"Hırs ve tamah, za'f-ı fakr noktasında teveccüh-ü nâsı celbine medar riyâkârâne vaziyet almaya sevk ediyor." İzah eder misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
"İkinci nokta: Riyaya insanları sevk eden esbabın,.."
"İkinci sebep: Hırs ve tamah, za'f-ı fakr noktasında teveccüh-ü nâsı celbine medar riyâkârâne vaziyet almaya sevk ediyor."
"Risale-i Nur'un şakirtleri, iktisat ve kanaat ve tevekkül ve kısmetine rıza gibi, Risale-i Nur'un dersinden aldıkları izzet-i imaniye, inşaallah onları riyadan ve dünya menfaatleri için hodfuruşluktan men eder."(1)
Hırs; sebepler zincirini atlayarak, neticeye kısa yoldan ulaşma gayretidir. Tarlayı ekmeden, sulamadan mahsulatı arzulamak gibi bir histir.
Hırs; mal, mülk, evlat ve makam gibi şeyleri şiddetle istemek; onlara müfridane temayül içinde olmaktır.
Hırs; sonu gelmeyen arzu ve açlıktır.
Hırs; insanın istikametten uzaklaşıp gayr-i meşru yollara sapmasına sebep olan en kötü hasletlerden biridir.
Hırs, insanın kalbini yakan hased ve adavete götürür.
Hırs kişiyi felakete sürükler, hayatı zindan ettirir. Derler ya; “Hırs atına binen, gözünü cehennemde açar.”
Hırs insanı doyumsuz ve şükürsüz yapar. Hırslı olan kişi elindekini kâfi görmez, gözünü hep yukarılara diker.
İnsanın fıtraten hırslı yaratıldığı bir ayette mealen şöyle ifade edilmektedir:
“Gerçekten insan, pek hırslı yaratılmıştır.” (Mearic Suresi, 70/19)
Resul-i Ekrem Efendimiz (SAV.) de hırsın ne kadar zararlı olduğunu şöyle ifade etmektedir.
“Bir koyun sürüsünün üzerine salıverilen iki aç kurdun o sürüye verdiği zarar, kişinin mal ve şeref hırsının dine olan zararından daha ağır değildir.”
“Âdemoğlu yaşlanır, fakat ondaki iki şey gençleşir: Mal üzerine hırs ve ömür üzerine hırs.”
“Âdemoğlunun iki vadi dolusu malı olsa, bir üçüncüsünü ister. Onun gönlünü (gözünü) topraktan başka bir şey doldurmaz.”
Evet, dünya bir imtihan yeri olduğu için Cenab-ı Hak (c.c) kullarından bazılarını zenginlikle, bazılarını da fakirlikle imtihan eder. Elindeki nimetleri kifayetli görmeyen kimseler hırs gösterir ve şükretmezler.
Üstad Hazretleri bu hakikati şöyle ifade eder:
“Şükrün mikyası; kanaattir ve iktisattır ve rızadır ve memnuniyettir. Şükürsüzlüğün mizanı; hırstır ve israftır, hürmetsizliktir, haram helâl demeyip rast geleni yemektir. Evet, hırs; şükürsüzlük olduğu gibi, hem sebeb-i mahrumiyettir, hem vasıta-i zillettir.” (Mektubat)
Yüce Allah’ın ihsan ettiği bütün hasletler yerinde kullanılırsa insanı dünya ve ahiret saadetine nail eder. Diğer duygular gibi, hırs da fani, geçici ve kararsız dünya hayatı için değil; ebedî bir hayatı kazanmak için verilmiştir.
“İnsanın fıtratındaki şiddetli merak ve hararetli muhabbet ve dehşetli hırs ve inatlı taleb ve hâkeza şedid hissiyatlar, umûr-u uhreviyeyi kazanmak için verilmiştir. O hissiyatı, şiddetli bir surette fâni umûr-u dünyeviyeye tevcih etmek, fâni ve kırılacak şişelere, baki elmas fiyatlarını vermek demektir.” (Mektubat)
Hırslı insanlar asla ve kat’a muvaffakiyet elde edemez, maksuduna erişemez ve çoğu şeyden mahrum kalırlar. Zira neticeyi almak için, neticeye takılmış sebepleri birer birer aşmak gerekiyor. Bunlardan birisini atlasa, netice hâsıl olmuyor. Bu da neticeden mahrum kalmasına sebep oluyor. Netice hâsıl olmayınca da, içtimaî hayatta keşmekeşlik ve fitne çıkar. İnsan kısa yoldan zengin olma hevesi ile haram yollara girse, ticaret erbabı olanlar faize bulaşsa, ihtikârlık yapsa sonu felaket olur ve iflas eder. İstihsal ve ticaret bitince, zulüm ve sömürü düzeni başlar ki, bunun zararları zahirdir.
Netice olarak, hırs nasıl kötü bir haslet ve sonu felaket ise, tevekkül ve kanaat de tam tersi olarak, bir rahmettir ve insicamdır.
Tamah ise, açgözlülük ve doyumsuzluktur. Za’f-ı fakr ise fakir olma ya da aç kalma hissi ya da zafiyetidir.
İşte insan bu üç duygunun kuvvetli baskısı ile sebeplere perestiş edip, insanların teveccühüne talip oluyor.
Güya mal ve zenginlik sebeplerin elinde ve dizginindeymiş gibi, mesela patronuna dalkavukluk etmeye kendini mecbur hissediyor. Bu duygular iman ile ıslah edilmez ise, insanı riyaya sevk eder.
Risale-i Nur Talebeleri Risale-i Nur'un dersinden aldıkları izzet-i imaniye ile hırs ve tamah gibi kötü hasletlerden korundukları için sebeplere de perestiş etmiyorlar.
(1) bk. Kastamonu Lâhikası, 115. Mektup.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü