"Ziya-yı kalbsiz olmaz nur-u fikir münevver.." cümlesini açıklar mısınız?

Cevap

Değerli Kardeşimiz;

"Ziya-yı kalb" ve "nur-u fikir" cümlesinde kastedilen mana, şu cümlelerde açıkça ortaya konulmuş bulunuyor:

"Vicdanın ziyası, ulum-u diniyedir. Aklın nuru, fünun-u medeniyedir. İkisinin imtizacıyla hakikat tecelli eder." (Münazarat.)

Burada vicdan, kalp yerine kullanılmıştır. Aklı nurlandıracak ve insana neci olduğunu, nereden gelip nereye gittiğini ve bu dünyadaki vazifesinin ne olduğunu bildirecek tek rehber, iman ile aydınlanmış kalbtir. "Ziya-yı kalbsiz olmaz nur-u fikir münevver." cümlesiyle "Vicdanın ziyası ulum-u diniyyedir, aklın nuru fünun-u medeniyedir." cümlesinin ortak bir yanı dikkatimizi çeker: Her ikisinde de kalp ve vicdan için “ziya”, akıl için “nur” kelimeleri kullanılmıştır. Bu tesbit, kanaatimizce şu ayeti kerimeye dayanmaktadır.

“O Allah, Güneş'i bir ziya, Kameri bir nur kıldı.” (Yunus, 10/5)

Bu ayetin tefsirinde Güneş'in ziya, Kamer'in ise nur kılınması birçok yönden ele alınmıştır.

"Hak Dini Kur’an Dili" tefsirinde, bunlar sıralandıktan sonra şu nokta ehemmiyetle nazara verilir:

“Bir de denilmiştir ki, ziya bizzat olana (ışığı kendinden olana), nur bil’araz (başkasının ışık vermesiyle) olana ıtlak edilir. Şu hâlde burada Ay nurunun Güneş dolayısıyla verildiğini iş’ar vardır.”

Aklın ışık kaynağı olan kalp, şöyle tarif edilir:

"Kalbden maksad; sanevberî (çam kozalağı) gibi bir et parçası değildir. Ancak bir latife-i Rabbaniyedir ki, mazhar-ı hissiyatı, vicdan; ma’kes-i efkârı, dimağdır." (İşarâtü'l-İ’caz, Bakara Suresi, 7. Ayetin Tefsiri.)

Demek oluyor ki, ruhta esas olan kalptir. Hissiyat da ona bağlıdır, akıl da. Kalbin hissiyat cihetini vicdan temsil etmektedir, idrak yönü ise dimağla, yani akılla olur. Buna göre, aklı kalpten ayrı düşerse ordudan ayrılmış bir nefer gibi ortada kalır; ne yapacağını, hangi yoldan gideceğini bilemez. Bu hâl, başlı başına bir karanlıktır.

Kalp imanla nurlanınca akla da ışık saçar, onu da aydınlatır; rehberlik eder. Neyin doğru, neyin yanlış, neyin helal neyin haram olduğuna tek başına karar veremeyen akıl, imanlı bir kalbin rehberliğinde bütün bu suallerin cevaplarını bulur.

Aksi hâlde, "O nur ile bu ziya mezc olmazsa zulmettir, zulüm ve cehli fışkırır." Kalbin vazife görmemesi zulüm, aklın fen ilimlerinden geri kalması ise cehalet olarak ifade edilmiş. Kalbin zulmeti, iman hakikatlerinden mahrumiyet, aklın zulmeti ise şu mahlukat âlemini tefekkür etmeme yahut yanlış değerlendirmedir.

İlave bilgi için tıklayınız:

- Akıl ve Kalbin İlişkisi (Video: Dr. B. SABAZ)

- Aklın Nuru Kalpten Gelir (Video: M. KARAMAN).

Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü

Okunma sayısı : 6.868
Sayfayı Word veya Pdf indir
Bu içeriği faydalı buldunuz mu?

Yorumlar

abdurahmann
mesaili-i diniyyede de cok nurlu bir tefekkur sahibinde eger kalbi izan ziyasi olmazsa o da bir derece zulmettedir.aydin degildir.
Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
Yükleniyor...