"Gıpta" ve "Haset" ne demektir?

Cevap

Değerli Kardeşimiz;

Haset; başkasının elindeki bir nimetin, makamın, güzelliğin yahut servetin yok olmasını istemektir. Kendisinin o nimetlere sahip olup olmaması hiç önemli değildir, mühim olan karşı tarafın mahrumiyete düşmesidir.

Hasedin bir de kadere itiraz yönü vardır. Haset ilâhî takdire razı olmamaktır.

“Yoksa onlar, Allah’ın lütfundan verdiği şeyler için, insanlara haset mi ediyorlar?” (Nisa Suresi, 54)

“Allah’ın sizi birbirinize üstün kılmasına haset etmeyiniz.” (Nisa Suresi, 4/32)

Böyle kimselere Bediüzzaman şu ikazda bulunur:

“Kaderi tenkid eden başını örse vurur kırar. Rahmete itiraz eden, rahmetten mahrum kalır.” (Mektûbat)

Başkasının elindeki nimetlere göz dikmek ve kıskanmak bu takdire razı olmamaktır. Haset eden kişi, Cenab-ı Hakk’ın taksimatına karşı gelmiş, kendi kısmetine razı olmamış ve kaderi tenkit etmiş olur.

Haset eden kişi, Cenab-ı Hakk’ın taksimatına karşı gelmiş, kendi kısmetine razı olmamış ve kaderi tenkit etmiş olur.

Resul-i Ekrem Efendimiz (sav.) şöyle buyurur: “Birbirinizle kinleşmeyiniz, hasetleşmeyiniz, birbirinizden yüz çevirmeyiniz. Ey Allah’ın kulları! Kardeş olunuz...”

“Haset evvelâ hâsidi (haset eden) ezer, mahveder, yandırır. Mahsud (haset ettiği kişi) hakkında zararı ya azdır veya yoktur.”(Mektubat)

Cenab-ı Hak her insanı farklı kabiliyetlerde yarattığı gibi, onların makam ve servetlerini de farklı olarak takdir etmiştir.

“Her şey kader ile takdir edilmiştir, kısmetine razı ol ki rahat edesin.”(Mesnevi-i Nuriye)

Gıpta; birinde olan güzel meziyetlere özenmek, takdir etmek ve onun gibi olmaya çalışmaktır. Gıptada birisinin elindeki imkânların, meziyetlerin yok olmasını istemek değil, kendisinin de o nimetlere, o servetlere kavuşmasını arzu etmektir. Bunda hiç bir mahzur yoktur olmadığı gibi hem de güzeldir. Nitekim bir ayette mealen şöyle burulur: “İyi işlerde öne geçmek isteyenler, bu hususta yarışıp dursunlar.” (Mutaffifîn Suresi, 83/26)

Resul-i Ekrem Efendimiz (sav.)şöyle buyurur:“Yalnız şu iki kimseye gıpta edilmelidir: Biri, Allah’ın kendisine verdiği malı hak yolunda harcayıp tüketen kimse, diğeri, Allah’ın kendisine verdiği ilimle yerli yerince hükmeden ve onu başkalarına öğreten kimse.” (Buhârî, İlim 15, Zekât 5, Müslim, Müsâfirîn 268.)

“Yalnız şu iki kişiye gıpta edilmelidir: Biri, Allah’ın kendisine verdiği Kur’ân ile gece gündüz meşgul olan kimse, diğeri, Allah’ın kendisine verdiği malı gece gündüz harcayan kimse.” (Buhârî, Tevhîd 45; Müslim, İbni Mâce, Zühd 22)

Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü

Kategorileri:
Okunma sayısı : 3.462
Sayfayı Word veya Pdf indir
Bu içeriği faydalı buldunuz mu?

Yorumlar

Nurun fedaisi
HASED İLE İLGİLİ EK BİLGİ VERMEK AMACIYLA İSTİFADENİZE SUNMAK İSTİYORUM.. Haset, başkalarında olan servet, makam ve diğer imkânların ortadan kalkmasını, onların elinden alınmasını hırsla istemektir. Haset eden kişi, o nimetlere kendisinin kavuşmasını hiç nazara almadan, sadece rakibinden alınmasını arzu eder. “Hasetle gıptanın farkı” da buradadır. Gıpta da “rakibindeki imkânlarının kendisinde de olmasını istemek” esastır; “onun olduğu gibi, benim de olsun” mantığı hakimdir. “Hasette ise benim olup olmaması çok önemli değil, yeter ki onun olmasın.” düşüncesi ağırlık kazanır. Hasedin iki önemli zararı vardır: Birisi şahsın iç alemini huzursuz kılması, diğeri de gıybete ve düşmanlığa yol açması. “Hased evvelâ hâsidi ezer, mahveder, yandırır. Mahsud hakkında zararı ya azdır veya yoktur.” — Mektûbat “Gıybet; nasıl ateş odunu yer bitirir; gıybet dahi a’mal-i sâlihayı yer bitirir.” — Mektûbat Burada Peygamber Efendimizin (asm.) bir hadis-i şeriflerini nakletmek isterim: “Ümmetimden müflis (iflas etmiş kişi) odur ki, kıyamet günü namaz ve zekâtla gelir. Ama, bu arada sövdüğü şu kimse, dövdüğü bir başka kimse dahi gelir. Bunun üzerine kendisinin hasenatından (sevaplarından) şuna verilir, buna verilir. Üzerinde haklar bitmeden kendi hasenatı tükenirse o zaman onların hatalarından alınır kendisine yüklenir. Daha sonra cehenneme atılır.” — Müslim Kul hakkına riayet, bütün Müslümanların görevi olmakla birlikte bunun en fazla ihlal edildiği saha, İslâmî esaslardan uzak olarak yapılan ticarettir. Hırs ve rekabet sonucu, hisleri akıllarına ve vicdanlarına galip gelen kişiler kul olduklarını unutur ve Allah’ın kullarına haksızlık yapmaktan geri durmazlar. Karşılarındaki kişiler şahsi güç ve imkânlarıyla bu haksızlığa karşı koyacak halde değillerse, onlara acımasızca zulmeder, haklarını çiğnerler. Halbuki, bu kişilerin Allah’ın kulları oldukları hatırlansa ve onlara yapılacak bir haksızlığın hesabının mutlaka sorulacağı dikkate alınsa nefisler dizginlenir, heveslere engel olunur ve zulüm ortadan kalkar. İSTİFADE ETMEMİZ DİLEĞİYLE.. SELAM VE DUA İLE..
Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
Yükleniyor...