"Gıybet", "Suizan" ve "Tenkit" ne demektir?
Değerli Kardeşimiz;
Gıybet, "bir kimsenin ayıbını arkasından söylemek veya aleyhine konuşma" demektir. Türkçede bu kavramın karşılığı olarak "dedikodu" ve "çekiştirme" kelimeleri kullanılır. Gıybet, büyük ve çirkin günahlardan biridir.
"Sizden biri, ölü kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı?" (Hucurât, 49/12).
Bu ayet, gıybet ve dedikoduyu bir kimsenin etini yemek şeklinde tasvir ediyor. Yani gıybet öyle çirkin ve kötü bir ahlak ki, bir kimsenin etini yemek kadar nahoş ve çirkin bir ameldir. Öyle ise biz birisini gıybet ettiğimiz zaman, onun etini dişimizle ısırmış gibi şeni’ ve çirkin bir iş yapmış oluyoruz.
Tabiatiyle bu dişleme ve et yeme meselesi bir teşbih ve mecaz olup, gıybetin ne denli çirkin ve tiksindirici bir amel olduğuna işaret ediliyor.
Gıybet edilen şahıs o anda hazır bulunmadığından, hükmen ölüdür. Söylenenlere, bir ölü sessizliğiyle, cevap vermekten acizdir.Böylesine aciz birine yapılan haksızlık, Allah kelâmında "ölü eti yeme" şeklinde tasvir edilmiştir.
Büyük Müfessir Elmalılı Hamdi Yazır bu ayetin tefsirinde şöyle der: “Gıybet edilen kimse, orada bulunmayıp söylenen sözü bilmemesi ve o anda savunacak durumda olmaması hasebiyle bir ölü hem de kardeş olan bir ölü durumundadır.“
Gıybetin temel ölçüsü, gıybet edilen şahsın gıybet edildiği konulardan ötürü üzülmesi ve rahatsız olmasıdır. Şayet kişi kendi hakkında yapılan konuşmalardan üzülmüyor ve rahatsız olmuyorsa, bu gıybet sayılmaz.
Üstadımız gıybetin tarifini şu şekilde yapmaktadır:
"Gıybet odur ki, gıybet edilen adam hazır olsaydı ve işitseydi, kerahet edip darılacaktı. Eğer doğru dese, zaten gıybettir. Eğer yalan dese, hem gıybet, hem iftiradır; iki katlı çirkin bir günahtır."(1)
Suizan; kötü düşünce, şüphe, tereddüt, vehim ve hayal gibi manalara gelir.
Başka bir ifadeyle; birisi hakkında kötü düşünmek, fiil ve davranışlarını kötüye yormak, ihtimal ile hüküm vermektir. Bir insanın işlemediği bir günahı, elinde hiçbir delil ve vesika olmadığı halde işlemiş gibi zannetmek ve hükğm vermek suizandır.
Bir ayette mealen şöyle buyrulur: “Ey iman edenler! Zandan çok sakının; çünkü zanların bir kısmı günahtır. Birbirinizin gizli hallerini araştırmayın.” (Hucurat Suresi, 49/12)
Suizan, ihtimal üzerine verilmiş bir hükümdür. Eğer bir kimse hakkında söylenilen veya düşünülen durum onda yoksa o zaman ona hem iftira atılmış hem de gıybeti edilmiş olur ki, bunlar da büyük günahlardandır.
Suizan, yorum ya da kanaat de değildir. Çünkü bilgide kesinlik ve ispat vardır. Yorum veya kanaat, kesin bilgiden sonra içimizde gelişen müspet düşüncelerdir ve kişiyi meşru bir neticeye götürür. Oysa suizan bir vesvese veya bir evhamdan öteye geçmez.
Tenkit, kelime olarak tartma, eleştirme, eleştiri gibi manalara geliyor. Üstadımız tenkit hakkında şu ifadeleri kullanıyor;
"S-Tenkidi nasıl görüyorsun? Hususan umur-u diniyede.
C-Tenkidin sâiki, ya nefretin teşeffisidir veya şefkatin tatminidir. (Dostun veya düşmanın ayıbını görmek gibi.)"
"Sıhhat ve fesada muhtemel bir şeyde kabule temayül ve tercih şefkatten; redde temayül ve tercih -vesvese olmazsa- nefretten geldiğine ayardır."
وَعَيْنُ الرِّضَا عَنْ كُلِّ عَيْبٍ كَلِيلَةٌ - وَلٰكِنَّ عَيْنَ السُّخْطِ تُبْدِى الْمَسَاوِيَا (Rıza gözü, ayıplara karşı kördür. Kem göz ise kusurları araştırır.)
"Sâik-i tenkit, aşk-ı hak ve arzu-yu tenzih-i hakikat olmalı. Selef-i Salihînin tenkitleri gibi."(1)
Üstat burada tenkit ve eleştirinin nasıl olması gerektiğine işaret ediyor.
Tenkidin saiki, ya nefrettir ya da intikam alma arzusudur. Yani kişi tenkidi, sevmediği ve düşman olduğu kişiyi yıkmak ve devirmek için yapar. Düşmanın ayıbı, ya intikam için ya da onu alt etmek için araştırılır. Ya da şefkatinden ve acımasından dostunu bir yanlıştan ve yıkımdan kurtarmak için, ikaz mahiyetinde bir eleştiridir. Dostun ayıbı ise, kapayıp onu o halden kurtarmak için tenkit edilir.
Tenkidin gayesi, hakka olan aşk ya da hakikatin batıl ve hurafelerden temizlenmesini arzu etmek olmalıdır. Mesela, hadis alimlerinin hadisin metin ve senedini tenkit etmesi bu ölçüye güzel bir örnektir.
Tenkit eden birisi bazen kendisini temiz, kusursuz; tenkit ettiği kimseyi de nasihate muhtaç zavallı birisi şeklinde görebiliyor. Tenkid, birisini hedef alarak değil, kendi nefsini hedef alarak yapılmalıdır; böyle bir tenkit faydalı olur.
Birbirimizin hatalarını ve kusurlarını yumuşak bir üslupla şefkat ve merhametle düzeltmeye çalışmalıyız. Ferdî ihtilafların ve şahsî dargınlıkların umumî yerlerde konuşulması, faydadan ziyade zarar verebilir. Karşılıklı tenkitler ve ithamlar, akıl yerine hissiyatı, hakikat yerine fikirlerin tahakkümünü, muhabbet ve uhuvvet yerine inatlaşmayı ve birbirinden nefret etmeği ziyadeleştirir. O zaman, o meclis enaniyetlerin tatmini, nefislerin tahakkümü için müstaid bir zemin olur. Bu işin tedavisi lâyık ellere havale edilmelidir. Her insan yara saramaz. Bu çeşit ihtilâfları vaz-u nasihat ile telkin ile ve zamana bırakmakla tedavi etmek gerekir.
(1) bk. Tulûât, Müstehak Bir Ceza.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü
Yorumlar
Allah ebeden razı olsun