"Sûre-i Hûd’daki فَاسْتَقِمْ كَمَا اُمِرْتَ âyeti beni ihtiyarlattırdı. Çünkü ehemmiyeti azimdir; istikamet-i tâmmeyi emrediyor." İstikamet-i tâmme ile izah eder misiniz?

Cevap

Değerli Kardeşimiz;

"HAŞİYE: Hattâ Resul-i Ekrem (aleyhissalâtü vesselâm) ferman etmiş ki: شَيَّبَتْنِى سُورَةُ هُودٍ yani, sûre-i Hûd’daki فَاسْتَقِمْ كَمَا اُمِرْتَ [Emrolunduğun gibi dosdoğru ol!] âyeti beni ihtiyarlattırdı. Çünkü, ehemmiyeti azimdir; istikamet-i tâmmeyi emrediyor. (Tirmizî, Tefsîru Sûre 56:6.)"(1)

İstikamet; doğruluk, aşırılığın her çeşidinden uzak durup, her işte itidal üzerine bulunmaktır.

İstikamet; Cenab-ı Hakk’ın emirlerini yapıp, nehyettiği şeylerden kaçınmak, fert ve cemiyetin hukukunu muhafaza edip Peygamber Efendimiz (asm.)’ın sünnetine tabi olmaktır.

İstikamet; insanın sözüne, fiiline ve itikadına şamil olduğundan; dinin direği, edebin rüknü, mürüvvetin esası, bütün güzel sıfatların menbaıdır.

İstikametin çekirdekten ağaca kadar çok mertebeleri bulunuyor. İman ile küfürden imanı tercih etmek, ama imanın muktezası olan ibadetleri yapmamak da -imanı kabul etmeyene göre- bir istikamettir. Ama kâmil bir imana ve takvaya göre çok noksan bir istikamettir.

İman var, ibadet var, ama kalbinde masivanın izleri ve kirleri bulunuyor. Bu kimse de bir önceki duruma göre istikamet içindedir, lakin bir üst mertebeye göre istikamet dışındadır.

İman var, ibadet var kalbinde masiva yok ama aynelyakin, hakkalyakin mertebelerine göre aşağı makamlarda bulunuyor. Bunun gibi imanın sayısız mertebe ve makamları bulunuyor ve insan her an bu makamlara terakki edecek bir kabiliyette yaratılmıştır.

Bir hadis-i şerifte Peygamber Efendimiz (a.s.m) şöyle buyuruyor:

يا أَيُّها النَّاس تُوبُوا إِلى اللَّهِ واسْتغْفِرُوهُ فَإِنِّي أَتُوبُ فِي اليَوْمِ مِائَةَ مَرَّةٍ

“Ey insanlar! Allah’a tövbe edip ondan af dileyiniz. Zira ben ona günde yüz defa tövbe ederim.”(2)

Bu hadis-i şerife getirilen yüzlerce güzel ve doyurucu izahtan sadece bir tanesi şudur:

Resul-i Ekrem Efendimiz (asm)'in kabı sınırsızdır, dolmak bilmez. O susadıkça susuyor, içtikçe susuzluğu artıyor, susuzluğu arttıkça tövbe ediyor, tövbe ettikçe daha yüksek tecellilere mazhar oluyor. Daha yüksek tecellilere mazhar oldukça, makamı yükseliyor. Her yükselişte bir önceki halini nakıs görüyor ve tövbe ediyor. Çünkü O “Elem neşrah leke sadrak” yani “Senin kalbini açmadık mı?” (açtıkça açtık) (İnşirah, 94/1) sırrına mazhar olmuştur.

Onun (asm) kâinattan daha geniş sadrı kanmak, dolmak ve doymak bilmiyordu.

Onun iştiyakı sonsuz, yükselişi sonsuz, mazhar olduğu tecelliler sonsuzdu. Çünkü O (asm) ümmeti için yaşıyordu. Bu nedenle günde yetmiş basamaklı yüz basamaklı bir merdivenle Rabbine yükseliyordu...

Dipnotlar:

(1) bk. Sikke-i Tasdik-i Gaybi, Sekizinci Lem'a (HAŞİYE).
(2) bk. Müslim, Zikir 42.

Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?

BENZER SORULAR

Yükleniyor...