Kadınlar ve kadın hakları hakkında Risalelerde bilgi var mıdır?

Cevap

Değerli Kardeşimiz;

Evvelâ, Üstad Hazretlerinin hâdiselere ve asrın meselelerine bakış açısında iman ve Kur’an hükmeder. Yani İslam kadına nasıl bir değer vermiş ise, Üstad Hazretlerinin verdiği değer de odur. Maddeci bakış açısı Üstad Hazretleri üzerinde bir baskı ve tazyik oluşturamamıştır.

Günümüzde birçok İslam alimi ideolojilerinin baskısına boyun eğip İslam hükümlerini incitecek yorum ve tevillere girebilmiştir.

İkincisi, Üstad Hazretlerinin hâdiselere bakışında fıtrilik esastır. O, fıtrata uygun olmayan görüş ve fikirlere asla prim vermemiştir. Meselâ; kadın ile erkeğin mutlak eşitliği fıtrata uygun olmayan felsefi bir safsatadır. Kadının erkekten üstün yönleri olduğu gibi erkeğin de kadından üstün cihetleri vardır.

Üstad Hazretleri kadını şefkat noktasından erkekten üstün görür ve bu hususa şöyle işaret eder:

"Evet, bir valide veledini tehlikeden kurtarmak için hiçbir ücret istemeden ruhunu feda etmesi ve hakikî bir ihlâs ile vazife-i fıtriyesi itibarıyla kendini evlâdına kurban etmesi gösteriyor ki, hanımlarda gayet yüksek bir kahramanlık var. Bu kahramanlığın inkişafı ile hem hayat-ı dünyeviyesini, hem hayat-ı ebediyesini onunla kurtarabilir."(1)

Hukuki açıdan kadın ve erkek eşittir. Ancak iki ayrı varlığın her hususta eşit olması mümkün değildir. Kadınla erkeğin eşit oldukları sahalar bulunduğu gibi, erkeğin kadını çok gerilerde bıraktığı yahut onun çok gerisinde kaldığı sahalar da vardır.

Hâkimiyet başka, üstünlük ve fazilet daha başkadır. Kadın da erkek de Allah’ın kuludur. Allah hangi kulunu daha çok seviyorsa ve hangi kulundan razı ise üstün olan odur. Allah indinde üstünlüğün ölçüsü takvadır. Kim Allah’tan korkuyor, günahlardan sakınıyor, O’nun razı olmadığı söz ve davranışlardan uzak duruyorsa üstün olan odur.

Kadınla erkek arasında psikolojik yönünden farklılık vardır. Bu farklılık kendini çocukluk çağından itibaren göstermeye başlar. Bir kız çocuğu en çok oyuncak bebekleri sever, elbiselerini değiştirir, beşikte sallar ve uyutur. Erkek çocuk ise, taksi, uçak, tabanca gibi oyuncaklara fazla rağbet gösterir.

Erkeklerin toplantılarında daha çok, iş hayatı yahut politika konuşulurken, kadınlarda ön sırayı ev eşyaları, giyim ve kuşam alır.

Erkek şefkatte kadından geri, teşebbüs kabiliyetinde ileri.

Erkekte, tahakküm ve baskı hastalığı mevcut. Kadında ise, gösteriş ve desinler belâsı...

Kadın, çevrenin tesirlerinden daha çabuk etkilenir. Yaldızlı sözlere hemen kanar.

Kadın, güç ve kuvvet yönünden, erkekten geri. Bunun içindir ki, sığınma ihtiyacı daha fazladır.

Her iki cinsi gerek beden olarak gerekse ruhsal olarak farklı yaratan Allah’tır. İnsanların fıtratlarını değiştirmek mümkün değildir.

Ne yazık ki bazı yöreler ve bazı kimseler onun zayıflığını bir suçmuş gibi değerlendiriyor, kendisine aşırı derecede hükmetmeye kalkıyor, bazı kesimler de hürriyet adı altında onu mahvediyor.

Her iki cinsin de yaratıcısı, sahibi, maliki olan Allah şöyle buyuruyor: "Erkekler kadınlar üzerine hâkimdir (idarecidir). Çünkü Allah Teâlâ onların bazısını bazısı üzerine tafdil buyurmuştur (üstün yaratmıştır). Ve (erkekler) mallarından infaketmektedirler (kadınlara harcamaktadırlar). Saliha kadınlar itaatlidirler. Allah u Teâlâ’nın hıfzı sayesinde gaybı (kocalarının gıyabında, ırz ve mallarını) muhafaza ederler." (Nisa Sûresi, 4/ 34)

Elmalı Hamdi Efendi bu ayetin tefsirinde şöyle der: "Erkekler kadınlar üzerine hâkimdir. Aile içerisinde hâkimiyet, yâni aile fertlerini koruyup gözetme vazifesi, erkeğe verilmiştir. Ayetten, erkeğin bu vazifeyi yapmak üzere kadından daha üstün kılındığı anlaşılmakla beraber, açıkça ‘erkekleri kadınlardan üstün kılmıştır’ yerine ‘bazısını bazısından üstün kılmıştır’ buyrulmasının da, daha başka manaları vardır. Şöyle ki, bu tarz ifadeden anlaşıldığına göre, gerek kadının gerek erkeğin birbirinden üstün tarafları vardır. Aile çatısı altında, her iki tarafın üstün meziyetleri birleştirilir ve ailenin ihtiyaçları yanında, saadeti de temin edilmiş olur.

Yine bu tarz ifadeden şu mana anlaşılmaktadır: ‘Her erkek her kadından üstündür’, diye bir hüküm vermek doğru olmaz. Bazı kadınların müstesna bir yaratılışa sahip oldukları, yine bazı erkeklerin de, erkeğe ait hususiyetleri taşımada, bazı kadınlardan daha kifayetsiz oldukları ayrı bir gerçektir.

Bununla beraber, aile en küçük bir cemaat olması itibariyle, onun her halükârda bir hâkimi olacaktır. Bu hâkim, her zaman ve her şart altında, yine erkektir. Bunu da ayetin devamından anlıyoruz.

Erkekler için ‘Ve mallarından infak etmektedirler’ yani çoluk çocuğun ve hanımın nafakalarını temin etmektedirler, buyruluyor ve ayet-i kerime: ‘Onun için, iyi kadınlar itaatkârdırlar’ diye son buluyor."

Demek ki, aile içerisinde, hâkimiyet hakkı erkeğe verilmiş; kadının da kocasına itaat etmekle "iyi kadın" olabileceği ifade buyrulmuş.

Netice olarak, erkeğin kadından, kadının erkekten üstün olduğu durumlar vardır. Fazilet ve meziyette, erkekleri çok gerilerde bırakan Hz. Fatma gibi nice müstesna kadınlar yaratılmıştır.

Üstad Hazretleri kadının bir meta gibi içtimai hayatın her köşesinde kullanılmasına da karşıdır. Bu hususa şu ibareleri ile işaret ediyor:

"Kadınlar yuvalarından çıkıp beşeri yoldan çıkarmış; yuvalarına dönmeli"

اِذاَ تَاَنَّثَ الرِّجَالُ السُّفَهَاۤءُ بِالْهَوَسَاتِ اِذاً تَرَجَّلَ النِّسَاۤءُ النَّاشِزاَتُ بِالْوَقَاحَاتِ Sefih erkekler hevesâtına uyarak kadınlaştığında; nâşize kadınlar da hayasızlıkla erkekleşir."

"Mimsiz medeniyet, taife-i nisâyı yuvalardan uçurmuş, hürmetleri de kırmış, mebzul metâı yapmış. Şer’-i İslâm onları"

"Rahmeten davet eder eski yuvalarına. Hürmetleri orada, rahatları evlerde, hayatı âilede. Temizlik ziynetleri."

"Haşmetleri hüsn-ü hulk, lütf-u cemâli ismet, hüsn-ü kemâli şefkat, eğlencesi evlâdı. Bunca esbab-ı ifsat, demir sebat kararı."
(2)

Üçüncüsü, kadına verilen haklar İslam’ın emirleri ile çelişmedikçe onların savunulmasında bir mahzur olmaz. Burada ölçü hem İslam hem de yukarıda izah ettiğimiz gibi fıtriliğe uygunluktur. Getirilen haklar bu iki temel hüküm ile çelişmiyorsa mesele yoktur. Yoksa feminist öğretisinin yapmacık ve fıtri olmayan talepleri kadın hakları kapsamına girmez.

Dördüncüsü, kadın ve erkek bir birlerine muhtaç ve meyilli olarak yaratılmışlardır. Halbuki modern dönemdeki doktrinler ve akımlar bu fıtri ihtiyaç ve meyli yok saymaya çalışıyorlar. Kadın ile erkek iki müstakil farklı cins değildirler. İkisi de insan, ikisi de birbirine meyilli ve muhtaçtırlar. Birbirlerini ikmal etme gayeleri vardır. Üstad Hazretleri bu hakikate şu şekilde işaret ediyor:

"Tesettür, kadınlar için fıtrîdir ve fıtratları iktiza ediyor. Çünkü kadınlar hilkaten zayıf ve nazik olduklarından, kendilerini ve hayatından ziyade sevdiği yavrularını himaye edecek bir erkeğin himaye ve yardımına muhtaç bulunduğundan, kendini sevdirmek ve nefret ettirmemek ve istiskale mâruz kalmamak için fıtrî bir meyli var."(...)

Son olarak, Üstad Hazretlerinin kadın taifesine bakışının ne olduğuna dair şu pasajı takdim edelim:

"Evet, insanın en birinci üstadı ve tesirli muallimi, onun validesidir. Bu münasebetle, ben kendi şahsımda kat'î ve daima hissettiğim bu mânâyı beyan ediyorum:"

"Ben bu seksen sene ömrümde, seksen bin zatlardan ders aldığım halde, kasem ediyorum ki, en esaslı ve sarsılmaz ve her vakit bana dersini tazeler gibi, merhum validemden aldığım telkinat ve mânevî derslerdir ki, o dersler fıtratımda, adeta maddî vücudumda çekirdekler hükmünde yerleşmiş. Sair derslerimin o çekirdekler üzerine bina edildiğini aynen görüyorum."(3)

Daha geniş bilgi için Yirmi Dördüncü Lem'a adlı eseri mütalaa etmekte fayda vardır.

Dipnotlar:
(1) bk. Lem'alar, Yirmi Dördüncü Lem'a
(2) bk. Sözler, Lemaat
(3) bk. Lem'lar, Yirmi Dördüncü Lem'a.

Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü

Okunma sayısı : 18.285
Sayfayı Word veya Pdf indir
Bu içeriği faydalı buldunuz mu?

BENZER SORULAR

Yükleniyor...