu da bir (takvâ) gereğidir, tebrike şayân bir titizliktir. Kendini bütünüyle gizlemektir.

Ne var ki (fetva) mecburi, (takvâ) ihtiyarî olduğundan çarşafa herkesi zorlamamız mümkün değildir. İlgi duyanlar, gönülden alâka hissedenler tercih eder, istemeyenlere ısrar olunmaz. Zira takvâsını zorlamak, bazan fetvasını da kayba sebeb oluyor, başka mahzurlar da tevlid edebiliyor.

Hem fetva gereği olan giyime herkes alâka duyabilir. Ama, henüz fetvayı göze alamayanlara takvâyı gösterecek olursak büsbütün zorlanır, iyice alâkasızlığa sebeb olabilir.

Demek ki, geniş bir eşarp, vücud hatlarını belli etmeyecek bolluk ve uzunlukta bir manto, yahut pardesü, kalınca çorap, topukları kapalı ayakkabı, (fetva) gereği olan bir tesettürü temin etmektedir. Bunu hemen herkes benimseyip tatbik edebilir. Bunun yanında ayrıca çarşafa da alâka duyup ilâve etmek, bir takvâ gereği olduğundan itirazı mümkün olmayan yüce bir fazilettir. Ancak ısrarla değil, sevdirmekle, içinden ilgi duymakla hâsıl olacak bir tercihtir bu.

En iyi, iyinin de icrasına mani oluyor bazan. O takdirde pişmanlık zuhur ediyor, keşke sadece iyiyi yapsaydık da, en iyiyi sonraya bıraksaydık denebiliyor.

Ayrıca bugün muhafazakâr giyimi sevdirmek zorunda olduğumuz da bir vakıadır. Çarşaf gibi nihaî noktaya herkes talip olamaz. Ancak güzel bir manto, yahut zarif bir pardesü, geniş ve zarif baş örtüsü, kalın ve sağlam bir çorap, hemen her hanımefendinin dikkatini çekip alâka duymasına sebeb olabilir. Giyenler bunun içinde çevrenin baskısına mâruz kalmayacakları gibi, görenlerin de imrenme ve gıbtalarına sebeb olabilir. Böylece muhafazakâr giyimin lehte bir örneği verilmiş olunur, aleyhte bir manzara bahismevzu olmaz. Nasibi olanların da böyle bir giyim içinde olmanın huzur ve saadet getireceğine aklı keser. Tercih ettiği bu fetva gereğinde huzur bulduktan sonra, takvâ gereği düşünülebilir, içinden duyacağı alâkayla tekamül bahismevzu olabilir.

Şurası bir gerçektir ki, bugün kim gibi giyinip, kim gibi yaşayacağını bilemez hale gelmiş mütereddid ve mütehayyirler pek çoktur. Onlara güzel örnek olmak, beğenecekleri bir giyim içinde görünmek, İslâm’ın emrini tatbik edebilecekleri hissini vermek çok mühim bir hizmet ve irşadî bir fazilettir. Yâni muhafazakâr giyimli bir hanımefendi böyle mütereddid ve mütehayyirlere birer vaiz ve mürşiddirler. Sevimli giyimleriyle onlara örnek oluyor, ikaz ve tembihte bulunmuş oluyorlar. Nasibi olanlar bu makul ve mantıkî giyimden nasiblerini alır, duymaları gereken alâkayı hissedebilirler. Yeter ki muhafazakâr giyimli hanımefendilerimiz örnekliklerini güzelce yapsınlar, giyimi çirkin ve kötü göstermekten uzak bir temizlik ve zarafette bulunsunlar.

Peygamberimizin hadisinden aldığımız şu ölçü tesettürlü hanımlarımıza pek güzel ikaz ve irşadda bulunmaktadır:

— İyi giyimin örneğini verip yayılmasına sebeb olan hanımlar sebeb olduklarının sevabına lâyık olmaktalar. Kötü giyimin örneğini verip yayılmasına sebeb olan hanımlar da kötü giyimin vebaline mâruz kalmaktalar.

Demek ki, asıl mes’ele, iyi giyim örneği verip, sevaba lâyık olmak; kötü giyimin örneğine bürünüp de günaha sebeb olmaktan uzak kalmaktır.

Kadının örtüsü hakkında bilgi almak için tıklayınız.

Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
Ziyaretçi (doğrulanmadı)
Takva olanın bahsi geçen modeldeki çarşaf olduğuna delil nedir? Hem kumaş hem model cihetiyle aslolan ölçüleri ne kadar temin ediyor o çarşaf çeşidi? Örtülmesi gereken azalar belirlenmiştir. "Çarşaf diye belirtilen o kıyafeti giydim, nasıl olsa kurtuldum" zannıyla, sokakta gezerken, saklanması gereken bütün azaları belli edecek şekilde dik dik yürümek, o takvanın neresindedir.. Takvanın esasları vardır, şekli de örtülecek azalarla belirlenmiştir. İlla benim dediğim model diye dayatmak da takvaya zıttır..Tesettürdeki yozlaşma ve bozulmalar, çarşaf iddia edilen -siyah ve belden lastikli, ince kumaştan- modeli mecbur kılmaz.. O modelden çok daha fazla tesettürü temin eden, başka başka bir çok çarşaf çeşidi vardır Anadolu'da ve alem-i İslam'da..
Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
ASUDENUR
çok güzel cennetasa kardeşim .sizde aynen benim gibi nefsinoyununa geliyorsunuz. üstadın zamanında pardesü yokmuydu?neden özellikle tesettür için yazılan bir risalede çarşaf aişaret etmiş?o nun gözü kıyafet inkılabını görmüyor muydu?hanımlar pardesükalanızdır neden demiyor?üstat kigeleceği müşahade eden bir büyük zat tı .olaylara onun gözünden bakmaya çalışırsak daha iyi istifade ederiz.
Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
mihrinisa
nur talebeliği yapmadığı veya yapamadığı şeye itiraz etmekmidir yapamıyorsanız itiraz etmeyin hemde üstada rağmen.çarşaf hakkında istediğiniz kadar malumat yollayabilirim tabi ehl-i insafa...
Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
Editor (editor)

Din yalnız örtünmek değildir. Konuşmamızdan davranışlarımıza kadar yayılan bir alanı kapsar. Çarşaf giydiği halde karşı tarafı ittiham edercesine üstünlüğünü ortaya koymaya çalışmak  ve hatta rencide etmek ne kadar doğru olabilir. Fikrinizi ifade etmek için saldırgan olmak zorunda değilsiniz. Herkes aynı şekilde düşünmek zorunda değildir. Neden farlılıklara tahammül edemiyoruz. 
Bediüzzaman, sadece çarşaftan bahsetmiyor, aynı zamanda : "Mümin kardeşini sever ve sevmeli, fenalığı için yalnız acır, tahakkümle değil, lütufla ıslahına çalışır."  demektedir. Çarşaf giymeyenler de bizim kardeşimiz değil mi?  Büyük günah işliyorlarmış gibi, onlara saldırmayı İslam'ın hangi hükmü ile izah edebiliriz.
 Kardeş kardeşine böyle davranmamalı diye düşünüyoruz. Acaba yüz yüze olsaydık, aynı ifadeleri kullanır mıydık? Bunun da kul hakkı olduğunu unutmayalım. Ailesi zorla pardesü giydirmeye razı ettiği birine, "yok, bu olmaz deyip çarşaf esastır" dayatması onu bütün bütün  çizgiden çıkarmaz mı? Yapacağımız tek şey ona dua etmektir. Müminler olarak daha medenice fikrimizi ifade etmek varken, neden saldırgan oluyoruz? Rabbim hepimize istikamet versin. (Amin)

Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
Ahmet034

Dinde Asiri gidenleri ve gevşeklik edip gaflette olanlari Allah sevmez. Mü´minler hep orta yolu tutmali ve Peygamber efendimizin s.a.v. buyurdugu gibi "Kolaylastirin, zorlastirmayin! sevdirin Nefret ettirmeyin!" Emrini unutmayalim. ellerin ayaklarin ve yüz hatlarinin disindaki heryerini bir hanim kardesimiz kapatmak zorunda. Bunu yaparken, vücut hatlarini ortaya dökmiyecek ve perisan bir halde olmiyacak sartiyla yapmali. Simdi sen insanlara medyanin islami bir öcü ve canavar gibi gösterilmeye calisildigi bir zamanda, dinimizi dayatmalarla icinden cikilmaz ve nefret oklarinin hedefi etmenin alemi yok. Ben avrupada yasiyorum ve dini islami teblig etmek icin elimden geleni yapiyorum. Simdi sizin (carsafi diretenler) yazilarinizi onlara örnek olarak versem, hic kimse islama yanasmaz. fakat el, yüz ve ayaklar haric vücudun diger hatlarinin neden kapatilmasi gerektigini izah etmek , sizce o carsaf diretmesi kadar zor olurmu? bu sorunun cevabini vicdaniniza birakiyorum. Ayrica carsaf bir kumas parcasidir. Icindeki Nefsi-Emmareliyi terbiye etmezsen, istersen altindan carsaf giyin ne fark eder. Biz önce Nefsimizi islah edip gercekten takva sahibi olalim, ondan sonra bu konular hakkinda tartisilir!

Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
nursbarla
kardeshlerim bize gore risaleinur okuyanlar en esas shefkat dusturlarina uymali.en esas takva kalbin takvasidir.shimdi benim yashadigim olkede carshaf nedir pardesunu bile aileler zor kabulleniyorlar.o zaman biz pardesuyu bile giyine bilmeyen hemshirelerimize haksizlik etmish oluyoruz.ben dahi carshaf giyinmek hasretindeyim,ama ne yapayim,bu devirde,islami anlayishin az oldugu bir yerde bol pardesu ve pece ile yetinmekdeyim.inshallah ahiretde mahcub olmarik
Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
ASUDENUR
kısa ve öz bir soru kardeşlerim . asrı saadette sahabe efendilerimiz hiçmi zorluk yaşamadı onların göğüslerine kızgın taşlar yüklendi yinede doğru bildiklerinden şaşmadılar;şimdi biz başkası ne der çevrem kabul etmiyor yok çağın gereği diye önce kendimizi kandırıyoruz.unutmayalım ki inandığımız gibi yaşamazsak yaşadığımız gibi inanmaya başlarız.neden tavizveren hep müslüman olsun neden birdik duruş sergileyemiyoruz?bana öcü gibi bakacaklarsa baksınlar Allah yarsa herşey yardır.hepimiz işte kolayını bulduk zordan kaçar hale geldik bilmem anlatabildim mi?selam ve dua ile..
Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
erkanakgul
"slam’ın fıkhi bir hükmünü ve emrini öğrenmenin yolları bellidir. Bu yol ise ehli Sünnete uygun olan ilmihal ve fıkıh külliyatlarıdır. Şahısların görüşleri kendine aittir, ümmeti ve Müslümanları bağlamaz." Diyorsunuz amma verdiğiniz cevapta ne bir ayet ne bir hadis nede bir fıkıh veya mezhep imamından delil getiriyorsunuz?Cevap bence böyle olmamalıydı.Üstadın çarşaftan kastının dört yan olduğunu nerden çıkardınız?Ayrıca yurt dışından kamyonlarla pardesü getirilip sırf millet çarşaf giymesin diye dağıtıldığı gerçeğine ne diyeceğiz.Selamlar
Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
muvahhidun

Müfessirler Cilbab hakkında ne diyor !!! Bazı tefsirler ise "cilbab" kelimesini "milhafe" diye tefsir ederler ki, "milhafe" lügatta çar ve çarşaf mânasına gelir. Şimdi ulemânın bu âyetle alâkalı yaptıkları tefsirleri zikrettiğimizde, tariflere en uygun kıyafetin çarşaf olduğu görülecektir. Ulemâ âyeti kerimede "cilbab" diye geçen, bu tesettürün nasıl olacağı hususunda birkaç görüşe ayrılmışlardır. İnşallah şimdi bizler kenara çekilip onların görüşlerine yer verelim. Son devrin âlimlerinden Elmalılı, bu âyeti tefsir ederken "cilbab"ı şöyle tarif etmiştir: "Baştan aşağı örten çarşaf, ferace, câr gibi dış elbisenin adıdır." "Tepeden tırnağa örten giysidir." "Çarşaf ve peçedir." Âyeti kerimede geçen "İDNÂ" kelimesi: Yaklaştırmak demek ise de, âyette "Alâ" harfi cerri ile kullanılması, kapsamak sûretiyle sarkıtmak mânasını da ifade ettiğinden, üzerinden sıkıca örtmek demek olur. "Cilbab örtmek" tabirinde de iki şekil vardır. Bunlardan birincisi; cilbablarından birisiyle bütün bedenini örtmek; diğeri ise, cilbabın bir tarafıyla başından yüzünü örtmek demek olur. Elmalılı, âyeti kerimede geçen "cilbab idnâsını", bu şekilde tarif ettikten sonra şöyle devam ediyor: "Bu beyanda da iki sûret vardır. Birisi kaşlarına kadar başını örttükten sonra büküp, yüzünü de örtmek ve yalnız tek bir gözünü açık bırakmak." Elmalılı bunu söyledikten sonra, "Bizler yetiştiğimiz zaman memleketimizde validelerimizin tesettür tarzı bu idi." der. İkincisi de alnının üzerinden sıkıca sardıktan sonra, burnunun üzerinden dolayıp gözlerin ikisi de açık kalsa bile, yüzün büyük bir kısmını ve göğsü tamamen örtmüş bulunmaktır. Bu açıklamadan sonra da, "Hicri 1310' da İstanbul' a geldiğim zaman İstanbul hanımlarının bir peçe ilave edilmek ve elde açık bir şemsiye bulunmak şartıyla tesettür tarzları bu idi." demektedir. Evet, Elmalılı merhum "cilbab"ı böyle tarif ediyor. Yine bu konuda Konyalı Mehmet Vehbi Efendi "Hulasatü' lBeyan" isimli tefsirinde: "Kadınların ziynetlerini örtmeleri için çarşafa bürünmelerinin lazım ve vacip olduğunu zikretmektedir." Ömer Nasuhi Bilmen Efendi de kendi tefsirinde "Cilbab"ı çarşaf olarak tefsir etmişlerdir. Gördüğümüz gibi son devrin âlimlerinden, herkesçe tanınan ve kabul gören üç tane tefsir âliminin "cilbab" hakkındaki görüş ve yorumları bu şekildedir Şimdi de diğer ulemâ bu âyeti nasıl tefsir ediyor ona bakalım: Taberî, İbn Sîrîn' den şöyle rivayet eder: "Abide esSelmani' ye, "Dış elbiselerinden üstlerine giymelerini söyle" âyetinin mânasını sordum. O hemen büyük bir çarşaf alarak onunla bütün vücudunu örttü. Başını da kaşlarına kadar kapattı. Yüzünü de tamamen kapattı. Yalnız sol gözünü açık bıraktı. Böylece âyeti fiili olarak tefsir etti." Taberî ve Ebû Hayan, İbn Abbas' tan şöyle rivayet etmişlerdir: "Kadın cilbabını alnının üzerine indirir ve oradan sıkar. Alttan da burnunun üzerine kadar kapatır. Yalnız gözleri dışarıda kalmalıdır. Yüzünün kalan kısmı ile göğsünü tamamen kapamalıdır." Ebu' sSuûd Efendi: "Cibab"tan maksat, çok geniş ve uzun bir örtüdür. Kadın bununla başını örttüğü gibi yüzünü ve göğsünü de örterek ayaklarına kadar salar. Buna göre âyetin mânası, ' Kadınlar dışarıya veya yabancı bir erkeğin karşısına çıkacakları zaman, bu örtüyle yüzlerini ve bütün vücutlarını örtsünler.' olur." demiştir. Cevherî de "Cilbab"ı çarşaf diye tefsir etti. Ve "Cilbab çarşaftır." denildi. Ümmü Seleme annemiz şöyle demiştir: "Cilbablarından üzerlerini sıkı örtsünler' âyetinin nüzulünden sonra ensar kadınları siyah çarşaflara büründüler. Öyle bir ağırbaşlılık ile çıkmışlardı ki, sanki hepsinin başına birer karga konmuştu."

Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
ASUDENUR
üstad kadın hürriyetlerinin başımıza ne belalar açtığını eserlerinde gayet güzel anlatıyor,bende bir bayan olmama rağmen gerçekten müslüman gözlüğüyle bakınca buna itiraz etmek mümkün olmuyor ,bu hürriyetlerin en masum görüneni bence pardesü dür ,önce bizim yüzümüzü açtılar sonra buna pardesü diye bir kılıf uydurdular, sonra onuda gitgide kısalttılar,daralttılar,adıda tesettür oldu, yüzlerde bir batman boya, öyle bir hal olduki açıklara daha çok saygı duyacak hale geldik.artık uyanma vaktidir,biz bayanlar olarak üzerimizden oynanan oyunları fark etmeli ve ebedi gençliği ve güzelliği kazanma gayretine girmeliyiz.üstadın deyimiyle vücudunu mucidine feda et ,mukabilinde mühim bir fiyat alacaksın.ha gayret ......
Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
songur
bu konuda yazılanların hepsine katılıyorum ama takva ile fetva yı karıştrmayın lütfen yok çarşaf yok pardesü olsun kardeşim takvana göre giyin
Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
Elmas Kılıç
Asude hanımın tereddüdü müspet, ve nefsini kınayan bi hali var.Lakin "Allah'ın haram kıldığını helal,helal kıldığını haram kılmayın" mealindeki ayet-i kerime bana hep çarpıcı gelmiştir.Hüküm koyma makamı biz değiliz.Üstadımız da "çarşaf" risalesi değil "tesettür" risalesi yazmıştır.Yine kardeşimiz yorumunda, pardesüye izin verildiği için çarşaf giymediğini ifade etmiş,e bu da imtihanın bir parçası,takvayı tercih eden çok ve bunun için fetvanın yasaklanmasına gerek yok!Kaldıki elin ve yüzün yasak kapsamına alınmaması İslam fakihlerinin(Özellikle Hanefi mezhebi) görüşüdür,sınırı aşıp boya,makyaj yapan kendisi mesul olur,onlar için hüküm değiştirilmez...Rabbim cümlemizi sırat-ı müstakim üzere yaşatsın. Amin
Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
ihlasnur

Elhâsıl: nasılki kadınlar kahramanlıkta, ihlâsta şefkat itibâriyle erkeklere benzemedikleri gibi, erkekler de o kahramanlıkta onlara yetişemiyorlar; öyle de; o ma’sûm hanımlar dahi, sefahette hiçbir vecihle erkeklere yetişemezler. Onun için fıtratlarıyla ve zaîf hilkatleriyle nâmahremlerden şiddetli korkarlar ve çarşaf altında saklanmağa kendilerini mecbûr bilirler. Çünkü; erkek, sekiz dakika zevk ve lezzet için sefahete girse, ancak sekiz lira kadar birşey zarar eder. Fakat kadın sekiz dakika sefahetteki zevkin cezası olarak dünyada dahi sekiz ay ağır bir yükü karnında taşır ve sekiz sene de o hâmisiz çocuğun terbiyesinin meşakkatine girdiği için sefahette erkeklere yetişemez, yüz derece fazla cezasını çeker.

Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
sami

Mevzu Üstadın çarşaf kelimesine hangi anlamları yüklediğini tam anlayamamaktan kaynaklanıyor diye düşünüyorum. Aşağıya Risale-i Nur da çarşafın hangi anlamlarda kullanıldığını gösteren bazı pasajlar koyuyorum. Buna göre siz ferasetinizle fehm edebilirsiniz. Tesettürün 3 şartı var, ona göre siz düşünün;
1. Belli yerleri örtecek
2. Şeklini belli etmeyecek
3. Çok dikkat çekici olmayacak.

Her baharda herbir ağaca sündüs-misâl taze bir çarşaf giydiriyor, (16. söz)
Her sene eşcar ve tuyur denilen o iki muazzam ordusunun elbiselerini tazelendirerek yeni libaslar giydirir, urbalarını ve formalarını değiştirir; ve tavuğun ve kuşun fistanlarını ve çarşaflarını tazelendirdiği gibi, dağın libasını ve sahranın yüz örtüsünü değiştirir. (Dördüncü Şuâ)
Sonra, herkesi zevâliyle ağlatan ve herkesi kendine meftun ve müştak eden ve günah ve gafletle geçen ve geçmiş gençliğime baktım. O güzel, süslü çarşafı (elbisesi) içinde gayet çirkin, sarhoş, sersem bir yüz gördüm. (Yirmi Altıncı Lem´a)
Küre-i arz, senevî mevsimler cihetinde bir ağaçtır. İsm-i Evvel cilvesiyle güz mevsiminde hafîziyete emanet edilen bütün tohumlar ve çekirdekler, bahar çarşafını giyen zemin yüzünün milyarlar dal, budak, meyve veren ve çiçek açan ağacının teşkilatına dair İlâhî emirlerin mecmuacıkları ve kaderden gelen düsturların listeleri ve geçen yazın işlediği vazifelerin küçücük sahife-i amelleri ve defter-i hidematıdır ki, bilbedahe bir Hafîz-i Zülcelâl-i ve'l-İkramın hadsiz kudret, adalet, hikmet, rahmet ile iş gördüğünü gösteriyor. (On Birinci Şuâ Meyve Risalesi)
O vakit, o gömlek, (Haşiye) o haliçe, hak ve hakikat nâmına, lisân-ı hikmetle o müddeîye der ki: "Eğer seneler, karnlar adedince yere giydirilip, sonra intizam ile çıkarılıp geçmiş zamanın ipine asılan ve yeniden gelecek zamanlarda giydirilecek ve kemâl-i intizam ile kader dairesinde programları ve biçimleri çizilen ve tâyin olunan ve gelecek zamanın şeridine takılan ve intizamlı ve hikmetli, ayrı ayrı nakışları bulunan bütün gömlekleri, haliçeleri dokuyacak, icad edecek kudret ve san'at sende varsa, hem hilkat-i arzdan tâ harab-ı arza kadar, belki ezelden ebede kadar ulaşacak hikmetli, kudretli iki mânevî elin varsa ve bütün atkılarımdaki bütün ferdleri icad edecek kemâl-i intizam ve hikmetle tâmir ve tecdid edecek sende bir iktidar ve hikmet varsa, hem bizim modelimiz ve bizi giyen ve bizi kendine peçe ve çarşaf yapan küre-i arzı elinde tutup mûcid olabilirsen, bana rubûbiyet dâvâ et. Yoksa, haydi dışarıya! Bu yerde yer bulamazsın. Haşiye: Fakat şu haliçe hem hayattardır, hem intizamlı bir ihtizazdadır. Her vakit, nakışları kemâl-i hikmet ve intizam ile tebeddül eder-tâ ki, Nessâcının muhtelif cilve-i esmâsını ayrı ayrı göstersin. (Otuz İkinci Söz)
Ve tesettürle, nâmahremin iştahını açmamak ve tecavüzüne meydan vermemek, zayıf hilkati emreder ve kuvvetli ihtar eder. Ve bir siperi ve kalesi, çarşafı olduğunu gösteriyor. ... o mâsum hanımlar dahi, sefahette hiçbir vecihle erkeklere yetişemezler. Onun için, fıtratlarıyla ve zayıf hilkatleriyle nâmahremlerden şiddetli korkarlar ve çarşaf altında saklanmaya kendilerini mecbur bilirler. (Tesettür Risalesi)
Sikke-i Gaybiye nin fiyatı olarak elli Rehber i naşirlerinden parasını verdim, aldım, size gönderiyorum. Hem o mübarek mecmuanın bir mübarek fiyatı olarak, bana hizmet eden ve şimdilik pek lüzumu bulunmayan ve başkalarına da vermek istemediğim iki tencere ve on beş sene giydiğim pamuklu entari ve gayet mübarek bir kitaba mukabil, bir çaydanlık ve yirmi dört seneden beri tıraşa hizmet eden bir ustura ve çok zamandan beri bana hizmet eden bir çarşaf, hazır Kılıç Ali nin pederiyle Ahmed Rasih in tahmin ve tensibiyle, dokuz lira tencere, dokuz lira da çaydanlık, dokuz lira tıraş bıçağı, pamuklu entari ve çarşaf ile iki el havlusu ve bir iç donu ile bir pamuklu gömlek fiyatı yekunu yüz yirmi beş lira tahmin edilmiştir. Hazır olan zatlar bu kıymeti takdir ettiler. Ben daha az fiyat verdim; bu fiat çoktur derim. Umuma selam. (Emirdağ Lâhikası)
Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
serdar123
1) Pardesünün çarşaftan ne gibi bir eksikliği var tesettür olarak? 2) Üstadın zamanında çarşaf geleneksel örtünme aracıydı, bunun örnek olarak verilmesinden normal ne olabilir? 3) Çarşaf kadınların içtimai hayatlarında fonksiyonel midir? 4) Pardesüyü yakında göremeyecek hale geleceğiz, takvayı tartışırken İslami kesimin tesettürden uzaklaşmasını konuşsak daha uygun olacak. Allah razı olsun.
Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
kalem88
sayın editörüm o kdar güzel konuşmuşsunuz ki üzerine artık bir laf denilemez Allah sizden razı olsun... benim söyleyeceklerimi sanki siz söylemişsiniz.
Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
Talib-i İlim
Herkese kalbi saygılarımı sunarım.Bütün ümmet-i Muhammed'e dualar ederim.Bu konudaki acizane görüşümü belirtmek isterim.Dileyen çarşaf giysin, dileyen pardesü.Kimin nerde değil, nerde nasıl olduğu önemlidir asıl olan.Bugünkü şartlarda gökten yağmur yağsa ben yağmurum dese, ben önce kimi ıslattığına bakarım.Hiçbir kimse diğer insan üzerinde ne çarşafıyla, ne pardesüsüyle, ne 12 pile pantalon giyiyor diye,ne hakem yaka gömlek giyiyor diye bir başkası üzerinde ekstra bir üstünlük kuramaz.Takva elbisesinin örtmediği bir insanı ne çarşaf ne pardesü hiçbir şey örtmez.Önce takva, yani sağlam bir kişilik.İster çarşaf olsun ister pardesü onlar vucudu örter.Pekiyi gözleri örtermi? Gözleri örten bir örtü var mı? Allah'a itaatin dışında.Ben kişilik ve şahsiyetin çok önemli olduğunu düşünüyorum.Tesettür iffetin bir parçasıdır.İster çarşafla sağlansın ister pardesüyle.Pekiyi ideal mümin erkek ve kadın, zevcesinin/kocasının iffetini koruyacak şekilde davrananmıdır? Evlilik hukukunun bir çok sorumluluğunu yerine getirmiyoruz bir şeyi önce çıkarak ihmallerimizi sorumluluklarımızı çeşitli örtülerle örtmeye kalkıyoruz.Kim nasıl örtünürse saygı duyarım.Ama bu inanın ölçü değildir.Tamam, bir farizayı yerine getiriyor.Pekiyi kul haklarına ne kadar riayet ediliyor, evlilikteki duruşu nasıl, zevcesinin kocasının haklarına ne kadar riayet ediliyor, asıl olan bunlardır.Çarşaf ve pardesünün kişilik bozukluklarını evlilikteki yetersizlikleri dağınıklığı tertipsizliği düzensizliği çocuk eğitimindeki yetersizliği ve daha bir çok ihmali ve eksikliği örtme gibi bir yeteneği yok ne yazık ki...Ne sakalın ne çarşafın ne de pardesünün...İnsanların namazı orucu sizi aldatmasın siz onun muamelatla olan ilişkisine bakınız.Saygılarımla.
Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
Talib-i İlim
Bir hacı amca, yaşlı eşini göz doktoruna götürüyor.Doktor gözü muyene ettikten sonra gözlük takmasını söylüyor.Çünkü kadıncağızın gözlerinden yaş geliyormuş.Hacı amca doktora diyor ki: -Doktor bey, eşim her gün çorap örüyor, acaba gözünden gelen yaş bu yüzden olabilir mi? Doktor nüktedan bir tabip.Diyor ki: -Hacı amca, senin başına çorap örmesinde, bırak dilediği kadar çorap örsün.Ben gözlüğünü verdim. Zati meziyet engel tanımaz.Kadın ister çarşafla ister pardesüyle ister çuval giysin.Asıl olan içindeki k i ş i l i ğ i d i r. Kendilerine hem dünyada hemde ahirette göz aydınlığı olacak eş arayan bir çok erkeğin bu örtülerle aldatıldığına bizzat tanığım.Allah herkesin niyetini biliyor.Saygılarımla.
Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
nur_aşığı
üstad hz leri çarşaf demiştir başkasını bilmem ve el yüz ancak fitne olmadığı zaman açılır şuanda asrımızda fitne olmadığını kanıtlayın hanımların hepsi peçesini açsın neden çarşaf risalesi değilde tesettür risalesi denmiş demişsiniz tesettür nedir gizlenmektir gizlenmek nasıl olur bir kadının yüzü açıksa gizlenmemiştir aldığım derslere binaen kesinlikle çarşafı savunmalı an asgari şartı zor şartlar altındaysa benim giydiğim doğru değil doğrusu çarşaftır deyip üzülmek gerekir lütfen hakikatide söylemekten çekinmeyin rica ediyorum kadın her halinde sesi vs dahil tesettürü uygulamalı
Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
tezcanailesi
selamün aleyküm ben çarşaflı değilim ama çarşaf giyenlere saygım sonsuz ben manto giyerek renkte siyahı tercih ederek ve makyaj yapmayarak devam ediyorum allah inşaallah çarşaf giymeyide nasip eder herşey beyinde ve kalpte bitiyor bence
Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
halili18
onu bunu bilmem, fetvasi takvasi, bunlar ilmi fikhi mevzular, biz de ogreniz uygulariz insaallah. yalniz, hurriyet-i nisvan ve tesettur meselesinde alem-i İslam'in geldigi noktaya bakalim, tahlilimizi yapalim, sonra dusunelim insaallah.
Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
davutaydin
Ey bu vatan gençleri! Firenkleri taklide çalışmayınız! Âyâ, Avrupa'nın size ettikleri hadsiz zulüm ve adavetten sonra, hangi akıl ile onların sefahet ve bâtıl efkârlarına ittiba edip emniyet ediyorsunuz? Yok! Yok! Sefihane taklid edenler, ittiba değil, belki şuursuz olarak onların safına iltihak edip kendi kendinizi ve kardeşlerinizi i'dam ediyorsunuz. Âgâh olunuz ki, siz ahlâksızcasına ittiba ettikçe, hamiyet davasında yalancılık ediyorsunuz!.. Çünki şu surette ittibaınız, milliyetinize karşı bir istihfaftır ve millete bir istihzadır!.. هَدَينَا اللّهُ وَ اِيَّاكُمْ اِلَى الصِّرَاطِ الْمُسْتَقِيمِ Lem'alar
Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
davutaydin
"Okuması, anlaması kolayda amele gelince nefsini geçemiyor insan işte. Oysa ki amelinizde rıza'yı ilahi olmalı" buyurulmuyor mu? Kolaylaştırınız, zorlaştırmayınız öyle değil mi? Kime mü'min ve müslümana mı? Mümin ve müslümana mı Allah'ın emirlerini yerine getirmek zor geliyor yoksa? Heyhat ki ne heyhat! Nefsin zoruna gelince hemen ruhsata yapış, işte kolaylaştırmak bu değil mi? Nefisine zor geleni mi yapmak daha elzem, yoksa kolay olanı mı? Hele hakikat mesleğine tabiyim diyenlere ne demeli, ellerinde nur-u muteber bir eser varken nelere de yapışıyor, Üstadları bilememiş, Kur'an dümdarına tabir eylemeyi bilememişte onlar biliyor. Yanlış düşünebilir, farklı düşünebilir, lakin yanlış yolda gidemez, önünde Risale-i Nur gibi hakikat güneşi parlıyorken...
Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
ömerali44
editörümüz islamda örtünmenin şartları bellidir derken herhalde sadece hanefi mezhebinin asgari hükmüne dikkat çekilmiş. islamda kelimesi çok geniş,dört hak mezhebi de içerir. kardeşlerim,fıkhi olarak şafi ve hanbeli mezheblerine göre yüzün de avret olduğu ve tesettüre dahil olduğunu biliyoruz. ekser anadolu insanının bu mezhebe tabi olduğu hanefi mezhebine göre ise yüzün avret olmadığını yine biliyoruz. belki çoğumuz hanefi mezhebinde olan hemşirelerimiz için,dar ve özellikle dikkat çekici giyinmeyip, yüzü açmanın tesettürün kabul edilebilir en asgarisi olduğunu yine biliyoruz. fakat bunun yine,altını çizerek söylüyorum,tesettür alanında, takva değil fetva olduğunu yine biliyoruz.. bulunduğumuz site risale-i nur ile alakalı bir site,fetvaların sorulduğu bir site değil.. bu mektup gayet ehemmiyetlidir,kastamonu lahikası....risale-i nur şakirtlerinin bu zamanda en mühim vazifeleri,tahribata ve günahlara karşı takvayı esas tutup davranmak gerektir. madem her dakikada, şimdiki tarz-ı hayat-ı içtiamiyede yüz günah insana karşı geliyor; elbette takvayla ve niyet-i içtinabla yüzer amel-i sâlih işlenmiş hükmündedir...... demek oluyor ki biz risale-i nur şakirtleri fetvayı değil takvayı esas tutup davranmak gerektir.. bizim mümine hemşirelerimiz zamanında ''kadınlar da cihana yüzlerini göstersinler'' diye bir hitaba maruz kalmadılar mı? süfyaniyatın yıktığı bu tesettür binasının en iyi şekilde,takvayı esas tutarak tamirine çalışmak,en başta bu süfyaniyatı bilen,farkında olan biz risale-i nur şakirdlerinin bir vazifesi değilmidir? halbuki gölgeli, gölgesiz sûretler, ya bir zulm-ü mütehaccir veya bir riyâ-i mütecessid veya bir heves-i mütecessimdir ki; beşeri zulme ve riyâya ve hevâya, hevesi kamçılayıp teşvik eder.....medeniyet ise, kadınları yuvalarından çıkarıp, perdelerini yırtıp, beşeri de baştan çıkarmıştır. halbuki, âile hayatı, kadın-erkek mâbeyninde mütekâbil hürmet ve muhabbetle devam eder.(25. söz)... burda kastedilen sadece vücutmudur sizce? suretten kasıt,kadının belki en dikkat çekici tarafı olan yüzü de değilmidir? kaç erkek acaba şu fitne-i ahir zamanda yüzü açık olan hemşirelerinin(!) yüz güzelliğine bakıp hevesi geçmiyor veya eşiyle karşılaştırmıyor.. ve belki ne kadar güzelmiş demiyor? kaç erkek?......bir meclis-i ihvânda güzel karı girdikçe, riyâ ile rekabet, hased ile hodgâmlık debretir damarları.(lemaat) burda geçen güzellikten kasıt,vicdanlarınıza soruyorum,büyük kısmı yüz güzelliği değil midir? bacak aynı bacak değilmidir zaten?.. şu medenî beşerin hırçınlaşmış ruhunda, şu sûretler denilen küçük cenazelerin, mütebessim meyyitlerin rolleri pek azîmdir; hem müthiştir tesiri... (lemaat).... suretten ve güzelikten kasıt yüz güzelliği değil de nedir? biz erkekler yeterince hasta ve hırçın olmuşuz zaten.. açık saçık bir bayan dikkat buyurun,şehvet yolu ile kalbimizi yaralarken, yüzünü açmış bir güzel bayan direk kalbimizi etkileyebiliyor. çünkü kendinize diğerini yakıştıramıyorken onu yakıştırıyorsunuz.... kardeşlerim,devir hastalıklı bir devir.. üstadın çarşaf kelimesini kullanmasının üstünü kapatıp,örfi bir şeydi o zaman deyip geçiştirmeyin.. hanefi olduğu halde ve o kadar sefahat olmadığı halde osmanlının yıllar boyu çarşaf ve benzeri giysileri kullandığını unutmayalım.. nur talebelerinin takvayı esas tutması gerektiğini unutmayalım...
Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
nurcu66
editör kardeşim kusura bakmayın ama ÇHAR dört demektir. ila ahir .. tanımlamasıyla ruhsat getirmeye çalışmanız ABDÜLAZİZ BAYINDIRın metoduyla hemen hemen aynı.kardeşim üstadımız çarşaf derken bu tanımı mı baz almış yoksa medine yıllarındaki siyah çarşafı mı .buna izah getirinz
Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
taha54717
Risale-i Nur'un hakikî şakirdleri, neşriyat-ı diniyelerinde ve ittiba-ı sünnetteki ibadetlerinde ve içtinab-ı kebairdeki TAKVALARINDA, Kur'an hesabına vazifedar sayılırlar. Kastamonu - 185 Risale-i Nur gerçi umuma teşmil suretiyle değil; fakat her halde hakikat-ı İslâmiyenin içinde cereyan edip gelen esas-ı velayet ve esas-ı takva ve esas-ı azimet ve esasat-ı Sünnet-i Seniye gibi ince fakat ehemmiyetli esasları muhafaza etmek, bir vazife-i asliyesidir. Sevk-i zaruretle, hâdisatın fetvalarıyla onlar terkedilmez. Kastamonu - 77 İnsanlara dinlettirmek ve hidayet vermek, Cenab-ı Hakk'ın vazifesidir. Cenab-ı Hakk'ın vazifesine karışmazdı. Öyle ise; işte ey kardeşlerim! Siz de, size ait olmayan vazifeye harekâtınızı bina etmekle karışmayınız ve Hâlık'ınıza karşı tecrübe vaziyetini almayınız! Lemalar - 131 Ey kardeşim neden harekatını bina ediyorsun .sen rıza i ilahiyi esas tutsana yok manto giyersen hizmet edermişsin ama üstad neyi nazara veriyor Eğer o razı olsa, bütün dünya küsse ehemmiyeti yok. Eğer o kabul etse, bütün halk reddetse tesiri yok. O razı olduktan ve kabul ettikten sonra, isterse ve hikmeti iktiza ederse, sizler istemek talebinde olmadığınız halde, halklara da kabul ettirir, onları da razı eder. Lemalar - 160
Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
hamditas
İslam’da örtünmenin şartları bellidir. Bayanlarda asgari olarak el, yüz ve ayaklar hariç, vücut hatları belli olmaksızın vücudun her tarafının örtülmesi şeklindedir demişsiniz, bu da en iyi şekilde çarşafla oluyor zaten
Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
Teoman Keskin
Risale-i Nur'un etninde geçen "Ve (((bir )))siperi ve kal'ası, çarşafı olduğunu gösteriyor." şeklindedir.Burada geçen "BİR" kelimesi - HEM (((SİPER)))İN HEM DE (((KAL'A)))NIN SIFATIDIR - "ÇOK SİPERLERDEN VE ÇOK KAL'ALARDAN BİR SİPERİ VE BİR KAL'ASI..ya da kalesi demektir" anlamındadır..Burada geçen "bir" kelimesi BELGİSİZ SIFAT'tır..= BELGİSİZ SIFAT nokta atışı gibi o ismi BELİRTMEZ..."çoklardan bir tanesi de odur" anlamındadır.. "Bir siperi ve kalesi ÇARŞAF" demek "TEK SİPERİ VE KALESİ ÇARŞAF" DİYE YORUMLANAMAZ. Hele hele "KADINLARIN TESETTÜRÜ SADECE ÇARŞAF İLEDİR,ÇARŞAF'A BÜRÜNMEYEN KADINLAR TESETTÜRSÜZDÜR" anlamına gelen İNDÎ VE İNHİSARÎ HÜKÜM ve yorumlar CADDE-İ KÜBRA-YI MUHAMMEDİYEYİ BAĞLAMAZ...Rahmetli Hulûsi Ağabeyimiz'den nakledilen bu anlamdaki yorumun TAKVA ANLAMINDA OLMASI ZARURİDİR..
Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
hamditas
Bir bayanın, kendisine haram olan bir erkeğin dikkatini çekmeyecek, sade, tevazulu ve bol giyinmesi gerekir, bu da en güzel çarşafla olur, bu şartları sağlar ama başka şekilde giyinirse o da olur
Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
kerem1453

Aşağıda linkleri verilen makaleleri tavsiye ederim

http://www.risaleonline.com/soru-cevap/tesettur-ve-carsaf

http://www.risaleonline.com/soru-cevap/carsaf-mevzuu

http://www.risaleonline.com/soru-cevap/kadinlarin-yuzunu-ortmesi

 

Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
Büşrayyy

Üstad bir yerde de bizim rolumüz olan peçe ve çarşaf diyor! Bu ne Diyeceksiniz acaba! 

Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
Yükleniyor...