"Halbuki İngilizin en yüksek meclis-i ilmiyesinin, Meşihat-ı İslâmiyeden sorduğu altı sualin cevabını altı yüz kelime ile..." Devamıyla izah eder misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
"Halbuki İngilizin en yüksek meclis-i ilmiyesinin, Meşihat-ı İslâmiyeden sorduğu altı sualin cevabını altı yüz kelime ile Meşihat-ı İslâmiyeden istedikleri zaman, bura maarifinin hürmetsizliğine uğrayan bir ehl-i marifet, o altı suale altı kelime ile mazhar-ı takdir olmuş bir cevap veren ve ecnebîlerin en mühim ve hukemaların en esaslı düsturlarına hakikî ilim ve marifetle muaraza edip galebe çalan ve Kur'ân'dan aldığı kuvvet-i marifet ve ilme istinaden Avrupa filozoflarına meydan okuyan ve Hürriyetten altı ay evvel İstanbul'da hem ulemayı ve hem de mekteplileri münazaraya davet edip kendisi hiç sual sormadan suallerine noksansız olarak doğru cevap veren ve bütün hayatını bu milletin saadetine hasreden ve yüzer risale, o milletin Türkçe olan lisanıyla neşredip o milleti tenvir eden; hem vatandaş, hem dindaş, hem dost, hem kardeş bir ehl-i marifete karşı en ziyade sıkıntı veren ve hakkında adâvet besleyen ve belki hürmetsizlik eden, bir kısım maarif dairesine mensup olanlarla az bir kısım resmî hocalardır."(1)
İngilizler İstanbul’u işgal etmiş, sordukları altı soruya altı yüz kelime ile cevap verilmesini teklif etmişlerdir. Bu sualler o zamanki ilmi heyetin içinde bulunan Üstad Hazretlerinin cevap vermesi isteniyor. Üstad Hazretleri bu meseleyi şöyle ifade ediyor:
"Bir zaman İngiliz Devleti, İstanbul Boğazının toplarını tahrib ve İstanbul'u istilâ ettiği hengâmda, o devletin en büyük daire-i diniyesi olan Angilikan Kilisesinin Baş Papazı tarafından, Meşihat-ı İslâmiyeden dinî altı sual soruldu.
Ben de o zaman, Dârül-Hikmetil-İslâmiyenin azası idim. Bana dediler: "Bir cevap ver. Onlar, altı suallerine altıyüz kelime ile cevab istiyorlar."
Ben dedim: "Altıyüz kelime ile değil, altı kelime ile değil, hattâ bir kelime ile değil, belki bir tükrük ile cevab veriyorum.
Çünki o devlet, işte görüyorsunuz ayağını boğazımıza bastığı dakikada, onun papazı mağrurane üstümüzde sual sormasına karşı yüzüne tükürmek lâzım geliyor... Tükürün o ehl-i zulmün o merhametsiz yüzüne!.. demiştim." (29. Mektup)
Üstad Hazretleri Anglikan Kilisesinin onur kırıcı bu tavrına karşı, İslam ümmetinin izzet ve haysiyetini göstermiş, ama onların o altı sorusuna altı kelime ile de cevap vermiştir.
Cevap olarak Üstad Hazretleri Lemeat adlı eserinde şunları ifade ediyor:
"Anglikan Kilisesine Cevap"
"Bir zaman bî-aman İslâmın düşmanı, siyasî bir dessas, yüksekte kendini göstermek isteyen vesvas bir papaz, desise niyetiyle, hem inkâr suretinde,"
"Hem de boğazımızı pençesiyle sıktığı bir zaman-ı elîmde, pek şemâtetkârâne bir istifhamıyla dört şey sordu bizden,"
"Altı yüz kelime istedi. Şemâtetine karşı yüzüne 'Tuh!..' demek, desisesine karşı küsmekle sükût etmek, inkârına karşı da"
"Tokmak gibi bir cevab-ı müskit vermek lâzımdı. Onu muhatap etmem. Bir hakperest adama böyle cevabımız var. O dedi birincide: ..."(2)
Dipnotlar:
(1) bk. Lem'alar, Yirmi İkinci Lem'a.
(2) bk. Sözler, Lemeât.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü