"... Ayrı ayrı tarzlarda otuz üç âyet müttefikan Risale-i Nur’u remizleriyle gösterdiği, hayal meyal görüldü..." Uzaktan uzağa, icmalen, hayal meyal ifadelerini açıklar mısınız?
Değerli Kardeşimiz;
Kur’an; Allah’ın ezeli ilminden süzülüp gelen bir rehber olmasından dolayı, değil kainatı, Allah’ın bütün mülkünü kuşatacak ve ihata edecek bir mahiyettedir. Varlık olgusunu bütünü ile tarif ve tasvir etmek; ancak vahye mahsus bir özelliktir. İşte bu nokta ezeli ve ebedi tercüme şeklinde ifade ediliyor. Kur’an’ın bir ucu maddi alemde iken, diğer ucu Vacibü'l Vücud olan Allah’ın Zat-ı Akdesi ve sıfatlarındadır. Böyle ihatalı bir kelam elbette içeriğinde ve bünyesinde sayısız ilim ve fikirleri taşır.
"Ne yaş, ne de kuru hiçbir şey yoktur ki, apaçık bir şekilde kitapta yazılmış olmasın." (En'âm, 6/59).
"Her bir âyetin mânâ mertebelerinde bir zâhiri, bir bâtını, bir haddi, bir muttalaı vardır. Bu dört tabakadan herbirisinin (hadisçe شُجُونٍ وَغُسُونٍ tâbir edilen) fürûatı, işârâtı, dal ve budakları vardır..."(1)
meâlindeki hadisin de hükmüyle ayetin, çok mana ve mertebeleri vardır, bir çok ilim dalları bunlardan neşet etmiştir.
Bu ayet ve hadisin ışığı ile meseleye bakacak olursak, Kur’an yüz binlerce kitabı içinde işari ve remzi olarak barındıran cami bir kitaptır. Bu hükmün en büyük şahidi ise Kur’an üzerine üç yüz elli bin tefsir ve ayrıca yüz binlerce müstakil kitapların telif edilmesidir. Altı yüz küsur sayfalık bir kitap üzerine milyonlarca kitap ve şerhlerin yazılması onun ne denli bir hülasa ve ne kadar ihatalı bir kitap olduğunu kör olana da gösterir.
İslam tarihinde hadis, kelam, tefsir, siyer, esbab-ı nüzul, belagat, siyak sibak gibi bir çok ilim dalı, Kur’an temelli ve Kur’an kaynaklı ilim dallarıdır. Yani bu ilim dallarının teşekkül etmesinde ve gelişmesinde baş aktör Kur’an ve içindeki sonsuz ilimdir.
Kur’an’ın sarih ve zahir manası ağacın kök ve gövdesi olurken, onun remzi ve işari manaları dal ve çiçekleri oluyorlar. Malum, dal ve çiçekler kök ve gövdenin en uzağında bulunurlar. Kur’an’ın sarih ve zahir manalarının yanında bulunan remzi ve işari manalar ancak ilim ve feyiz ile avlanabilirler. Herkes bu ince ve latif remizleri aklı ile göremez, zira ilimce çok uzaktalar, ancak ehil olanlar o remizleri görebiliyorlar.
Kur’an ayetlerinin remzi bir mana ile Risale-i Nurlara olan işaret ve beşaretleri uzak olup ve herkesçe görülecek manalar değildirler. Üstad Hazretlerinin "uzaktan bana göründü" tabirini böyle anlamak gerekir. Yoksa buradaki uzak ve hayal tabiri, olmayacak iş, olması kabil olmayan bir düzmece anlamında kullanılmıyor. Bu gibi beşaretler ilmi ve remzi oldukları için, ekser insanlara uzak ve erişilmesi zor manalar demektir.
(1) bk. Şualar, Birinci Şua, Yirmi Dördüncü Ayet.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü
Yorumlar