"Lisan, ne kadar aklın dekaik-i tasavvuratının tercümesinde âciz ise, ihtiyar dahi ruhun dekaik-ı harekâtının derkinde o derece âcizdir." İzah eder misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
“... Akıl ise ruhun harekâtını ihâta edemez. Lisan, ne kadar aklın dekaik-i tasavvuratının tercümesinde âciz ise, ihtiyar dahi ruhun dekaik-ı harekâtının derkinde o derece âcizdir.”(1)
İnsanın lisanı aklın geniş ve küllî tasavvuratının tercümesinde aciz kalır. Çünkü akıl, fikir, düşünce ve mana karşıya aktarılmasında ve tercümesi vaktinde lisan çok aciz kalmaktadır.
Cüz'î irade; insanın aynı anda birkaç fiili yapamamasıdır. İnsan ancak bir şeyi irade eder, bir yöne bakar. Aynı anda iki yöne bakamaz, iki insanı dinleyemez. Bir işi tamamlar, sonra başka bir iş yapar. Fiilleri sağlıklı ve karıştırmadan yapabilmesi için sıraya koymak mecburiyetindedir. İrade bu yönü ile maddeye daha yakın duruyor.
Ama ruh bir anda bütün bedenin âzalarını sevk ve idare eder; bir işi diğer işine mani olmaz. Ruh latif, nuranî ve maddî kayıtlardan azade olduğu için, bir anda milyonlarca işi tedbir edip idare edebiliyor. Bedenin her bir hücresi ve âzası ile aynı anda münasebet kurabiliyor.
İrade, sadece iki şeyden birisini tercihle mükelleftir. Bu yüzden, ruh gibi çok nuranî, latif ve dakik olması gerekmiyor. Hatta iradenin çok cüz’î ve aciz olması daha sıhhatli bir tercih yapabilmesi için elzem bir vasfı oluyor. Şayet irade çok güçlü olsa idi, o zaman tercihlerini çok sür’atli ve itinasız yapardı.
(1) bk. Sikke-i Tasdik-i Gaybi, Sekizinci Lem'a.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü