Risalelerdeki ilmî ifadelerin kaynağı nedir; ilhamla mı yazılmış, o zamanki bilim kitaplarından mı okunmuş? Bu tarzdaki ilmî tespitleri mutlak doğru mu kabul etmeliyiz?

Cevap

Değerli Kardeşimiz;

Din alimleri kainata ve kainat ile ilgili fenni ilimlere, tebei bir nazar ile bakıyorlar. Yani bir bilim adamı, bir fen uzmanı gibi kâinata bakmıyorlar. Sadece iddiasını ispat edecek derecede kâinattan ve içindeki hâdiselerden faydalanıyorlar.

Bir İslam âlimi tevhidi ispat etmek için, eşyanın hikmet ve faydalarından bahsederken, bir fen bilgini gibi derinlemesine ve etraflıca değil, sathi ve herkesin anlayabileceği bir şekilde bahsediyor. Mesela; güneşin helyum gazından değil, insanların anlayacağı umumi faydaları olan ısı ve ışığından bahsederek Allah’ın varlığını ispat ediyor.

Bir İslam âliminin eserinde asıl maksat, fenni malumat değil, dini malumattır. Bu sebeple İslam âlimlerinin eserlerinde kısa ve sathi olarak verilen fenni malumatlarda bir hata olduğu zaman, hemen hücum ve tenkit edilmemelidir. Fen ilimlerinde bir din âlimin sözü ve görüşleri zayıf ve ehemmiyetsiz olsa bile, din ilimlerinde demir gibi sağlam ve muteberdir. Yani her âlim kendi sahasında muteberdir. Nasıl dünyanın en büyük fizikçisinin din sahasındaki sözü muteber değilse, bir din âlimin de fizikte sözü muteber değildir.

Bu noktada Risale-i Nurlar bir fen kitabı değildir. Tıpkı Kur’an gibi onun tefsiri olan Risale-i Nurlar, kâinata tebei bir nazar ile bakar. Kur’an ve onun tefsiri olan Risale-i Nurlar kâinata, maksadı olan iman ve tevhidi ispat etmek için bakıyor, yoksa bir fen ilmi gibi kainatı enine boyuna incelemez.

Bu sebeple her müfessir bulunduğu dönemin fen ve ilminden faydalanır ve faydalanmıştır. Yanlış olsa mesul müfessir değil, bulunduğu dönemin fennidir. Nitekim eski dönemlerde birçok müfessirin tefsirlerinde dönemin ilmî hataları ve yanlışları görülmüştür.

Üstad Hazretleri bu hakikati şu şekilde tasvir ediyor:

"Ehl-i kelâm, felsefî meselelerde ve ulûm-u kevniyeye mânâ-yı harfiyle, istidlâl için tebeî bir nazarla bakıyor. Hattâ şemsin sirac olması, arzın beşik, cibâlin evtad olması, ehl-i kelâmın müddealarını ispata kâfidir. Hattâ ehl-i kelâmın reyleri, hiss-i umumîye ve tearüf-ü âmme mutabık olduktan sonra, vakıa mutabık olmasa bile onların müddeâsına zarar vermez ve tekzibe de müstehak olmazlar. Bunun içindir ki, ehl-i kelâmın reyleri mesâil-i felsefiyede ednâ ve zayıf görünür. Amma mesâil-i İlâhiyede demirden daha metindir." (Mesnevî-i Nuriye, Şûle)

Şimdiye kadar Risale-i Nurların verdiği malumatlarda herhangi bir hata ya da yanlışlık görülmemiştir. Farzı muhal olarak görülse bile, Risale-i Nurları kıymetten düşürmez. Zira Risale-i Nurlar fen değil, iman hakikatlerini izah eden manevî bir tefsirdir.

Ayrıca Risale-i Nurların ilham ve ihtar ile yazdırıldığı, Risale-i Nurların çok yerlerinde vurgulanıyor. Tabi ilham da vahiy gibi katiyet ifade etmez, nitekim çok evliyaların ilhamında hatalar olmuş ve olabilir. Hata olma ihtimali var diye hata nazarı ile de bakılamaz.

Bu vesile ile Mesnevî-i Nuriye’de geçen çok ehemmiyetli bir kaideyi de yeniden hatırlayalım:

"Kavâid-i mukarreredendir ki, 'Mânâ-yı harfî, kasdî hükümlere mahkûm-u aleyh olamaz. Ve o mânâ-yı harfînin inceliklerine tetkikat yapılamaz. Fakat mânâ-yı ismî, sâdık, kâzib her hükme mahal olur.'."

Bir şeyden zâtı için söz etmek mâna-yı ismî, Allah’ın isim ve sıfatlarına ayine olması cihetiyle bahsetmek ise mana-yı harfîdir.

Tefsirlerde geçen bazı izahlar o zamanın fennî telakkisine göredir ve bu zamana ters düşebilir. Ancak, müfessirler kâinattaki bir hâdiseden söz ederken onun İlâhî isim ve sıfatlara ayna olma cihetini esas aldıklarından, açıklamaları bugünün fennine tam uymasa da söz ettikleri hakikate zarar vermez. Bir misâl verelim:

Dünyamızın güneşten uzaklığı yaklaşık yüz elli milyon kilometredir. Bir zât dese ki, “dünyadan kırk milyon kilometre uzakta olan güneşin, dünyamızı çok kolay ve muntazam çevirdiğine bakınız da Allah’ın kudretini ve hikmetini seyrediniz.” Bu ifadedeki rakamın yanlış olması verilen hükme zarar vermez. Ama bir astronomi âlimi ilmî bir kongrede dünyanın güneşten bir milyon kilometre uzakta olduğunu söylese tekzip edilir, zira onun güneşten söz etmesi mâna-yı ismiyle olduğundan verdiği rakamın da hakikate tam mutabık olması gerekir.

Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü

Kategorileri:
Okunma sayısı : 4.557
Sayfayı Word veya Pdf indir
Bu içeriği faydalı buldunuz mu?

Yorumlar

Prens
allah razı olsun. güzel bir cevap olmuş. taassubkari bir şekilde risali nurlarlarki bilimsel bilgilerin illa ki doğru olduğunu savunmak doğru değil.
Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
Yükleniyor...