"Risale-i Nur, başka kitapları değil, belki yalnız Kur’ân-ı Kerîmi üstad olarak tanıması..." Başka İslamî eserler, neden üstad olarak tanınmıyor? İzah eder misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
"Evvelâ: Şunu hatırlatmalıyız ki Risale-i Nur, başka kitapları değil, belki yalnız Kur’ân-ı Kerîmi üstad olarak tanıması ve ona hizmet etmesi itibarıyla; makbuliyeti hakkında bizim bu mevzuda söz söylememize hâcet bırakmıyor. Biz, ancak ilim erbabı mabeyninde Risale-i Nur’un değerini tebârüz ettirmek için ilâveten deriz ki:
Risale-i Nur, şimdiye kadar hiçbir ilim adamının tam bir vuzuhla ispat edemediği en muğlâk meseleleri, gayet basit bir şekilde, en âmi avam tabakasından tut, tâ en âli havas tabakasına kadar herkesin istidadı nisbetinde anlayabileceği bir tarzda, şüphesiz ikna edici ve yakinî bir şekilde izah ve ispat etmesidir. Bu hususiyet hemen hemen hiçbir ilim adamının eserinde yoktur."(1)
Diğer eserler kendi döneminin şartlarına hitab eden ve kendi döneminin sınırları içinde kalan eserler olduğu için, bu zamanın hastalıklarına ve sıkıntılarına tam deva olamıyor.
Halbuki Kur’an ana kaynak olma bakımından bütün zamanlara bütün dönemlere hitap eden ve o dönemlerin hastalıklarına şifa ve meselelerine çare olabilecek mukaddes bir kitaptır. Risale-i Nur’un doğrudan Kur’an’ı me’haz almasının esas sebebi budur.
Diğer tefsirler ya bir meseleye tahsis edilmiş ya da bulunduğu dönemin ruhuna hizmet ediyorlar. Onları birebir kopya etmek bu asrın ihtiyaçlarına cevap vermeyecekti. Bu asırda yazılan tefsirin, bu asrın meselelerine deva olacak bir mahiyette olması iktiza ediyor.
Risale-i Nur hem iman üzerinde durmuş hem de kendi bulunduğu dönemin meselelerine çareler bulmuş manevî bir tefsir olduğu için; her zaman tazeliğini muhafaza eden Kur’an’ı kendine rehber edinmiştir.
Diğer eserleri ve tefsirleri eksik, kıymetsiz ve ehemmiyetsiz görme gibi bir durum asla söz konusu değildir. Mevlana bu zamanda olsa Risale-i Nur'u telif ederdi; Üstad Mevlana döneminde olsa Mesnevi-i Şerifi telif ederdi. Burada esas olan bulunduğu dönemin ihtiyaçlarına cevap verebilmektir.
Her zamanın şartları bir mesleği ön plana çıkarıyor. Geçmişte en tehlikeli ve çaresiz bir hastalık olan verem, günümüzde basit bir aşı ile tedavi ediliyor. Günümüzde ise en tehlikeli, en yaygın ve çaresiz hastalık kanserdir. Onun tedavisi için ayrı bir ilaç lazımdır. İşte her zamanın manevî hastalıkları, bu maddî hastalıklar gibi değişik oluyor, onun için her manevî hastalığa, Allah manevî bir hekim ve ilaç gönderiyor.
Eski zamanlarda tarikat manevî bir ilaç idi ve ekser insanları irşad ediyordu. İslamiyet’in hafife alındığı, ulvî hakikatlerle istihza edildiği, Allah’ın açıkça inkâr edildiği, sünnetlerin terk edildiği, her türlü batıl itikatların ve menfi cereyanların yayıldığı, gençleri ahlâksız ve dinsiz yapmak için birçok dernek ve locanın birlikte çalıştığı bu dehşetli asırda yeni bir ilaç, yeni bir hekim gerekiyor ki; Risale-i Nurlar bu vazifeyi ifa ediyor.
Üstad Hazretleri bu asrın nasıl dehşetli bir asır olduğunu şöyle ifade etmektedir:
“Eski zamanda küfr-ü mutlak ve fenden gelen dalâletler ve küfr-ü inadîden gelen temerrüd bu zamana nisbeten pek az idi. Onun için, eski İslâm muhakkiklerinin dersleri, hüccetleri o zamanlarda tam kâfi olurdu. Küfr-ü meşkuku çabuk izale ederlerdi. Allah’a iman umumi olduğundan, Allah’ı tanıttırmakla ve cehennem azabını ihtar etmekle çokları sefahetlerden, dalâletlerden vazgeçebilirlerdi.” (Şualar)
(1) bk. Sikke-i Tasdik-i Gaybi, Risale-i Nur'dan Parlak Fıkralar ve Bir Kısım Güzel Mektuplar.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü
Yorumlar
"Risale-i Nur, şimdiye kadar hiçbir ilim adamının tam bir vuzuhla isbat edemediği en muğlak mes'eleleri gayet basit bir şekilde en âmi avam tabakasından tut, tâ en âlî havas tabakasına kadar herkesin istidadı nisbetinde anlayabileceği bir tarzda, şübhesiz ikna edici ve yakînî bir şekilde izah ve isbat etmesidir. Bu hususiyet, hemen hemen hiçbir ilim adamının eserinde yoktur." Bu kısmı risalelerden örneklerle izah eder misiniz
Mesela Onuncu Söz yani haşir risalesi bunun en parlak ve en açık bir örneğidir. Öldükten sonra dirilmeyi gerekli kılan nedenler nelerdir, nasıl ve ne şekilde olacağı gibi aklın anlamakta zorluk çektiği konular Haşir risalesinde kati deliller ve temsillerle izah ve ispat edilmektedir. Ve bu izah şekli daha önce görülmemiş benzersiz bir özelliktedir. Üstadımız bu inceliğe şu şekilde işaret etmektedir:
Kader risalesi de hakeza kadere dair çok ilmi ve derin konuları en ami insanların da anlayacağı bir üslup ile izah ve ispat etmektedir. Sad-ı Taftazani gibi bir allame dahi elli sayfa ile kaderi ancak havassa izah edebilmiş iken Risale-i Nur beş altı sayfalık Yirmi Altıncı Söz ile kaderi en avam insana da izah ve ispat ediyor.
Yirmi Dokuzuncu Sözde meleklerin ve ruhun varlığının ispat edilmesi de benzersiz bir durumdur. Risale-i Nurun çok meseleleri böyle benzersiz ve orijinal bir üslup ile izah edilmiştir.