“Ziya-yı kalbsiz olmaz nur-u fikir münevver.” cümlesini açıklar mısınız?
Değerli Kardeşimiz;
“Ziya-yı kalb ve nur-u fikir” cümlesinde kastedilen mana, şu cümlelerde açıkça ortaya konulmuş bulunuyor:
“Vicdanın ziyası, ulûm-u diniyedir. Aklın nuru, fünun-u medeniyedir. İkisinin imtizacıyla hakikat tecelli eder.”(1)
Burada vicdan, kalb yerine kullanılmıştır. Aklı nurlandıracak ve insana neci olduğunu, nereden gelip nereye gittiğini ve bu dünyadaki vazifesinin ne olduğunu bildirecek tek rehber, iman ile aydınlanmış kalbtir. “Ziya-yı kalbsiz olmaz nur-u fikir münevver.” cümlesiyle “Vicdanın ziyası ulûm-u diniyyedir, aklın nuru fünun-u medeniyedir.” cümlesinin ortak bir yanı dikkatimizi çeker: Her ikisinde de kalb ve vicdan için “ziya”, akıl için “nur” kelimeleri kullanılmıştır. Bu tesbit, kanaatimizce şu ayeti kerimeye dayanmaktadır.
“O Allah, güneşi bir ziya, kameri bir nur kıldı.” (Yunus, 10/5)
Bu ayetin tefsirinde güneşin ziya, kamerin ise nur kılınması birçok yönden ele alınmıştır.
"Hak Dini Kur’an Dili" tefsirinde, bunlar sıralandıktan sonra şu nokta ehemmiyetle nazara verilir:
“Bir de denilmiştir ki, ziya bizzat olana (ışığı kendinden olana), nur bil’araz (başkasının ışık vermesiyle) olana ıtlak edilir. Şu halde burada Ay nurunun Güneş dolayısıyla verildiğini iş’ar vardır.”
Aklın ışık kaynağı olan kalb, şöyle tarif edilir:
“Kalbden maksad; sanevberî (çam kozalağı) gibi bir et parçası değildir. Ancak bir latife-i Rabbaniyedir ki, mazhar-ı hissiyatı, vicdan; ma’kes-i efkârı, dimağdır.”(2)
Demek oluyor ki, ruhta esas olan kalbtir. Hissiyat da ona bağlıdır, akıl da. Kalbin hissiyat cihetini vicdan temsil etmektedir, idrak yönü ise dimağla, yani akılla olur. Buna göre, aklı kalbten ayrı düşerse ordudan ayrılmış bir nefer gibi ortada kalır; ne yapacağını, hangi yoldan gideceğini bilemez. Bu hâl, başlı başına bir karanlıktır.
Kalb imanla nurlanınca akla da ışık saçar, onu da aydınlatır; rehberlik eder. Neyin doğru, neyin yanlış, neyin helal neyin haram olduğuna tek başına karar veremeyen akıl, imanlı bir kalbin rehberliğinde bütün bu suallerin cevaplarını bulur.
Aksi halde, “O nur ile bu ziya mezc olmazsa zulmettir, zulüm ve cehli fışkırır.” Kalbin vazife görmemesi zulüm, aklın fen ilimlerinden geri kalması ise cehalet olarak ifade edilmiş. Kalbin zulmeti, iman hakikatlerinden mahrumiyet, aklın zulmeti ise şu mahlukat alemini tefekkür etmeme, yahut yanlış değerlendirmedir.
İlave bilgi için tıklayınız:
- Akıl ve kalbin ilişkisi (Video)
- Aklın Nuru Kalpten Gelir! (Video)
Dipnotlar:
(1) bk. Münazarat.
(2) bk. İşarâtü'l-İ’caz, Bakara Suresi, 7. Ayetin Tefsiri.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü
Yorumlar