"Azamet ve kibriya lüzumlu bir perdedir." İzah eder misiniz?

Cevap

Değerli Kardeşimiz;

Cenab-ı Hak sınırlarını bilmediğimiz çok geniş bir âlem yaratmış, tedbir ve tedvirini yapıyor. Şimdi zerrelerden kürelere, mahlûkatın her şeyini bilen, hepisinin ihtiyacını gören, her şeyin anahtarı yanında, her şeyin dizgini elinde olan, her şeyin yanında hazır ve nazır olduğu halde mekândan münezzeh olan, her şeyi bizzat ve muinsiz idare eden, her şeye her şeyden daha yakın olduğu halde, mahiyeti itibariyle her şeyden nihayetsiz uzak olan, biri yaratmakla bütününü yaratmak arasında kudretine göre farklılık olmayan, her şeyi gören, bilen, işiten ve ihmal etmeden bütününün imdadına bir anda yetişen, sevk ve idarede yakın-uzak farkı olmayan, Ulûhiyete taalluk eden meseleler mukayyed ve sınırlı akıllar ile tartılamayacağından, ancak kibriya ve azamete havale edilir. “Allah u ekber” diyerek hayret ateşi söndürülür.

Bu cihette izahından ve idrakinden aciz kaldığımız mezkûr hakikatler kibriya ve azamete havale edilir. Azamet ve kibriya perde olarak ulûhiyetin hakikati muhafaza edilir.

Ayrıca ehl-i küfrün ve ehl-i dalaletin itikad ettikleri yanlışlıklardan, dalaletlerden, batıl fikirlerden ve asılsız iddialardan Cenab-ı Hakk’ın Zâtı, sıfatları, esması azamet ve kibriya perdesiyle muhafaza olunur. Bunlar fikir ve itikad açısındandır. Yoksa ehl-i dalaletin boş kafalarına yerleştirdikleri, tabiat ve materyalist fikirlerin hakikatte Cenab-ı Hakk’ın şanına bir zararı yoktur.

Bediüzzaman Hazretleri bu hususu şöyle ifade etmektedir:

"Hazret-i Azrail Aleyhisselâm, Cenab-ı Hakka demiş ki: 'Kabz-ı ervah vazifesinde Senin ibâdın benden şekva edecekler. Benden küsecekler.' Cenab-ı Hak, lisan-ı hikmetle ona demiş ki: 'Seninle ibâdımın ortasında musibetler, hastalıklar perdesini bırakacağım. Tâ şekvaları onlara gidip sana küsmesinler.' Evet, nasıl ki hastalıklar perdedir, ecelde tevehhüm olunan fenalıklara mercidirler. Ve kabz-ı ervahta hakikî olarak hikmet ve güzellik, Hazret-i Azrail Aleyhisselâm'ın vazifesine mütealliktir. Öyle de Hazret-i Azrail Aleyhisselâm da bir perdedir. Kabz-ı ervahta zahiren merhametsiz görünen ve rahmetin kemaline münasip düşmeyen bazı hâlâta merci olmak için o memuriyete bir nâzır ve kudret-i İlâhiyyeye bir perdedir. Evet, izzet ve azamet ister ki, esbab perdedar-ı dest-i kudret ola aklın nazarında. Tevhid ve celâl ister ki, esbab ellerini çeksinler tesir-i hakikîden." (1)

Allah’ın izzet ve azametine yapılacak haksız şekvalara ve itirazlara bir perdedir. Ekseri avam insanlar, hayrı da şerri de Allah’ın yarattığından gaflet ederek itirazlarını sebeplere yönlendirirler.

Aynı şekilde Hz. Azrail de ruhları almakla vazifeli bir memurdur. Zahiren çirkin olan ve şer gibi görünen ölümlerde şekvalar Cenab-ı Hakk’a gitmesin diye hastalıklar ve Hz. Azrail sebep ve perde kılınmıştır.

(1) bk. Mesnevî-i Nuriye, Lem’alar.

Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?

Yorumlar

adba
anladığım kadarıyla azamet ve kibriya zat-ı ilahiyeye birer perde oluyor. ayrıca azamet ve kibriyaya da esbabın perde olması var.
Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
nurcu56
Risale-i Nurda bu gibi ayet, Hadis-i kudsi veya hadislere dayanan ifadelere rastlamak mümkündür. Biz de bu derin ve marifetullah vadilerinde bizi coşturup götürecek ifadeleri anlamak için mütalaa etmeye çalışmalıyız. Böylece imanımızı ve marifetimizi artıracağız, inşallah. Kardeşim, Cenab-ı Hak kainatın tamamını, külliyetiyle ve cüziyetiyle kendisini tanıttırmak için yaratmış ve bezetmiştir. En büyük alemden en küçük mahluka kadar her şey onu gösterir ve Ona ayinedir. Bu cihetle insan bu aynalara bakıp Allahı müşahede edecektir. İşte her yerde Allahın isimlerinin veya sıfatlarının tecellisi kesintisiz olduğu için insana gaflet gelebiliyor. Cenab-ı Hakkın zuhurunun şiddetinden gizlenmesi söz konusu oluyor. Nasıl ki, her yer ışık olsa ve hiç karanlık olmasa, insanın var olan ışığı görmesi zorlaşır. Ne zaman ışık gitse ve yerine karanlık gelse, o zaman ışığın varlığı hissedilir. Çünkü, eşya zıddıyla bilinir. Aynen onun gibi Allahın zıddı olmadığından ve tecellisi daimi olup durmadığından herkes göremiyor. Bu durumun böyle olması imtihan için lazımdır. Çünkü, akıl ve nakilin ittifakıyla sabit olan Allahın varlığı ve birliğini, bazıları aklına sığıştıramadığından inkara kadar gidebilmektedir. Böyle insanlar Cenab-ı Hakkın izzet ve azametini akıllarına sığıştırmamakla veya azametlerinden dolayı inkar etmekle, nihayetsiz atomlara ve varlılara bir sonsuz kudret ve azamet vermeye mecbur kalmaktadırlar. Bu da hayret edilecek bir akıl tenakuzu ve zafiyetidir. Bazıları ise Allahın bu azamet ve kibriyasını aklen ve kalben kabul edip, imanlarını artırırlar. Selam ve dua ile.
Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
ciddeli
Azamet ve kibriya, Zat-ı İlahiye'ye ait olması hasebiyle, zaruri ve vacib bir sıfatıdır. Burada 'perde' denilmesini tam anlayamadım. O zaman Zat'ına (cc) nisbeten, bütün esma ve evsaf ve şuununa perde diyebilir miyiz? Ya da bu sadece bir teşbih veya temsil olup, kulların acziyeti ile Allah'ın 'ridasına, izarına (eteğine) sığınması mıdır? Zat-ı İlahiye'yi ihatadan aciz kalan beşere, bu teşbih ile Azamet ve Kibriyasına teşvik midir? Nasıl ki korkmuş ve ürkmüş ve mahzun bir çocuk annesinin eteklerine sarılır, ya da bir avamdan birisi Padişahının makamını bilemez ve takdir edemez ancak izarını, kaftanını hürmet ile öper, saygısını ve hürmetini takdim eder. Perde tabiri, Güneşin keskin ışımasına mani olan bir engel değil Belki Güneşi tavsif eden müthiş bir dürbün müdür?
Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
Editor (Muaz)
Güzel bir bakış açısı.
Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.

BENZER SORULAR

Yükleniyor...