Kur'an'ın kâfirler hakkında bazen yumuşak, bazen de sert ifadeler olması hususunda, Risalelerde izah var mı?
Değerli Kardeşimiz;
Kur'an-ı Kerim'de mütekellim ve muhatabın durumuna göre farklı zaman ve zeminde farklı hitaplar tevcih edilmiştir ki, zaten belagatin manası da budur. Bunları umumi olarak şu şekilde tasnif edebiliriz:
Birinci Tarz: Yumuşak Davranmak
"Firavun'a gidin. Çünkü o, iyiden iyiye azdı. Ona yumuşak söz söyleyin. Belki o, aklını başına alır veya korkar." (Tâhâ, 20/43,44)
"Risale-i Nur'un mesleği, nezihane ve nazikane ve kavl-i leyyindir."(1)
"Hem biraderzadem olan o müftünün oğluna deyiniz ki, benim tarafımdan âhiret kardeşim ve Kur'an hizmetinde arkadaşım ve meşreben celalli olan pederine yazsın: Selâm, duamla beraber ondan istiyorum ki; beraber götürdüğü envâr-ı Kur'aniyenin suhulet-i intişarları için irşad ve nasihatında ﻓَﻘُﻮﻟﺎَ ﻟَﻪُ ﻗَﻮْﻟﺎً ﻟَﻴِّﻨًﺎ âyetindeki lütf-u irşadı kendine rehber etsin."(2)
"Medenîlere galebe çalmak ikna iledir, icbar ile değildir. Taharri-i hakikat, muhabbet iledir. Husumet ise, vahşet ve taassuba karşı idi."(3)
"Gayr-ı müslime karşı hareketimiz ikna'dır. Zira onları medenî biliriz. Ve İslâmiyeti mahbub ve ulvî göstermektir. Zira onları munsıf zannediyoruz."(4)
"Bu zamanda ehl-i İslâmın en mühim tehlikesi, fen ve felsefeden gelen bir dalaletle kalblerin bozulması ve imanın zedelenmesidir. Bunun çare-i yegânesi: Nurdur, nur göstermektir ki, kalbler ıslah olsun, imanlar kurtulsun. Eğer siyaset topuzuyla hareket edilse, galebe çalınsa, o kâfirler münafık derecesine iner. Münafık, kâfirden daha fenadır. Demek, topuz böyle bir zamanda kalbi ıslah etmez. O vakit küfür kalbe girer, saklanır; nifaka inkılab eder."(5)
Bu cümlelerden anlaşılıyor ki; bu zamanda müslim olsun gayr-ı müslim olsun, muhatab eğer insaflı, garazsız, mütecaviz olmayan, hakkı öğrenmek niyetiyle yaklaşan kişi ise; din-i hakkı tebliğde esasımız ve düsturmuz; nezaket, kavl-i leyyin, ikna, lütuf, muhabbetle hareket etmek olmalıdır.
İkinci Tarz: Şiddetli Davranmak
"Ey Peygamber! Kâfirlere ve münafıklara karşı cihad et, onlara karşı sert davran." (Tevbe, 9/73)
"Muhammed Allah'ın elçisidir. Beraberinde bulunanlar da kâfirlere karşı çetin, kendi aralarında merhametlidirler." (Fetih, 48/29)
Düşman mütecaviz ise, dinini bilerek dünyaya satan, yılan gibi zehirlemekten zevk alan güruha karşı yapılması gereken tarzdır. Bunun hikmeti ve sebebi İslamiyet’in ve ilmin izzetini muhafaza etmek, hakikatin hukukunu korumak, İslamiyet’in şerafetini ilan etmektir.
"Bir zaman bî-aman İslâmın düşmanı, siyasî bir dessas, yüksekte kendini göstermek isteyen vesvas bir papaz, desise niyetiyle, hem inkâr suretinde, hem de boğazımızı pençesiyle sıktığı bir zaman-ı elîmde, pek şemâtetkârâne bir istifham ile dört şey sordu bizden, altı yüz kelime istedi. Şemâtetine karşı yüzüne 'Tuh!..' demek desisesine karşı küsmekle sükût etmek, inkârına karşı da tokmak gibi bir cevab-ı müskit vermek lâzımdı. onu muhatap etmem."(6)
"Evet bu zamanda dinsizlik hesabına, benlikleri firavunlaşmış derecede ve imana ve Risale-i Nur'a hücumları zamanında onlara karşı tedafü' vaziyetimizde tevazu ve mahviyet göstermek, büyük bir cinayet ve hıyanettir. Ve o tevazu, tezellül hükmünde bir ahlâk-ı rezile olur. Onlara karşı izzet-i diniyeyi ve şerafet-i ilmiyeyi muhafaza etmek için kahramancasına bir sebat bir kuvve-i maneviyeyi göstermek, acaba hiçbir vecihle hodfüruşluk olur mu?"(7)
Günümüzde bazı kimseler, Kur’ânın müşrikler hakkındaki bazı ifadelerini, Allah’ın müşrikleri lanetlemesini ve âyetlerde onlar hakkında bazı aşağılayıcı ifadelerde bulunmasını tenkit ederek; -hâşâ- “Bunlar Allah kelamı olamaz.” diye doğrudan âyetlere karşı çıkarak ebedî felakete sürüklenirler.
Kur’ân bir tenezzül-ü İlâhî olarak Allah’ın insanlara itap etmesidir. Konumuza ışık tutacak bir âyet-i kerime: “Şüphe yok ki, Allah herhangi bir şeyi, bir sivrisineği, hatta onun da ötesindekini misal vermekten utanıp çekinmez. Bunun karşısında iman edenler onun, Allah’tan gelen gerçek olduğunu bilirler, inkâr edenler ise "Allah misal olarak bununla neyi kastediyor?" derler. Allah birçok kimseyi onunla saptırır, birçok kimseyi de onunla doğru yola iletir; onunla başkalarını değil, ancak emrine karşı gelenleri saptırır.” (Bakara Suresi, 26)
Bu misal gibi, Allah’ın bazı müşrikleri lanetlemesi de birçok insanın hidâyetine bir kısmının da dalaletine yol açmıştır. Âyetin sonunda ifade edildiği gibi dalalete gidenler ancak “Allah’ın emrine karşı gelen” fasıklardır.
Hayrı da şerri de Allah yaratır. Hayır yaratmakla O’nun kemalinde bir ziyadeleşme olmadığı gibi, şerri yaratmakta da şanında bir noksanlık olmaz. Bütün bunların menfaati de zararı da kulların kendilerine aittir.
Allah müşriklerin kötü hallerini misallerle nazara verirken elbette onlara uygun ifadeler kullanacaktır. Bu konuda Hz. Mevlana’nın çok şu güzel bir tesbitini nakletmek isterim. Buyurur ki: “Bir ressam, çirkin bir adamın resmini aslına tam uygun olarak çizse, bu resme resim olarak çirkin deriz, ama sanat olarak güzel deriz.”
Lanet kelimesinin manası hakkında Sorularlaİslâmiyet sitesinde geçen şu cümleleri de nazarınıza arz edeyim:
“Lanet” kavramının asıl manası; “Allah’ın rahmetinden uzak olmak”tır. Buna göre Kuran’da Allah bir kimseye veya bir topluluğa lanet ettiği zaman, bununla “Allah bunlara rahmet etmez, rahmetinden uzaklaştırır” manasını kast etmiş olur.
Bu sebeple, Kuran’da Allah’ın lanet etmesi, bir sövgü veya bir beddua değildir. Doğrudan doğruya Allah’ın, ilgili muhataplarını fiilen rahmetinden uzaklaştırdığını ifade eden bir ihbar cümlesidir.
Üçüncü Tarz: Taviz Vermemek
"Sizin dininiz size, benim dinim de banadır." (Kafirun, 109/6)
Muhatab zahirde mülayim ve insaflı görünüp, hakikatte nifak üzerine olarak dinde taviz koparmaya çalışan kişi şeklinde ise; bunlara karşı takınılması gereken davranış, dinde hiçbir cihetle taviz vermemek şeklinde olmalıdır.
"Ey uykuda iken kendilerini ayık zannedenler! Umûr-u diniyede müsamaha veya teşebbühle medenîlere yanaşmayın. Çünki aramızdaki dere pek derindir. Doldurup hatt-ı muvasalayı temin edemezsiniz. Ya siz de onlara iltihak edersiniz veya dalalete düşer boğulursunuz."(8)
Dipnotlar:
(1) bk. Lem'alar, Yirmi Üçüncü Lem'a, Haşiye.
(2) bk. Barla Lahikası, 210. Mektup.
(3) bk. Divan-ı Harb-i Örfi.
(4) bk. age., Sadâ-yı Hakikat.
(5) bk. Lem'alar, On Altıncı Lem'a, İkinci Meraklı Sual.
(6) bk. Sözler, Lemeât, Angilikan Kilisesine Cevap.
(7) bk. Emirdağ Lahikası-II, 93. Mektup.
(8) bk. Mesnevi-i Nuriye, Habbe.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü