"Kavl-i Leyyin" ne demektir?

Cevap

Değerli Kardeşimiz;

Kavl-i leyyin; sözü yumuşak söylemek, muhatabı rencide etmeden tatlı bir dil ile maksadını anlatmaktır.

Bu ifade Kur’an-ı Kerim’de Hz. Musa’nın Firavun’a gönderilmesi münasebetiyle geçer.

Cenab-ı Hak, “Ben ilahım” diyecek kadar ileri gidip, küfür ve inatla haddini tecavüz eden, İsrail oğullarına zulmedip, onlara esaret hayatı yaşatan Firavun’a, hidayet yolunu tutmayacağını bildiği halde, Hz. Musa (as.) ile kardeşi Hz. Harun’u gönderiyor ve onlara şöyle buyuruyor: “Ona tatlı ve yumuşak bir tarzda hitapb edin. Olur ki, aklını başına alır yahut hiç değilse biraz çekinir.” (Taha Suresi, 44)

Cenab-ı Hak, Bütün insanlara rahmet ve rehber olarak gönderilen Resûl-i Zîşan Efendimize (asm.) hitaben: “Ey Habibim! İnsanlara yumuşak davranman da Allah’ın merhametinin eseridir. Eğer katı yürekli, kaba biri olsaydın insanlar senin etrafından dağılıverirlerdi. Öyleyse onların kusurlarını affet ve onlar için mağfiret dile…” (Al-i İmran Suresi,159)

Bu ayetten anlaşılıyor ki, lisanında kavl-i leyyin, kalbinde şefkat ve merhamet tecelli eden Peygamber Efendimiz (asm.) o şirk, cehalet ve zulüm asrındaki insanları etrafında bir pervane gibi döndürerek onlara, “mahbub-u kulûb, muallim-i ukûl, mürebbi-i nüfus, sultan-ı ervah oldu.”

Cenab-ı Hakkın inayetine mazhar, her cihetle mansur ve muzaffer olan bütün peygamberler, tebliğatlarını kavl-i leyyin ile yapmışlardır. Bizim de bu hususta onları örnek almamız, çok titiz ve hassas davranmamız iktiza eder.

İknanın en büyük vesilesi kavl-i leyyindir.

“Zira medenîlere galebe çalmak ikna iledir, icbar ile değildir.” (Divan-ı Harb-i Örfi)

Kavl-i leyyin, çok ulvî bir meziyet ve güzel bir haslettir. Kişinin davasında muvaffak olması ve sözünün tesir etmesi, onun kavl-i leyyin sahibi olmasına bağlıdır.

Kavl-i leyyinle, yani tatlı dille söylenen her söz, kalpleri teshir eder, insanları birbirine rapteder ve dostlukları artırır. Hatta en inatçı ve mütekebbir insanları bile insafa getirir ve hakkı kabule mecbur eder. İnsan bazen tatlı bir söz ile en aziz ve mukaddes olan hayatını dahi feda eder. Bazen de bir söz insanın kalbini fethedip onun irşadına vesile olur.

Kelâmın nezaketle ve yumuşaklıkla ifade edilmesi ilim ve hikmetin gereğidir. Yumuşak ve tatlı dilli olanı herkes sever ve takdir eder. İnsan kalbi, çok hassas ve nazenindir; çabuk tesir altında kalır. Dolayısıyla söylenen söz ilim ve hikmete uygun ve kavl-i leyyin ile söylenmelidir ki, reddedilmesin ve söyleyenden de incinilmesin. Aksi halde, o kelâm doğru olsa bile, kabul edilmez ve reddedilir.

Bir vaiz, “En efdal cihad, zalim sultana karşı doğruyu söylemektir” hakikatinden yola çıkarak Abbasi Halifelerinden Memun’a, sert sözlerle nasihat etmeye başlamış. Halife ona şöyle demiş: “Allah sana insaf versin. Allah, senden iyisini benden kötüsüne (Fravun’a) sen den daha hayırlısını (Hz. Musa ve Hz. Harun’u) gönderdiği halde, kavl-i leyyini emretti!”

Konuşmalarında sert, kaba ve küçük düşürücü ifadelerle muhatabını rencide edenler, haklı davalarını anlatamadıkları gibi, muhataplarının da nefretlerini kazanırlar. Zira rıfk ve mülâyemet vifak ve ittifakı; sertlik ve katılık ise nifak ve şikakı netice verir.

Şu da bir hakikattir ki, insaflı ve hakperest bir muhatap, konuşanın üslup ve tavrına değil, anlatılmak istenen hakikate nazar etmeli, onu güzelce dinleyip, kabul etmelidir Böyle yüksek bir meziyet de çok az insanda bulunur.

Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü

Kategorileri:
K
Okunma sayısı : 5.721
Sayfayı Word veya Pdf indir
Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yükleniyor...