"Mâlik-i Hakikînin daire-i emrinden hariç o vücuda karıştığın zaman zarar vermiş olursun: Ümitsizliği intaç eden hırs gibi." Ümitsizliği intaç eden hırsı nasıl anlamalıyız?
Değerli Kardeşimiz;
"Biri de vücuttur. Vücut zaten senin mülkün değildir. Onun maliki ancak Mâlikü’l-Mülk'tür. Ve senden daha ziyade senin vücuduna şefkatlidir. Binaenaleyh, Malik-i Hakikinin daire-i emrinden hariç o vücuda karıştığın zaman zarar vermiş olursun. Ümitsizliği intaç eden hırs gibi." (Mesnevi-i Nuriye, Habbe)
Allah'ın bizlere verdiği nimetlerde bizim tasarruf dairemizin dâhilinde olan konular olduğu gibi, tasarruf dairemizin haricinde olanlar da vardır. Vücudumuzda da tasarrufumuza izin verilen alanlar var olmakla birlikte, tasarrufa izin verilmeyen daireler de mevcuttur. Mesela, intihara izin yoktur, bir uzvumuzu koparmaya izin yoktur, hırsa girmek yoktur, sırf güzelleşmek için estetik yapmaya izin yoktur, cinsiyet değiştirmeye veya cinsiyeti diğerine benzetmeye izin yoktur v.s.. Bunlardan Üstad'ımız hırsı misal verdiği için onun üzerinde biraz duralım:
Hırs, bir şeye ulaşmakta, sebepler zincirini atlayarak, neticeyi kısa yoldan elde etme arzusudur. Ekmeden, sulamadan mahsulat almak mümkün değildir.
Hırs; mal, mülk, evlat ve makam gibi şeyleri şiddetle istemek; onlara aşırı tutkun olmaktır.
Hırs; sonu gelmeyen arzu ve doyumsuzluktur.
Hırs; insanın istikametten uzaklaşıp gayrimeşru yollara sapmasına sebep olan en kötü hasletlerden biridir.
Hırslı insanlar asla ve kata muvaffak olamaz, maksuduna erişemez ve çoğu şeyden mahrum kalırlar. Zira neticeyi almak için, neticeye takılmış sebepleri birer birer aşmak gerekiyor. Bunlardan birisi atlansa, netice hasıl olmuyor. Bu da neticeden mahrum kalmaya sebep oluyor.
Mektubat’tan üç misal:
Hem, en cüz’î işlerde de herkes hırsın sû-i tesirini hissedebilir. Mesela, iki dilenci birşey istedikleri vakit, hırsla ilhah eden dilenciden istiskal edip vermemek, diğer sakin dilenciye merhamet edip vermek, herkes kalbinde hisseder.
Hem mesela, gecede uykun kaçmış; sen yatmak istesen, lâkayt kalsan, uykun gelebilir. Eğer hırsla uyku istesen, “Aman yatayım, aman yatayım” dersen, bütün bütün uykunu kaçırırsın.
Hem mesela, mühim bir netice için birisini hırsla beklersin. “Aman gelmedi, aman gelmedi.” deyip, en nihayet hırs senin sabrını tüketip, kalkar gidersin. Bir dakika sonra o adam gelir; fakat beklediğin o mühim netice bozulur. (Mektubat, 22. Mektup, 2. mebhas)
İlave bilgi için tıklayınız:
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü
Yorumlar
Burada sanki hırs nedir? Hırsın olumsuz neticeleri nelerdir? Gibi bir soru soru sorulmuşta onun cavabı verilmiş gibi.
Oysa burada, sevgi, korku ve inat gibi butün latifelerin, insanların iradesi ile müsbet ve menfi kullanım alanı vardır. Burada da hırsın " Mâlik-i Hakikînin daire-i emrinden hariç " kullanıldığında vucuda nasıl zarar verdiğinin izahı yapılmalıdır.
Mesela, Hırsın zararlarından kurtulmanın çaresi, ona İslâmın bakış açısıyla bakıp faydalı işlerde, hizmetlerde istihdam etmeye çalışmaktır. Çünkü bu duygu insana, Allah katında mânevî dereceler ve âhireti kazanmak için verilmiştir. Malik-i hakikinin daire-i emrinin haricinde kullanıldığında ise, vucuda zarar verir; insanın terakkisine değil tedennisine sebep olur. Gibi bir izah tarzı yapılmalıdır.
Burda belirtilen vücuda karışmak neleri kapsıyor acaba? Estetik, yapay uzuvlar buna dahil mi?
İslam’ın haram kıldığı her şey bu ifade kapsamına girer. Saç ektirme, estetik ameliyat (çok çirkin bir durum varsa istisna) bir uzvun para karşılığında satılması, hayatı tehlikeye sokacak şekilde organ nakli vesaire haram olan müdahaleler “Mâlik-i Hakikînin daire-i emrinden hariç o vücuda karıştığın zaman zarar vermiş olursun..." cümlesinin kapsamına girer.
Estetik, ister doğuşta yapılsın ister sonradan yapılsın düzeltmek için yapılıyorsa ve kötüye kullanma amacı yoksa günah veya yasak değildir. Güzellik amaçlı olarak yapılan bütün estetik ameliyatlar yaradılış düzenine aykırılık olduğu için haramdır.
Dikkat çekmek, daha güzel görünmek amacıyla, yaratılıştan verilmiş olan özellik ve şekillerin değiştirilmesi İslâm dininde, fıtratı bozma kabul edilerek yasaklanmıştır. Nitekim Hz. Peygamber (s.a.v.), süslenmek maksadıyla vücuda dövme yapmak, dişleri yontarak seyrekleştirmek gibi ameliyeleri, yaratılışı değiştirmek, fıtratı bozmak kapsamında değerlendirmiş ve bunu yapanları ve yaptıranları kınamıştır (Buhârî, Libâs, 83-87; Müslim, Libas, 33).
Tedavi amaçlı müdahaleler yani insan hayatını zorlaştıran durumların giderilmesi amaçlı müdahaleler haram kapsamına girmez. Kalbe kapak takmak, yapay bacak ve kol takmak, hayati organların yerine yeni ve yapay organlar takmak vesaire helal olan müdahalelerdir.
Buna karşılık vücudun herhangi bir organında, diğer insanlar tarafından yadırganan, insanın psikolojik olarak etkilenmesine sebep olabilecek, bir anormallik veya fazlalık bulunursa, bunun ameliyatla düzeltilmesi, fıtratı bozmak değil, bir tedavi işlemidir. Tedavi amaçlı olarak yapılan estetik müdahalelere ise dinimizde izin verilmiştir. Nitekim Arfece adlı sahabî, bir savaşta burnu kopunca, gümüşten bir burun yaptırmış, bunun koku yapması üzerine, altından bir burun yaptırılmasına Hz. Peygamber müsaade etmiştir (Ebû Dâvûd, Hatem, 7; Tirmizî, Libâs, 31). Buna göre hastalık sebebiyle saçları dökülenler, kaza sonucu burun, kulak, göz gibi organlarını kaybedenler veya vücudunda doğuştan yada sonradan meydana gelen şekil bozuklukları bulunanların estetik ameliyat yaptırmaları bir tür tedavi olup, fıtratı bozmak kapsamında değerlendirilemez.
Kaynak: https://kurul.diyanet.gov.tr/Karar-Mutalaa-Cevap/2945/estetik-ameliyatin-dini-hukmu