"Aşere-i Mübeşşere-i Kur’aniye" deniyor ama Kur'an-ı Kerîm'de değil hadis-i șerifte müjdelenmiş, nasıl anlayabiliriz?
Değerli Kardeşimiz;
Kur'an-ı Kerîm'de bu hususta herhangi bir delil mevcut olmamakla birlikte, Resulullah'ın sahİh hadisleriyle sabit olan bu ashabın Cennetlik oluşları, İslAm'ın genel prensipleri dahilinde gayet tabi bir olaydır. Aşere-i Mübeşşere tabirinin yanısıra "el-mubeşşirun bi'l-Cenneh" tabiri de bu sahabeler hakkında kullanılmıştır. Bu meşhur on sahabi şunlardır:
Hz. Ebû Bekr (ö. 634), Hz. Ömer (ö. 643), Hz. Osman (ö. 655). Hz. Ali (ö. 660), Hz. Abdurrahman b. Avf (ö. 652), Hz. Ebû Ubeyde b. el-Cerrâh (ö. 639), Hz. Talha b. Ubeydullah (ö. 656), Hz. Zubeyr b. Avvam (ö. 656), Hz. Sa'd b. Ebi Vakkâs (ö. 674), Hz. Said b. Zeyd (ö. 671).
Üstad'ımızın "Aşere-i Mübeşşere-i Kur’âniye" tabirinden şöyle bir sonuç çıkarılabilir:
Ayetlerin sarih manasından başka işari ve remzi manaları da bulunuyor. Bu sebeple her meseleyi ayetlerde sarih bir şekilde aramak yanlış olur. Mesela Fetih suresinde sahabeler hakkında, hem sarih hem remzi ifadeler var.
Üstad'ımız bu inceliği şu şekilde ifade ediyor:
"Kur'ân-ı Mu'cizü'l-Beyan, mefâhimiyle, mana-yı sarihiyle ifade-i hakaik ettiği gibi, üsluplarıyla, heyâtıyla çok maani-yi işariyeyi dahi ifade ediyor. Her bir ayetin çok tabaka-i manaları var. Kur'an ilm-i muhitten geldiği için, bütün manaları murad olabilir. İnsanın cüz'î fikri ve şahsî iradesiyle olan kelamlar gibi bir iki manaya inhisar etmez."
"İşte bu sırra binaen, âyât-ı Kur'âniyenin ehl-i tefsir tarafından hadsiz hakaiki beyan edilmiş. Müfessirînin beyan etmediği daha çok hakaiki var. Ve bilhassa hurufatında ve mana-yı sarihinden başka işaratında çok ulum-u mühimme vardır." (Lem'alar, Yedinci Lem'a)
Kur’an da Risale-i Nur'un makbuliyetine işaret eden 33 ayette Kur’an’ın sarih manasının dışında remzi ve işari çok manalarının olduğunun bir ispatı niteliğindedir. Kaldı ki Fetih suresinin son ayetlerinde sahabeler, vasıfları ile sarih bir şekilde övülmekte ve remzi ve işari çok manaları havidir.
“...Yaş ve kuru her şey Kitab-ı Mübin’de vardır.” (En’am, 6/59.)
“...Biz Kur’an’ı sana her şeyin apaçık bir beyanı olarak indirdik.” (Nahl, 16/89.)
gibi ayetlerden hareketle, bazıları “Her şey Kur’an’da vardır.” derler. Acaba, gerçekten her şey Kur’an'da var mıdır? Varsa nasıl vardır?
Evet, her şey Kur’an'da vardır. Fakat ayrıntılarıyla değil, esaslarıyla vardır. Küçük bir çekirdekte, ağacın plan ve programının yazılı olması şeklinde vardır. Kâinatta ve insanlık âleminde cereyan eden kanunlara işaretler şeklinde vardır.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü