"Zaman, cemaat zamanıdır. Ferdî şahısların dehası, ne kadar hârika da olsalar, cemaatın şahs-ı manevîsinden gelen dehasına karşı mağlûb düşebilir." Şahs-ı manevî nedir, izah eder misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
“Bu zaman, cemaat zamanıdır. Ferdî şahısların dehası, ne kadar hârika da olsalar, cemaatın şahs-ı manevîsinden gelen dehasına karşı mağlûb düşebilir.”(1)
Şahs-ı manevî; “Aynı gaye için çalışan bir cemaatin manevî şahsiyetidir.”
Şirket-i maneviye ise; “Manevî kâr için müşterek çalışma yapan fertlerin kazanç müessesesi” şeklinde tarif edilebilir.
“Bu zamanın cemaat zamanı olduğu” hakikatini hemen her yerde görmek, her levhada okumak mümkün. Şirket isimlerinde, parti, kulüp, dernek, örgüt isimlerinde hep şahs-ı manevînin ismi geçer. Fertler bu şahs-ı manevî içinde çalışır, faaliyet gösterirler.
Şahıslar gibi şahs-ı manevîlerin de iyileri yanında kötüleri, faydalıları yanında zararlıları da vardır.
İman ve Kur’ân hizmetinin karşısına çıkan şahs-ı manevîlerin başında, masonluk ve komünistlik gelir. Bu şer mihraklarının birer şahs-ı manevî hâlinde çalışarak insanları küfür ve dalalete sürüklemeleri karşısında Nur Müellifi, iman ve hidayet cephesinde bir şahs-ı manevî meydana getirmenin zaruretini görmüş ve te’lif ettiği Nur Külliyatı etrafında bir iman ve ihlâs cephesi teşekkül ettirmiştir.
Bu şahs-ı manevîye dâhil olan fertler bir şirket-i manevî teşkil etmişlerdir. Bu şirketin sermayesi “ihlâs, sadakat ve muhabbet,” kazancı ise “rıza-i ilâhî ve sevaptır.” Bu manevî ortaklığa dâhil olanların her biri, “hizmet” diye ifade edilen bu şirkete destekte bulunurlar. Bunların tümünden hâsıl olan sevap ve nur, “iştirak-i a’mâl” düsturuyla, herkesin amel defterine, bölünmeden ve eksilmeden aynen geçer. Bu ise, bu fitne ve fesat asrının ağır şartları altında, büyük bir ticaret kapısıdır.
“Cenâb-ı Hakk’ın rahmeti cemaat üzerinedir.” (Hadis-i Şerif)
Bunun en açık bir delili cemaatle kılınan namazlara yirmi yedi kat fazla sevap verilmesidir. Üç kişi cemaat olmuşlarsa her birisine dokuz değil, yirmi yedi kat sevap verilir. Bunun sebebi, nur ve sevabın bölünmemesidir. Nitekim okuduğumuz bir fatihayı yahut bir hatm-i şerifi bin kişiye bağışlasak, sevap bine bölünmez, her birine aynı sevap verilir.
Nur Külliyatından “İhlâs Risalesi”nde bu hakikat şu misâlle çok güzel aydınlatılır:
“Nasılki dört beş adamdan iştirak niyetiyle biri gazyağı, biri fitil, biri lâmba, biri şişe, biri kibrit getirip lâmbayı yaktılar. Herbiri tam bir lâmbaya mâlik oluyor. O iştirak edenlerin herbirinin bir duvarda büyük bir âyinesi varsa, herbirinin noksansız, parçalanmadan birer lâmba oda ile beraber âyinesine girer.”(2)
İslâm’a yalnız başına hizmet eden bir kimsenin kârı bir ise, bu hizmeti cemaatle yapanın kazancı binlere, milyonlara varır
Şu var ki, şahs-ı manevînin hizmetlerinden hâsıl olan umum nurun her şahsın amel defterine bölünmeksizin gireceği müjdelenmekle birlikte, şöyle bir kayıt da getirilir:
“Risale-i Nur dairesinde sadakat ve hizmet ve takva ve içtinab-ı kebair derecesiyle, o ulvî ve küllî ubudiyete sahib olur...”(3)
Hem sevapta bölünme olmayacak, hem de toplam hizmetten herkes farklı derecede istifade edecektir. İlk bakışta birbirine zıt gibi görünen bu iki hükmü bağdaştıracak ipucunu, yine yukarıda naklettiğimiz “lâmba misâlinde” bulmak mümkün.
“O iştirak edenlerin her birinin bir duvarda büyük bir âyinesi varsa, herbirinin noksansız, parçalanmadan birer lâmba oda ile beraber âyinesine girer.”(2)
Lâmbanın görüntüsü, herkesin aynasına bölünmeden, parçalanmadan girecektir, ama herkesin aynası gerek büyüklük ve küçüklük itibariyle, gerek parlaklık ve matlık yönünden farklı olabilir. Bu yüzden aynalardaki lâmba görüntülerinin verdikleri ışıklar farklılık gösterir.
İşte bu farklılığın dört sebepten ileri geldiği nazara veriliyor: “Sadakat,” “hizmet,” “takva,” “içtinab-ı kebair.”
İhlas, sebat ve sadakatle şirket-i maneviyeye ortak olan bir Nur talebesi, o şirketin daimî bir hissedarı olur; onların sevaplarından faydalanmaya devam eder. Yani şirketin havuzunda biriken sevaplardan hissesini alır. Sadece günah ciheti ile ölür yani günah defteri kapanır ama sevap hanesi kapanmaz.
Dipnotlar:
(1) bk. Emirdağ Lahikası-I, 39. Mektup.
(2) bk. Lem'alar, Yirmi Birinci Lem'a.
(3) bk. Kastamonu Lahikası, 64. Mektup.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü
Yorumlar