"Acaba bir gün adavete değmeyen bir şeye bir sene kin ve adavetle mukabele etmeyi hangi insaf kabul eder, bozulmamış hangi vicdana sığar?" İzah eder misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
İnsan, Yüce Allah’ın kendisine ihsan ettiği zahirî ve batınî azalarını, duygularını, latifelerini ve hislerini onun rızası dairesinde kullanır ve yerinde sarf ederse, hem dünyada rahat eder hem de ebedî saadete mazhar olur. İnsanın fıtratına konulan, merak, hırs ve inat gibi hisler ebedî âlemi kazanmak için verilmiştir.
Aynı şekilde her insanda inat hissi vardır. Şayet kişi o hissi yerinde kullanırsa her zaman bahtiyar olur. “İnad ettim bundan sonra namazımı geçirmeyeceğim. Şu kötü fiili yapmayacağım…” dese ve inadını o yönde kullansa, dünyası bile cennet olur. Ne yazık ki bizler inadı çok farklı yerlerde kullanıyoruz. İşin içine bir de his, nefis, şeytan ve kötü niyetli kimseler girince iş daha da derinleşmekte, telafisi mümkün olmayan yaralar açmaktadır. Bir dakika bile inada değmeyen ehemmiyetsiz ve çok küçük şeyler için senelerce inat eden, kin ve düşmanlık besleyen yakın akrabalar hatta kardeşler var. Bu yüzden, birçok aile perişan olmuş, nice yuvalar yıkılmış ve ocaklar sönmüştür. Hâlbuki İslam üç günden fazla küs kalmayı yasaklayıp haram kılmıştır. Üstelik bu küskünlük bir de eften püften sebepler yüzünden ise, bu bütünü ile zulüm ve çirkin bir durumdur. İslam kardeşliği böyle basit ve ehemmiyetsiz şeyler yüzünden feda edilemez.
"Komşunun koyunu tarlasına girdi" diye kavga eden hatta cinayet işleyenler var. Şuurlu bir Müslüman ve kâmil bir mümin bu gibi basit şeyleri büyütmez ve çabucak helalleşir. Buna benzer çok basit hadiseler yüzünden maalesef Müslümanlar arasında kırgınlıklar, küskünlükler ve cinayetler olabiliyor. Peygamber Efendimiz (asm) bu zararlı halleri bertaraf etmek için üç günden fazla küskün kalmayı yasak etmiştir. Barışmak için ilk adım atan kişi, büyük bir sevaba nail olur ve hanesine yazdırır. Bu yüzden kırgınlıkları ve küskünlükleri sona erdirmek için de ilk adım atan daima biz olalım.
Aynı şekilde adavet hissimizin yönünü, mümin kardeşlerimize değil, nefsimize ve iman, Kur’an düşmanlarına çevirmemiz lazım. İnsan kin ve nefret duygusunu başta nefsi olmak üzere, kâfir ve zalimlere karşı kullanırsa, bu duygusunu yerinde kullanmış, ateşini söndürüp teskin etmiş olur. Şayet mümin ve masum bir insana kin ve nefret duyacak olsa, hemen onun masum ve muhabbete layık sıfatlarını hatırlamak gerekir. Bu hususta Üstad'ın Uhuvvet düsturlarını kendimize rehber ittihaz edebiliriz.
İnsanlara verilen bu şiddetli duygular, dünyanın adi ve basit işlerine sarf olunmak için değil, ebedî olan ahiret hayatının kazanılması için verilmiştir.
İnsana düşen vazife; bu hissiyatların yüzünü doğruya ve ahirete çevirmektir. Yoksa bu hissiyatları fıtrattan söküp atmak değildir.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü
Yorumlar
Yazınızı okudum.
Peki insanlar basit şeylerden küs kalıyorlar. Çokça böyle mümin insanlar, kardeşler gördüm.
Cennette ise insan sevdiği ile beraber olacağına göre, küs olduğu için kendi kardeşiyle Cennette olmayacak mı?