Basar, Sem' gibi sıfatlar neden "ne zatından ayrı ne de gayrı "olarak adlandırılmış? Zira Semi diye ism-i şerifi zaten var. Neden bunu ayrıca sıfatlarının arasında zikrediyoruz?

Cevap

Değerli Kardeşimiz;

"İkincisi: Cenâb-ı Hakkın ismi, Zât-ı Akdesine ayn olduğu cihetle, Lâfza-i Celâl, sıfât-ı ayniyeye işarettir. اَلرَّحِيمِ de, fiilî olan sıfât-ı gayriyeye îmadır. اَلرَّحْمٰنِ dahi, ne ayn ne gayr olan sıfât-ı seb’aya remizdir. Zira Rahmân, “Rezzak” mânasınadır. Rızık, bekaya sebeptir. Beka, tekerrür-ü vücuttan ibarettir. Vücut ise, birincisi mümeyyize, ikincisi muhassısa, üçüncüsü müessire olmak üzere, “ilim, irade, kudret” sıfatlarını istilzam eder. Beka dahi, semere-i rızık mahsulü olduğu için, “basar, sem’, kelâm” sıfatlarını iktiza eder ki, merzuk, istediği zaman ihtiyacını görsün, istediği zaman işitsin, aralarında vasıta bulunduğu takdirde o vasıta ile konuşsun. Bu altı sıfat, şüphesiz, birinci sıfatı olan “hayat”ı istilzam ederler." (İşaratül İ'caz)

Cenâb-ı Hakk’ın aynı, gayrı, ne aynı ne de gayrı olmak üzere üç çeşit sıfatı vardır.

Aynı sıfatlar Allah’ın tenzihi ve selbi sıfatlarına denir. Bunlar Vücûd, Kıdem, Beka, Muhâlefetün lil-havâdis, KıyâmBi-nefsihî, Vahdâniyetdir. Bu sıfatlar Allah hakkında câiz olmayan mâna ve halleri bertaraf etmek için tedbir amaçlı konulmuş vasıflardır. Bu tenzihi sıfatlar, yaratma ve oluşturma anlamında iş ve icraat yapmazlar, onun için Allah’ın Zât-ı Akdes’inin aynı kabul edilmişlerdir. Yani bu sıfatlar Allah’ın Zâtının aynısıdır, başka bir mâna ve gayrılık ifâde etmezler. Mesela; Vücûd sıfatı Allah’ın Zâtının varlığını ifâde eden bir sıfattır. Zıt mana olan ademi, yani yokluğu bertaraf eder. Kıdem, evveli olmaması ve başlangıçtan münezzeh olmasını gösterir. Bekâ ise, sonu olmamayı ifâde eder. Bu sıfatlar mevcut ve fâil değillerdir, bir kudret, bir irâde gibi varlıkları ve tasarrufları yoktur.

Gayri sıfatlar ise Allah’ın fiili olan sıfatlarına denir. Bu fiili sıfatların ise miktarı ve sınırı yoktur.

Bu fiili sıfatların çokluğu ise Allah’ın kudret ve irade sıfatlarının muhtelif mevcudattaki muhtelif tecelliyatından ibarettir. Mesela; Allah’ın kudret sıfatı bir çekirdeğin açılmasında tecelli ederken, Fettâh nâmını alıyor, bir canlının ölümünde Mûmit ismini alıyor, bir hayat bahşederken Muhyî ismini alıyor, canlılara rızık verirken de Rezzâk nâmını alıyor ve hâkeza..

Bu sıfatlar, kâinat ve mahlûkatın yaratılması ile açığa ve meydana çıktıkları (tezahür) için, Ehli Sünnet’e göre hâdistirler. Ama bu isimlerin arka cephesinde asıl iş gören ve icra eden İrade ve Kudret sıfatları ezelî ve ebedîdir. Onun için Allah, ezelde Rezzâk, Muhyî, Fettâh değildi demek mânasız olur. Allah, ezelde bu gibi fiili isimlere sahipti ama tecelli ve yaratma sonucunda bu isimler meydana çıktığından, tesmiye olarak hâdis oluyorlar. Gayri manasını da bu durumdan dolayı alıyor, yani tesmiye noktasından alıyor. İşte sizin farklı bir tabir ile gayr-ı zaide dediğiniz sıfatlar bu fiili sıfatlardır.

Ne ayni, ne de gayri olan sıfatlar ise, Allah’ın Zâti ve Sübûti olan sıfatlarına denir. Bunlar Hayât, İlim, İrâde, Kudret, Tekvin, Sem, Basar ve Kelâm’dır. Bu sıfatlar kâinatta iş ve icraat gören ve tasarruf ve tecellileri olan hakîki ve etken sıfatlardır. Bu sıfatlar selbi ve gayri sıfatlar gibi mâneviye ve tenzihi sıfatlar değildirler. Allah’ın Zâtından başka mâna ve esasları olan ama ondan da müstakîl ve bağımsız olmayan sıfatlardır. Onun için ne ayn, ne gayr mânasını ifâde eden Allah’ın Zât-ı Akdesine zâid ve Onunla kâim sıfatlar denilmiştir. Ne o, ne de onsuz olabilir.

Mesela Sem ve Basar gibi subuti sıfatları, fiili sıfatlar gibi kainata taalluk ve temastan sonra hasıl olan, bir cihetle hadis sıfatlar değildirler. Allah kainatı yaratmazdan öncede sem ve basar sıfatları ile muttasıftır. Kudret sıfatı nasıl Allah’ın zatından farklı ve gayrı düşünülemez ise, işitme ve görme sıfatları da aynı şekilde farklı ve gayrı düşünülemez.

Allah’ın hayat sıfatı hariç, diğer altı sıfatı kainatta direk olarak tecelli ediyor. Sadece hayat sıfatı, doğrudan tecelli etmez ama diğer sıfatların da kaynağı ve sası hükmündedir. Kelam alimleri Hay sıfatının doğrudan değil, dolaylı olarak tecelli ettiğini ifade etmişlerdir. Diğer altı sıfat mutlak bir galibiyet ve ihata ile mahlukat üzerinde direkt olarak tecelli ediyorlar. Bu sıfatlara benzeyen bazı fiili isimlerin olması, sıfatları gayri kapsamına almaz. İmam Gazali Hazretleri bu gibi bir birine benzeyen isim ve sıfatların nüanslarını eserinde (Esma’ül Hüsna Şerhi) izah etmiştir. Onun için Sem sıfatı ile Semi ismini aynı göremeyiz. Bazen nüanslar çok ince ve latif olduğu için aynı gibi telakki ediliyor, halbuki aynı değillerdir.

Ek bilgi için tıklayınız:

"اَلرَّحْمٰنِ dahi, ne ayn ne gayr olan sıfat-ı seb’aya remizdir. Zira Rahman 'Rezzak' manasınadır. Rızık, bekaya sebeptir. Beka, tekerrür-ü vücuttan ibarettir..." Devamıyla izah eder misiniz?

Allah’ın Zati Sıfatları için, ne ayni ne de gayri sıfatları denilir mi?

Allah'ın zâti ve subûtî sıfatları arasındaki fark nedir?

Vücud sıfatı, zatın aynı mıdır?

Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü

Kategorileri:
Okunma sayısı : 7.364
Sayfayı Word veya Pdf indir
Bu içeriği faydalı buldunuz mu?

Yorumlar

Ahmet özcan

"Allah’ın hayat sıfatı hariç, diğer altı sıfatı kainatta direk olarak tecelli ediyor. Sadece hayat sıfatı Muhyi isminin vasıtası ile tecelli ediyor. Kelam alimleri Hay sıfatının doğrudan değil, dolaylı olarak tecelli ettiğini ifade etmişlerdir"

Yani hayat dediğimiz sıfat ve bu mahiyet tecelli edecek mahiyette değil diyebilirmiyiz mesela ilim sıfatı birşey yaratmaz kudret yaratır kudret bilmez ilim bilir mahiyetler farklı yani ben hayatımla birşey yapmıyorum ama hayatımdan ötürü ilmim ile kudretim ile yapıyorum plan proje vs bu yüzden hayat doğrudan değil dolaylı yoldan tecelli etmiş olur doğrudan tecelli etse filan adam filan işi kendi hayat ile yaptı denince biraz tuhaf oluyor gibi anlayabilirmiyiz?

Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
Editor (Muaz)
Güzel bir bakış açısı. 
Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.

BENZER SORULAR

Yükleniyor...