"İhsan", "İkram", "İn'âm" ne demektir?

Cevap

Değerli Kardeşimiz;

İhsan; iyilik etmek demektir ve umumiyet ifade eder. İhsan: Allah’ın Muhsin isminin bir tecellisi ve tezahürüdür. İyilik denince, her türlü ihsan ve ikram akla gelir. Mesela, göz, vücuda takılmış, onun seyredeceği renkler âlemi de ihzar edilmiştir. Bu bir ihsandır. İyilik, Kur’anda birr tabiri ile ifade edilir. Manası mutlak bırakıldığından, her türlü ihsan manasını içine alır.

İkram ise: Kerim isminin tecelli ve tezahürüdür. Kerim; “Keremi ve bağışı bol olan”, “Cömertliği daimî olan”, “Bir karşılık gözetmeden inayetiyle ihsan eden” demektir.

Allah’ın bütün varlıklara, özellikle canlılara yaptığı sonsuz ihsan ve ikramlar herkesin malûmudur. Hava nimetinden, bütün canlıları faydalandıran Allah, bu yardımlarını ve bağışlarını karşılıksız olarak yapmakta, böylece sonsuz keremimin sayısız örneklerini sergilemektedir.

Bir ömür boyu, nefislerinin tatminiyle uğraşan ve şahsî menfaat peşinde durmadan koşan kimseler, Kerim isminin feyzinden nasipsizdirler; insanlar arasında makbul sayılmadıkları gibi Allah katında da değersizdirler.

İkram, daha çok, cömertliğe ve yapılan işe bakar ve hususiyet ifade eder.

İn'am, nimet vermek, nimetlendirmek manasına gelmektedir. Bu nimetlendirme, yalnız maddî değildir. Kulağın gıdası olan sesi, burnun gıdası olan kokuyu, aklın nuru ve meyvesi olan tefekkürü de içine almaktadır. Ama daha ziyade nimet veren manasındadır.

İn’am; “nimetin verilmesi, ikram edilmesi” demektir. Nimetten bu ikram manasına geçilirse, ağacın insanı tanımadığı, onun gözünü, dilini, dişini, midesini bilmediği nazara alınır ve bütün bunlara hitap eden bir meyveyi ağacın düşünüp yapamayacağı açık olduğundan, bu ince perde kolaylıkla aşılır ve nimetten in’ama geçilerek Mün’im yani o nimeti ihsan eden Allah’ın varlığı bilinir.

Bir nimetin, meselâ bir meyvenin mülk ciheti onun görünen şekli, rengi ve kokusudur. Melekût ciheti ise onun bir “in’am”, bir ikram olduğudur.

İnsan bütünüyle hikmetle dokunduğu gibi, maddî ve manevî bütün cihazları da ona birer ilâhi ihsandır, in’amdır. Sanki Allah’ın ihsanları, ikramları kesifleşmiş de o olmuş.

İn'âm; Mün’im isminin bir tecellisidir.  

“Evet, nimet içinde in’âm görünür, Rahmân’ın iltifatı hissedilir. Nimetten in’âma geçsen, Mün’imi bulursun.” (17. Söz)

Nimetten bu ikram manasına geçilirse, ağacın insanı tanımadığı, onun gözünü, dilini, dişini, midesini bilmediği nazara alınır ve bütün bunlara hitap eden bir meyveyi ağacın düşünüp yapamayacağı açık olduğundan, bu ince perde kolaylıkla aşılır ve nimetten in’ama geçilerek Mün’im yani o nimeti ihsan eden Allah’ın varlığı bilinir.

Bir nimetin, meselâ bir meyvenin mülk ciheti onun görünen şekli, rengi ve kokusudur. Melekût ciheti ise onun bir “in’am”, bir ikram olduğudur.

İnsan bütünüyle hikmetle dokunduğu gibi, maddî ve manevî bütün cihazları da ona birer ilâhi ihsandır, in’amdır. Sanki Allah’ın ihsanları, ikramları kesifleşmiş de o olmuş.

Bir yolcunun hedefine ulaşabilmesi için, yolun baştan sona açık olması gerekir. Yol boyunca sadece bir tek köprü yıkılmış olsa, yolculuk yarım kalır ve maksada erişilmez.

Düşünce yolculuğumuz da bunun gibi. Bir köprünün atılmasıyla düşünce kısırlaşır ve kafa yormalar fikre dönüşmez.

Aldığı gıdaların ilâhî bir ikram ve ihsan olduğunu düşünmeyen insan, düşünce yolundaki en büyük köprüyü yıkmış olur.

“Nimet” mefhumunu, sadece midenin ihtiyaçlarına hasretmek doğru değil. Mide doymak istediği gibi, bütün duygular da akıl ve kalp de tatmin olmak isterler. Bunların tüm ihtiyaçları “nimet”, onların verilmesi “in’am,” bunları ihsan eden ise “Mün’im”dir.

Nur Külliyatında bu konuda geniş bir tefekkür dersi vardır. Sadece birini nakledelim:

“Göz, kulak gibi bütün duyguların, eller gibidir ki, rûy-i zemin kadar geniş bir sofra-i nimeti, o ellerin önüne koymuştur.” (Sözler, 24. Söz)

Görme büyük bir nimet. Gözleri kör bir insanın sadece karnını doyurmanız, onu mutlu etmenize yetmeyecektir. O hâlde, gün boyunca seyrettiğimiz bütün eşya gözümüzün rızkı gibi...

Bir dağa baktığımızda dağın görüntüsü gözümüzde teşekkül eder; mideye giren bir lokma gibi. Güneşe baktığımızda, güneşin aksi gözümüze girer; insanlara baktığımızda insanlar, ağaçlara baktığımızda ağaçlar.

Kısacası, her gün görme yoluyla kâinat kadar bir sofra gözlerimizin önüne konuluyor ve istifademize sunuluyor.

Aynı düşünceyi kulağımız ve diğer duygularımız için de sürdürebiliriz.

- "Kerim", "Mün'im", "Rahman" ve "Rezzak" ne demektir?

Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?

Yorumlar

hakan
Allah razi olsun!
Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.

BENZER SORULAR

Yükleniyor...