"Hakikat tahavvül etmez; hakikat haktır." ifadesine binaen tevazu, kafire karşı olursa hak olmaktan çıkmaz mı?
Değerli Kardeşimiz;
"Demek, hakikat tahavvül etmez; hakikat haktır. اَلْحَقُّ يَعْلُوا وَلاَ يُعْلٰى عَلَيْهِ (Hak daima üstün gelir; hakka galebe edilmez.) Millet uyanmış; mugalâta ve cerbeze ile iğfal olunsa da devam etmeyecektir. Hakikat telâkki olunan hayalin ömrü kısadır. Feveran eden efkâr-ı umumiye ile o aldatmalar ve mugalâtalar dağılacaktır. Ve hakikat meydana çıkacaktır, inşaallah."(1)
Asr-ı saadet döneminde hakikat ne ise, şimdi de odur. O dönemde hakikat şöyle idi, şimdi değişti böyle oldu denilemez. Yani İslam’a ve imana dair hakikatler, zamanın değişmesi ile değişmezler, onlar her zaman ve şartta diri ve bakidirler.
Belki cerbeze ve demagoji ile bu hakikatler geçici bir şekilde insanlardan saklanıp gizletilebilirler; ama bu daimi ve baki bir şekle dönüşemez. İman ve İslam hakikatleri bir şekilde o cerbeze ve demagojiyi delip, başını insanların nazarına gösterir. Bu incelik şu söz ile özetleniyor (mealen):
"Hak daima üstün gelir; hakka galebe edilmez."
Batıl şeyler, hakikat diye, sürekli insanlara yutturulamazlar, bir gün o batıl şeylerin foyası ortaya çıkar ve hakikat yüzünü herkese gösterip ilan eder. İnşallah İslam ve iman hakikatleri, batılı tuz buz edip bir gün insanlığın gündemine güneş gibi tulu edecektir...
Tevazu mutlak anlamı ile değişmez. Sadece konum ve makamına göre farklılık arz eder. Mesela zayıf bir adamın kuvvetli bir adam karşısında tevazu göstermesi tabasbus (yaltaklanmak) olurken, kuvvetli adamın zayıf adama vakar göstermesi kibir olur.
Valinin makamında ağırbaşlı olması vakar iken, evinde misafirine aynı tavrı göstermesi kibir olur. Bu anlamda tevazu anlam ve mana değiştirmiyor, sadece konum ve mevkiye göre değer kazanıyor. Mutlak anlamda tevazu iyi diyebiliriz; ama her makam ve mevkide iyi dersek yanlış olur.
Aslı itibari ile zayıfın kaviye karşı tevazu göstermesi mutlak anlamda bir tevazu olmuyor, sadece surette oluyor. Dolayısı ile tevazu ya da benzer ahlaki değerler, mutlak manası ile güzeldirler ve değişmezler diye bakmak gerekiyor. Yani kafire gösterilen tevazu hakiki anlamda bir tevazu değil ki; tevazu asıl manasını yitirsin ya da manası değişime maruz kalsın. Bunlara karşı gösterilen tevazu harbi ve açıktan dinini gösteren kişilere örfen gösterilir. Bu durum tarihte çok kişinin Müslüman olmasına vesile olmuştur.
(1) bk. Divan-ı Harb-i Örfi.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü