"Bin seneden beri Kur’ân aleyhinde terâküm eden Avrupa itirazları ve evhamları âlem-i İslâm içinde yol bulup yayıldılar." Her asrın imamı, zamanındaki itirazları halletmiyor mu?

Cevap

Değerli Kardeşimiz;

Önceki asırlarda iletişim fazla olmadığından Avrupalıların bu şekildeki suallerine cevap vermek müşkil olduğundan; teknoloji, internet, telekominikasyon vb. haberleşme vasıtalarının tekâmül etmesiyle kişilerin silsile halinde biriken sualleri, âdeta bu asırda tüm çıplaklığıyla ortaya çıkmış ve ortaya dökülmüştür.

Bu şekilde masum ve safi zihinler de idlal olmak üzereyken; Cenab-ı Hak sonsuz merhametiyle, bu asrın insanlarının imdadına Bediüzzaman gibi bir mürşidi, Risale-i Nur gibi bir eseri göndererek, batıl fikirlerin zihinleri bulandırmasına mani olmuştur.

İnsanlığın manevî reçetesi olan Risale-i Nur’ların eserlerin ekserisi, tekke ve zaviyelerin kapatıldığı, her türlü dini tedrisatın yasak edildiği, Kur’an’ı okuyan ve okutanların takibat altına alındığı, batı kaynaklı her türlü menfi cereyanların ortaya çıkıp revaç gördüğü, milletin imanına, ahlakına ve mukaddesatına hücum edildiği, gençliğimizin tarihine ve kültürüne yabacılaştırıldığı, dini ve milli seciyelerini kaybetme tehlikesi ile karşı karşıya bırakıldığı dehşetli bir zamanda hem de hapishanelerde ve tecritlerde yazılmıştır.

Risale-i Nurlardaki mukni ve müskit yani ikna edici ve susturucu cevaplarla muhataplarını ilzam etmiştir. Mesela, eski asırlarda İbni Sina gibi bazı İslam filozoflarının haşir konusunda; "El haşru leyse ala mekayisil akliyye" "İman ederiz, fakat akıl bu yolda gidemez" demeleri, o zamanın insanlarını belki bir derece ikna edebilirdi. Ama bu asırdaki gençler, fen ve felsefenin tesiratıyla, "görmediğime inanmam" diyerek temerrüd edebilmekte ve sapkınlıklara düşebilmektedirler.

İşte bunlara karşı Risale-i Nur eserleri, Kur'an’ın ve ehadisin de himmetiyle bulmuş olduğu kısa ve kesin yollarla, muhataplarının kalb ve ruhlarını işba' etmiş yani doyurmuştur. Geveze ve sersem ruhları da terbiye etmiştir.

"Harb-i umumî vasıtasıyla, bin seneden beri Kur'ân aleyhinde terâküm eden Avrupa itirazları ve evhamları âlem-i İslâm içinde yol bulup yayıldılar. O şübehatın bir kısmı fennî şeklini giydi, ortaya çıktı..."(1)

Birinci dünya savaşının neticeleri incelendiğinde İslam âleminin ne kadar zor bir durumda kaldığı ve birçoğunun Avrupa müstemlekesi haline geldiğini görürüz. Bu da Avrupa düşünce yapısının İslam âleminde yayılmasının en mühim neticelerinden birisidir.

"Risale-i Nur'un gayet harika bir cüz'ü olan Âyetü'l-Kübrâ risalesinin beyanı vechiyle, madem bin seneden beri iman ve Kur'ân aleyhinde teraküm eden Avrupa filozoflarının itirazları ve şüpheleri yol bulup ehl-i imana hücum ediyor. Bir saadet-i ebediyenin bir hayat-ı bakiyenin ve bir cennet-i daimenin anahtarı, medarı, esası olan imanı sarsmak istiyorlar. Elbette her şeyden evvel imanımızı taklitten tahkike çevirip kuvvetlendirmeliyiz."(2)

Birinci Dünya Savaşı nedeni ile İslam’ın hamisi ve naşiri olan şanlı Osmanlı sarsıldı ve yıkıldı. Böylece İslam’ı her cihette müdafaa edecek bir güç kalmadı. Yani İslam’ın etrafındaki bütün zırhlar kalktı.

Maddeci ve inkârcı felsefe Avrupa'da hızla yayılarak bütün dünyayı, hususen âlem-i İslam’ı hedef almaya başladı, birçok evham ve şüpheleri felsefe vesilesi ile insanların kafasına şırınga etti. Risale-i Nurlar Kur’an'dan aldığı feyiz ve güç ile bu evham ve şüphelere set olup Âlem-i İslam’ın manevî ve ilmi bir kalesi oldu ve milyonlarca insanın imanının kurtulmasına vesile oldu.

Dipnotlar:

(1) bk. Şualar, Birinci Şua.
(2) bk. age., Yedinci Şua.

Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü

Kategorileri:
Okunma sayısı : 4.707
Sayfayı Word veya Pdf indir
Bu içeriği faydalı buldunuz mu?

BENZER SORULAR

Yükleniyor...