"Ehl-i hakikatin de maziden dokuz yüz sene mesafe-i azimeden müstakbele böyle manevî telefonlar işleyebilir ve manevî teleskopları görebilir." ifadesi ile kastedilen nedir?
Değerli Kardeşimiz;
"Ehli dünyanın telsiz, telgraf ve telefonları şarktan garba gittiği gibi, işte ehl-i hakikatin de mazien, dokuzyüz sene mesafe-i azimeden müstakbele böyle manevi telefonlar işleyebilir ve manevi teleskopları görebilir."(1)
Bu cümlenin muhtemel iki manası olabilir:
Birincisi: Ehl-i hakikatin akıl, kalb, ruh ve manevî hisleri inkişaf ettiği için, maddî kayıtlardan sıyrılıp, maneviyatın kayıtsız, mekânsız ve zamansız iklimine girerek, birbirleri ile irtibat kurabilirler. Onun için biri doğuda, biri batıda, biri dünyada, diğeri berzahta da olsa, aralarında irtibat temin edebilirler. Onların irtibatını madde ve zaman sınırlandıramaz. Nasıl bugün dünyanın her yeri ile telsiz telefonlarla irtibat kurabiliyoruz. Demek, madde içinde şu mana mümkün olursa, maddeden ve zamandan tecerrüd etmiş kalp ve duygular için bu daha kolaydır.
İkincisi: İman ehli için Kur'an bir merkez, bir alıcı ve verici cihazı gibi bütün inananların duygu ve düşüncelerini birbiri ile irtibatlandırıp, bir merkezden terbiye ediyor. Aynı meselelerde, aralarında müşterek bir payda meydana getiriyor. Kur’an öyle bir yerde ki, ona nereden bakarsak bakalım, aynı mana ve inceliği gösteriyor. Biri ahiretten Kur’an’a nazar eder, diğeri dünyadan; biri Çin'den bakar görür, diğeri Afrika’dan bakar aynı şeyi görür. Yani, Kur’an bir merkez gibi bütün iman ehlini birbirleri ile irtibatlandırıyor.
Kur’an, âdeta bir operatör gibi bütün mahlûkata ve âlemlere hatları uzanıyor. Herkes bu ağ ile dilediği yere bağlanıp, irtibat kurabiliyor; manevî mertebesine göre istifade edebiliyor.
(1) bk. Sikke-i Tasdik-i Gaybi, Sekizinci Lem´a.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü