Kâhinler, meleklerin "semavat karakolları"ndaki konuşmalarından haberdar olabilirler mi? Bazen hakikaten doğru çıkıyor, dedikleri bu haberlere inanmak caiz midir?
Değerli Kardeşimiz;
Kur’ân nazil olmadan önce kâhinler, cinler vasıtası ile gaybî bazı hâdiseleri önceden haber verebiliyorlardı. Kur’ân nazil olmaya başlayınca, bu yol cinlere kapatıldı. Cinler ondan sonra semâ dairesine çıkamadılar, çıkmak isteyenler de şahaplarla tard edildiler ve hiçbir haber getiremediler. Semânın emniyet altına alınmasının sebebi, Kur’ân’ın semâdan nazil olmasıdır. Böylece Kur’ân hakkında en ufak bir şek ve şüpheye yer kalmamıştır.
Cinlerin kulak hırsızlığı, sema âleminin merkezi ve başkenti konumunda olan mele-i âlâ denilen meleklerin müzakere meclisinde değil, sema âleminin -tabiri yerinde ise- taşraları hükmünde olan köşe ve bucaklarındaki mevkileridir.
Cinlerin gaybı bilmesi, mutlak gaybı bilmek değildir. Emareleri çıkmış, artık sema dairesinde tezahür etmiş bir gaybı bilmek şeklindedir. Yoksa mutlak gaybı Allah’tan başka kimse kendi başına bilemez, ancak Allah bildiririse bilinebilir. Bu yüzden, cinlerin bir taifesi olan habis ruhlar, yani cinlerin dine ve hakka düşman olan kısmı, dine zarar vermek için her hile ve düşmanlığı denerler ve deniyorlar.
İnsanlar içinde cinler âlemi ile irtibat kurma teşebbüsü, eski tarihten bu yana hep var ola gelmiştir. Eskilerde cinlerle bu irtibat kurma işine kâhinlik denilirdi, şimdilerde ise medyumluk ismi veriliyor. Kâhinlik ve medyumluk işi, dini değil, felsefe kökenli bir gelenektir. Bu yüzden, imanı kavi ve ilmi ziyade olmayan avam müminlerin bu uğraşıdan zarar görme ihtimali kuvvetlidir. Zira irtibata geçtikleri cinler genelde habis ve kötü olanlardır. Bunlar da hakkı ve doğruyu değil, yanlış ve yalanı söyleyecekleri için, irtibata geçtiği insanlara dine muhalif ve zıt şeyleri hak ve doğru gibi göstermeye çalışacaklardır. Tıpkı insi şeytanlar ile düşüp kalkan bir adamın zamanla onlara benzemesi gibi, cinni şeytanlarla irtibatlı olan adamın da zamanla yoldan çıkması kuvvetle muhtemeldir.
Peygamberlerin ve evliyaların âli ve yüksek ruhları, aşağılık adamların kurduğu kumar ve medyumluk masalarına gelip muhabere etmekten münezzehtirler. Bu gibi yerlere ancak alçak ve kötü cinler iştirak eder. Yoksa peygamber ve evliya ruhları ile muhabere için, insanın manen ve ruhen terakki edip, o muazzez ruhlara yaklaşması gerekir. Âdi ruhlar, âli ruhların ayağına giderler. Âli ruhlar, âdi ruhlara tenezzül etmezler. Nitekim ruhen terakki eden ve manevî kemalata ulaşan birçok zatlar, Peygamber Efendimizin (asm) ruhu şerifi ile münasebet peyda etmişlerdir. Bunun yolu budur.
Hulasa; bizim böyle muğlak, İslam dinine muhalif ve tehlikeli işlere pirim vermememiz daha salim ve daha güzel olur. Kâhin diye adlandırılan şarlatanların yüz tane yalanlarının yanındaki bir iki doğrusuna aldanmamak gerekir. Mümin birisinin böyle şeylere ihtiyacı yoktur ve olamaz da...
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü