"Al-i Beytine bir cihette düşman olan Vehhabilerin Haremeyn-i Şerifeyni istilası hengâmında ve Haricilerden daha berbat bir tarzda sünnet-i seniyeye muhalefet eden..." İzah eder misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
Hz. Ali (ra)'den ayrılarak önce Harûra'da, daha sonra Nehrevân'da toplanan ve Abdullah b. Vehb er-Râsibî el-Ezdî'yi kendilerine halife seçen Hâricîler, kısa zamanda tam bir terör havası estirmeye başladılar. Görüşlerine katılmayan, önderlerini halife olarak tanımayan, Hz. Ali (ra)’ı ve Hz. Osman (ra)'ı kâfir ilân edip lânetlemeyen her Müslüman’ı kâfir sayıyor, acımasızca öldürüyorlardı. Başlangıçta sayıları on iki bin kadardı. Hz. Ali (ra)'in çeşitli teşebbüsleri neticesinde büyük bir kısmı isyandan vazgeçerek onun saflarına katılmış, geride yalnız dört bin kişi kalmıştı. Bunların bütün ikazlara rağmen dehşetli fitne ve fiillerini sürdürmeleri, Hz. Ali (ra)'in ordusuyla üzerlerine gelmesine neden oldu.
Nehrevân'da, Hz. Ali (ra)'in ordusuyla, Hâriciler arasında yapılan savaş, Hâricîler için tam bir felâketle neticelendi. Bazı kaynaklarda bu savaştan ancak sekiz-on Hâricînin kurtulabildiğiifade edilir. Bu büyük hezimetten sonra hayatta kalabilen Hâricîlerin her birinin başka bir yere kaçtıkları ve çok sayıda Hâricî kollar teşkil ettikleri söylenir.
Nehrevân hezimeti Hâriciler üzerinde silinmez bir tesir bırakmış, onlar için Allah yolunda ölmenin, şehâdetin bir nişanesi hâline gelmiştir. Bu hâdiseden sonra Hâricileri tahrik eden en ehemmiyetli duygu, intikam duygusu olmuş ve bu bir türlü tatmin edilememiştir. Hz. Ali (ra) bir Hâricî tarafından şehîd edilmiş; Hâricîler, Emevîler ve Abbasîler döneminde de sayısız isyan hareketiyle varlıklarını sürdürmüşlerdir. (bk. Taberî, Tarih, VI, 29 vd).
Bugünkü Vehhabilik cereyanının temeli bu haricîlere dayanır. Yani Vehhabilik bu zamanda Hariciliğin başka bir tezahürüdür. Bunlar Ehl-i sünnetin dışında bir dalalet fırkasıdır.
Üstad Hazretleri bu hususu şu şekilde ifade ediyor:
"Şu Vehhâbi meselesinin kökü derindir. An'anesi zaman-ı sahâbeden başlayarak gelmiş. İşte o an'ane, üç uzun esaslarla gelmiştir:"
"Birincisi: Hazret-i Ali (r.a.), Vehhâbilerin ecdâdından ve ekserisi Necid sekenesinden olan Hâricîlere kılıç çekmesi ve Nehrivan'da onların hâfızlarını öldürmesi, onlarda derinden derine, hem din namına Şîalığın aksine olarak, Hz. Ali'nin (r.a.) faziletlerine karşı bir küsmek, bir adâvet tevellüd etmiştir. Hazret-i Ali (r.a.) 'Şâh-ı Velâyet' unvânını kazandığı ve turuk-u evliyanın ekser-i mutlakı ona rücû etmesi cihetinden, Hâricîlerde ve şimdi ise Hâricîlerin bayraktarı olan Vehhâbilerde, ehl-i velâyete karşı bir inkâr, bir tezyif damarı yerleşmiştir..."(1)
Vehhabilerin ve onlardan ilham alan bazı müfsid imam ve âlimlerin Ehl-i sünnete ve dolayısı ile Ehl-i Beyte olan düşmanlıklarına karşı, bu zamanda Risale-i Nurlar manevî bir kılıç ve ilmî bir kalkan oluyor.
(1) bk. Mektubat, Yirmi Sekizinci Mektup, Altıncı Risâle Olan Altıncı Mesele.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü