"İslâmiyeti dünyanın başına geçirmesi ispat eder ki; tebliğ ve davette dahi misli olmamış ve olamaz." Kemiyeten Müslümanlar daha az iken, “İslamiyet'in dünyanın başına geçmesini” nasıl anlayabiliriz?
Değerli Kardeşimiz;
İslam, Asr-ı saadet'ten Osmanlının yıkılışına kadar dünyaya maddî ve manevî bakımdan hükmetmiş, siyasî ve fikrî mânada dünyanın müdebbiri olmuştur. Dünyanın başına geçmesi de bu mânadadır, yoksa sayı çokluğu mânasında değildir. Emeviler, Abbasiler, Selçuklular ve Osmanlılar döneminde İslam Dini, dünyaya hükmetmiştir.
Müslümanların ve kâfirlerin kemiyet açısından bir değerlendirmesi;
Kâfirlerin inkâr sebepleri muhteliftir. Kimi inadından, kimi hasetliğinden, kimi ibadet yükünden kurtulmak için inkâr eder. Kimi Allah’ın varlığına ve birliğine delil olan işaretleri okuyamadığı için inkâr eder, kimi de örf ve adetlerine körü körüne bağlı olduğu için inkâr eder. Bunların hiç birisi bir noktaya bakıp bir hakikati gördükleri için inkâr ediyor değildirler. Her biri, farklı sebeplerden dolayı inkâr ediyorlar. Bu yüzden, kâfirlerin çokluğu küfürleri üzerinde bir ittifak ve kuvvet teşkil etmiyor.
Hatta kâfirler kendi aralarında da birbirlerine düşmandırlar. Felsefenin tez, antitez ve sentez metodu buna şahittir. Yani felsefî ekollerin çoğu birbirlerine muhalif ve zıttırlar. Bir filozof, fikirlerini diğer filozofun görüşlerinin çürütülmesi üzerine bina eder. Onların tek müşterek noktası inkârdır, ama inkâr etme sebepleri çok farklı ve birbirlerine zıttır. Öyle ise inkâr edenlerin inkâr etmelerinde bir kuvvet ve bir hakikat yoktur.
Ehl-i iman ise bir noktaya parmak basıyor, bir hakikate bakıp, orada gördüğü şeye iman ediyor. Yani kâfirler gibi; “benim nazarımda bu haktır, bu doğrudur” demiyor. Hak ve doğru onu hakka götürüyor. Yani iman edenlerin iman sebepleri aynıdır.
Bu sebeple bir hakikat yüzde yüz kat’î ve kesin de olsa, kâfirin karanlıklı nazarında görünmüyor. Sağlam bir anahtar, yuvası bozuk kapıyı açmaz. Aynı şekilde hakikatler birer anahtardır. Kâfirlerin kalpleri ise anahtarın girdiği yuvaları gibidir. Yuvalar bozuk ise, anahtar bir iş yapamaz. İslam’ın ve imanın ulvî hakikatleri kusursuz anahtarlardır.
Öyle ise inkâr edenlerin inkâr etmelerinde bir kuvvet ve bir hakikat yoktur. Kâfirler bu halde iken rakam olarak bir trilyon da olsalar yine ittifak olamazlar. Kâfirlerin küfür sebepleri ise birbirinden farklıdır. Bu da onların inkâr sebeplerinin muhtelif olduğuna işaret ediyor. Bu bakımdan, Müslümanlar sayı bakımından da inanmayanlardan üstündür.
"Ey kâfirlerin çokluklarından ve onların bazı hakaik-i imaniyenin inkârındaki ittifaklarından telâşa düşen ve itikadını bozan biçare insan! Bil ki, kıymet ve ehemmiyet, kemiyette ve adet çokluğunda değil.” (Lem’alar, 17. Lem’a)
Kemiyet; adet çokluğu, keyfiyet ise kalite demektir. Her taş taştır, ama inci, mercan, yakut ve elmas farklıdır, kıymetlidir ve her yerde bulunmazlar.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü