"Hatıra gelmesin ki, bu küçücük insanın ne ehemmiyeti var ki bu azîm dünya onun muhasebe-i a’mâli için kapansın, başka bir daire açılsın? Çünkü bu küçücük insan, camiiyet-i fıtrat itibarıyla şu mevcudat içinde bir ustabaşı..." İzah?

Cevap

Değerli Kardeşimiz;

İnsan maddeten küçüklüğüyle birlikte akıl ve kalb cihetiyle bütün mahlukatın üstünde bir makamdadır. Zira, bütün kâinat bir saray, o ise Rabbinin misafiridir. Kâinat kitap, o ise onun mütalaa edicisidir.

Bütün güzellikler onun ruhundaki cemale muhabbet duygusuna hitap ederler.

Ve arzın halifesi olan bu insan, dünyada bir imtihana tabi tutulmakla cennetin de cehennemin de çekirdeği olmuştur.

O, “camiiyet-i fıtrat itibarıyla şu mevcudat içinde bir ustabaşı”dır. İnsanın istidadı çok cami olduğu için her nevi ilmi öğrenmeye, her nevi sanatı icra etmeye elverişlidir. Her usta kendi ihtisası sahasında iş görürken, o ustabaşı bütün mevcudatın ibadet ve tesbihlerini temeşa ve tefekkür makamındadır.

Ustabaşı benzetmesinin, bu Söz’ün On Birinci Hakikatı’nda geçen şu ifadelerle yakın ilgisi vardır:

“… Hem yerde en nazik, nazenin, nazdar, âciz, zayıf yaratıp, halbuki bütün yerin nebatî ve hayvanî olan mahlûkatına bir nevi tanzimat memuru yapıp, onların tarz-ı tesbihat ve ibadetlerine müdahale ettirip...”(1)

Bir nevi tanzimat memuru ifadesi, insanın kendi iradesiyle yaptığı tanzimlere bakmanın çok daha ötesinde şöyle bir manayı çağrıştırmaktadır: Cenab-ı Hak, güneşin ışığından meyvenin vitaminine kadar her şeyi insana göre tanzim etmiştir. Bu yönüyle de insan sanki bir tanzimat memuru gibi olmuştur.

İnsan o yüksek istidadıyla Allah’a muhatap ve dost olmuştur.

İnsanın değerini maddî boyutları ile değil, sahip olduğu maneviyatı ile değerlendirmek lazımdır.

Cenâb-ı Hak bu dünyayı, insanın kulluğu için bir mektep ve bir tâlimgâh olarak yaratmıştır. Allah’a karşı kulluk vazifesini öğrenip salih amel işleyenler, ebedî cennet saraylarına girmeye liyakat kesbederken, kendi iradeleriyle isyan eden ve Allah’ın emirlerine karşı çıkanlar da müstahak oldukları cezaya dûçar olacaklardır.

Cenab-ı Hakk’ın insanın ruhuna koyduğu ebed arzusu, âhiretin en büyük delilidir. Çünkü “Vermek istemeseydi, istemek vermezdi.”

(1) bk. Sözler, Onuncu Söz, On Birinci Hakikat.

Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü

Kategorileri:
Okunma sayısı : 2.632
Sayfayı Word veya Pdf indir
Bu içeriği faydalı buldunuz mu?

Yorumlar

drerkan
Bu meşher ve meydan-ı imtihan ve tarla hükmünde olan dünyanın Hakîm ve Kadîr ve Rahîm olan Fâtırı onu yaratsın, onun bütün gayelerine mazhar olan dar-ı âhireti halk etmesin. bütün gayelerine mazhar olan konusu ne demektir?BÜTÜN esma-I hüsnanın azam tecellisimi?
Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
Editor (Muaz)
Her bir ismin ahirete işaret eden ve onu gerekli kılan gaye ve manası demektir. Mesela Adl ismi bu dünya hayatında tam tahakkuk etmiyor demek tam tahakkuk edeceği bir diyar lazım manasında olduğu gibi.
Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
Nurefşannnnnn

"Çünki bu küçücük insan, câmiiyet-i fıtrat itibariyle şu mevcudat içinde bir ustabaşı ve bir dellâl-ı saltanat-ı İlahiye ve bir ubudiyet-i külliyeye mazhar olduğundan büyük ehemmiyeti vardır." Biraz daha açar mısınız?

Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
Editor (Muaz)

İnsan fıtratının her şeyi kuşatacak kadar cami yani geniş ve külliyetli olması şu anlama geliyor;

Mesela insana verilen tat alma duyusu yeryüzündeki bütün lezzetleri tadıp tartabilecek bir genişliğe ve külliyete sahiptir.

Yine insanın elli gramlık bir çift gözü yeryüzündeki bütün şekilleri, renkleri, güzellikleri ve estetik görüntüleri en ince ayrıntısı ile görecek bir özelliğe sahiptir.

İnsanın burnu kokular alemine kulağı sesler alemine dokunma duyusu dokunma alemine açılan muazzam birer pencere niteliğindedir.

İnsanın kalbi, ruhu, aklı ve diğer latifeleri maddi ve manevi alemleri kuşatacak bir genişliğe ve külliyete sahip.

İnsan sahip olduğu bu maddi ve manevi duygu ve cihazlar sayesinde Allah’ın bütün isim ve sıfatlarına ayna olacak ve o isim ve sıfatları idrak edip Allah’a muhatap olacak bir genişlikte ve derinliktedir.

Bu genişlik ve külliyet diğer mahlukatta bulunmuyor. Mesela bir hayvanın böyle geniş ve külliyetli duyguları olmadığı için Allah’a tam anlamı ile muhatap olması mümkün değildir. Hayvanlar bir iki noktadan Allah’a muhatap olabilirken insan her cihetle muhataptır.

Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
Kullanıcı

“camiiyet-i fıtrat itibarıyla şu mevcudat içinde bir ustabaşı”dır. İnsanın istidadı çok cami olduğu için her nevi ilmi öğrenmeye, her nevi sanatı icra etmeye elverişlidir. Her usta kendi ihtisası sahasında iş görürken, o ustabaşı bütün mevcudatın ibadet ve tesbihlerini temeşa ve tefekkür makamındadır."

Ben bu ifadeden insanın mahlukata ustabaşı olmasını İBADET, kulluk yönüyle anladım. İnsanın halife-i arz olmasıyla da doğrudan bağlantılı.

Yoksa sadece dünya için insanı değerlendirirsek, güç olarak serçe kuşuna dahi yetişemiyor. Mahlukat, insan için ustabaşı oluyor bu durumda. Çünkü insan hiç bir şey öğrenmeden dünyaya geliyor. 

Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
Editor (Muaz)
Aynen öyle insanın fıtratı ibadet için dizayn edilmiş bunun dışına çıkarsa en adi bir hayvanda olamıyor. 
Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
Yükleniyor...