"Taksim-ül meşaribdir ki, kabiliyet ve istidada göre işlerin taksimi lazımdır. Kömürcü fırıncının işini bilmez. Karınca devenin yükünü kaldıramaz. Müezzin müftünün işini göremez..." İzah eder misiniz?

Cevap

Değerli Kardeşimiz;

“Taksim-ül meşaribdir ki, kabiliyet ve istidada göre işlerin taksimi lazımdır. Kömürcü fırıncının işini bilmez. Karınca devenin yükünü kaldıramaz. Müezzin müftünün işini göremez. Yoksa taksimat yapılmazsa kaziye terakkiyata değil, tedenniyata müncer olur.”(1)

Her işi ehline vermek hem liyakat esasının, hem branşlaşmanın, hem iş bölümü yapmanın hem de ayetin bir gereğidir. Allah bu konuda şöyle buyuruyor:

"Allah size, emanetleri mutlaka ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emreder. Allah size ne güzel öğütler veriyor. Şüphesiz Allah her şeyi işitmekte, her şeyi görmektedir." (Nisa, 4/58)

Hz. Peygamber (asm) Mekke’yi fethedince burada Kureyş kabilesinin çeşitli ailelerinde bulunan bazı selâhiyet ve vazifeleri yeniden düzenlemiş, bir kısmını kaldırmıştı. Kaldırmadığı hizmetler arasında Mescid-i Harâm ve çevresinin hizmetiyle su işleri vardı.

Birinci hizmet Abdüddâroğulları adına Osman b. Talha’da, ikinci hizmet ise Hâşimoğullarından –aynı zamanda Hz. Peygamber’in amcası olan– Abbas’ta idi. Hz. Peygamber (asm), vazifelerle ilgili yeni bir düzenleme yapmak üzere Kâbe’nin anahtarını Osman’dan almıştı, amcası Abbas bu hizmetin de kendisine verilmesini talep etti. Bunun üzerine emanet ayeti geldi ve anahtar yine Osman b. Talha’ya teslim edildi.(2)

Burada emanetin yerine getirilmesi, ehline verilmesi ve insanlar arasında adaletle hükmedilmesi yönündeki emirlerin muhatapları genel olarak bütün insanlar, özel olarak müminler ve daha özel olarak da yöneticiler gibi emanet ve adaletten kamu adına sorumlu olan şahıslar ve topluluklardır.

Hasta olduğumuzda, mühendise veya mimara değil işin ehli olan doktora gideriz. Bu kurala uyulmazsa yani hastalanınca doktora değilde elektrik mühendisine müracaat edersek kendi ölüm fermanımızı imzalamış oluruz.

İşlerin liyakat esasına göre tanzim edilmesi, kainatta fıtri olarak işleyen bir adetullah bir yaratılış kanunudur. Kim bu âdetullah ve yaratılış kanununa riayet etmezse tedenniye (gerilemeye, fakirleşmeye) mahkumdur.

Kömürcüye ekmek yaptırmak, karıncaya devenin yükünü yüklemek, müezzini müftü yerine koymak, hep birer liyakatsızlık örneğidir ve işlerin ehline tevdi edilmemesidir. Her bir insanı kabiliyeti ve tecrübesi olduğu sahada istihdam etmek gerekiyor. O zaman her alanda işler terakki edip yükselir.

Hiçbir kabiliyeti ve tecrübesi olmayan birisini sırf yakını ve akrabası diye layık olmadığı bir mevki ve makama getirmek hem adetullaha hem de ayete aykırı hareket etmektir. Mesela Milli Eğitim Bakanlığının başına eğitimden anlamayan bir baytarı, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının başına da bu alandan bilgisi olmayan bir öğretmeni atarsanız tarım ve eğitimin hali içler acısı olur.

Dipnotlar:

1) bk. Mesnevî-i Nuriye, (trc. Badıllı).
2) bk. Müslim, Hac, 390.

Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?

BENZER SORULAR

Yükleniyor...